"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sapla saman

Armağan Bahtiyar
17 Eylül 2016, Cumartesi
Kelimeler, kavramlar adresini şaşırdı. Yol, yolundan saptı. Ev, evlikten çıktı. Aynaları birer ikişer kırdıkça kırıyoruz.

Tedirginlik kelimesi yerli yerinde... Savaşlar dünyanın tepesinde, insanlığın merkezinde görevini icra ediyor. Gerçi savaş da savaş olmaktan çıktı. Kalleşliğin bile bir fotoğrafı vardı; o da bir tuhaf oldu. Birbirimize bakarken ümitten öte bir endişe, bir kıskançlık, bir küçümseme, bir tehdit, bir korku, bir acabalar zinciri şıngırdayıp duruyor. 

*

Her şey mi hormonlu oldu? Meyveler tadını çoktan kaybetti. Ekmekler mi; onu hiç sormayın. Ağız tadı diye bir şey vardı. Çocukluk vardı çocukluk... 

*

Yıllar sonra bir dağ patikasında çocukluğumun izlerine bastım. Bir işe yarasaydı; oracıkta ağlardım belki. O bademler, o tat, o koku hâlâ oradaydı. Alıçlar yol kenarındaydı. Kızarmışlar... Hozan kalmış bağlar... Hüzünlü zamanların derin bir fotoğrafıydı her taraf. Dünyanın, dünyadan büyük telâşelerinden buraya sığınmak bir kurtuluşun adı gibiydi. Rüzgâr, yaprakların hışırtısı, Eylül, bayram, tadına ne zamandır hasret kaldığım üzümlerin kokusu, tadı ve koparmaya kıyamadığım...

*

Kaybolup gittiğimin bile farkında değildim. Seyrediyordum sadece. Sararmış otlar... Sıcaktan yanmış kayalar... Yıllarca metruk evler... Taş evler.... Evlerin önünde artık kör kuyular... Bırakılıp gidilmiş emekler... Hangisinin fotoğrafını çekeyim. Hangisini kelimelere dökeyim. Savaşla geçirilecek zamanlarımız yokken; huzurun bu bize binde bir uğrayışı nedendir? Ta bu çocukluğumdan bu huzurlu mekânlardan tekrar karışmış zamanların ortasına düşeceğimi düşünmenin de acısı bir tarafta durur öylece.

*

Zamanı geri sarsak...

Aşkın içine aşk...

İnsanlığın içiciğine insanı koysak...

Çocukluğumuzun tevekkülüne, tebessümüne dönsek...

*

Hayatın ve ölümün hikmetini kaybedince...

Unutunca hatıraları...

Paralar ve diplomalar öne çıkınca... 

Kelimelerin hakikî adresinden uzaklaşınca oluyor ne oluyorsa...

*

Kelimelerin içinden neyi çekip çıkaracağımızı kimler anlatacak bize. Kelimelerin  hakkına giriyoruz. Hakkını yediğimiz kelimelerin hışmından bir ân önce kurtulmak istiyorsak harman yerinde toplanmamız gerekiyor. Sapla samanın o eski aletlerle nasıl ayrıldığını görelim. Şu medeniyeti de bir hesaba çekelim artık.

*

Harmanları savuranların ciddiyetine, terine, sadakatine, metanetine; sapla samanı nasıl ayırdıklarına dair tecrübelerine ihtiyacımız var. Harman yansın; şenlik olsun, diyenlerin sevincini kursaklarında bırakmak gibi bir işimizin olduğunu unutmadan...

Okunma Sayısı: 3331
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Murat

    17.9.2016 08:39:58

    Çok güzel bir yazı.biz musluman lar öncelikle Allah resulü nun hayat ini ornek almalıyız.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı