"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman’ın eyvahları (3)

Atilla YILMAZ
30 Mayıs 2017, Salı
‘’Eyvah sen ne kadar bozulmuşsun!’’- Milliyet-

MİLLİYETÇİLİĞİN MENŞEİ

Bediüzzaman’ın eserlerinde rastladığımız bir üçüncü ve önemli “Eyvah!” milliyet konusudur. Bediüzzaman’a “Eyvah” dedirten olaya geçmeden önce, bu memleketteki milliyetçilik hadisesi ve fikrinin tarihi seyrine bir göz atmakta fayda var.

Eşitlik, hürriyet, adalet gibi kavramların ön plana çıkardığı ve bu düşüncelerle meydana gelen 1879 Fransa büyük ihtilâli, aynı zamanda Fransızların diğer Avrupa ülkelerine karşı millî benliklerini koruyarak, karşı koyma duygusunu geliştirdi. Fransa’daki bu durum diğer imparatorluk halkları tarafından da kendileri için bir örnek teşkil etti.

 “Fransız İhtilâli, yurttaşların, en başta ve her şeyden önce, krala değil millete ve millî devlete karşı sadakat borcu ile yükümlü oldukları anlayışını yaygınlaştırmıştır. Bu ihtilâlle birlikte, ateşli bir milliyetçilik ruhu kütleleri sarmağa başlamıştır. Vatan ve millet uğrunda hayatlarını feda edenlerin dinî törenleri andıran törenlerle anıldıkları bir dönem açılmış; millî bayrak, millî marş, millî tatil günleri gibi milliyetçilik sembolleri ortaya çıkmıştır.” (1) 

TÜRKÇÜLÜĞÜN DOĞUŞU

Fransa’da ortaya çıkarak Avrupa’ya yayılan ve özellikle de Mukaddes İslam Dini kardeşliği esasına dayanan çok uluslu coğrafyalarda ‘kavmiyetçilik, ırkçılık‘ fitnesini ön plana çıkararak Müslüman toplumları param parça eden bu anlayış, bizim coğrafyamızda nasıl bir gelişme seyri gösterdi ona bir bakalım:

“Türkçülüğün Türk milliyetçiliğine, yani siyasal bir akıma dönüşmesi ve örgütlenmesi ise II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihat ve Terakki ile gerçekleştirilmiştir. Bu örgütlenme girişimi arasında Türk Derneği, Türk Yurdu Cemiyeti ve Türk Ocakları gibi derneklerin kurulması sayılabilir. Bu derneklerin önemi İmparatorluktan vazgeçmiş görüntüsü vermemek için İttihat ve Terakki’nin Türkçülüğü açıkça savunmadığı dönemlerde bu hareketin canlı tutulması ve gelişmesi için başarılı bir şekilde çalışmalarından kaynaklanmaktadır.

“(…………….)

“Türkçüler, Osmanlı insanlarına bir ‘Yeni Hayat’ vaat ediyorlardı. Bu kurtuluş reçetesinin dayandığı fikir ve eylem temeli Türk milliyetçiliği olacaktı.

“(…………….)

“Türkçülüğün teorisini hazırlama işini İstanbul Üniversitesi Türk Medeniyet Tarihi profesörü, Ergani mebusu ve İttihat Terakki genel merkez üyesi Ziya Gökalp ve ekibi üstlenmişti.”  (2) 

Aslında imanın erkanını tahribe yönelen ejderhanın marifetlerinden birisi de budur. İmanın erkanını tahrip, zaten sonunda aile saadetini de tahrip ediyordu. Bir de Müslüman milletin arasına unsuriyet fikrini de yerleştirince, İslam ümmetini perişan etti. Birliği ve beraberliği baltaladı. Sosyal hayatı alt üst etti.

Bin yıldan fazladır, önceliği Tevhid-i İlâhî olan bu millet, önceliği Hz. Muhammed (sav) olan bu millet, önceliği Kur’an-ı Azimüşşan olan bu millet; birlikteliğini kaybederek ırkî değerlerini ön planda tutar oldu.

O ejderhanın sinsi planlarıyla, ehl-i imanı birbirine bağlayan bağları bilemez olduk.

Önce bu memleketin dağına taşına Türklük işlendi. Türkçülük yapıldı. Irk ön planda tutuldu. Bu vatanda yaşayan diğer unsurlar göz ardı edildi. Sahte bir hamiyetfüruşluk aldı başını gitti. Belli ki bu dessas planın bir parçasıydı ki bu memlekette yaşayan diğer unsurların da ırkçılık damarı sürekli tahrik edildi. Etki tepkiyi doğurdu. Başka unsurlar da kendi milliyetlerini birinci sıraya aldılar.

İnsanları birbirine bağlayan öncelik ırkları oldu ve din kardeşliği duygularımız iyice zayıfladı. Bu vatanda yaşayan iki ana unsur olan Türkleri ve Kürtleri birbirlerine düşürdüler.

Geçmişten günümüze en çok başımızı ağrıtan bu problemi; Cumhuriyet’in başında da gören Bediüzzaman Hazretleri; Sultan Abdulhamit döneminden beri dillendirdiği ve hayata geçirilmesi konusunda canhıraş gayret sarfettiği, Medreset’üz Zehra projesiyle halletmek istiyordu.

Zira Bediüzzaman bu mes’elenin içerisindeydi. Olayı bizzat canlı yaşıyordu. O bölgeden yükselecek olan unsuriyetçilik fikrinin toplumu, memleketi yangın yerine çevireceğini görüyordu.

Bu gün otuz–kırk bin cana mal olan bu fitnenin, o günden habercisi olan, o talebesinin İstanbul’daki eğitiminden sonraki aldığı hal üzerine  “Eyvah…! Sen ne kadar bozulmuşsun” diyordu.

Bediüzzaman’ın1922 Meclisinde dağıttığı beyanname, tarihe şahitlik edecek kıymettedir. Ve çok çok önemlidir.

“Başka vilayetlerde sırf fünun-u cedîde okuttursanız da, Şark’ta her halde, millet vatan maslahatı namına, ulum-u diniye esas olmalıdır. Yoksa Türk olmayan Müslümanlar, Türk’e hakiki kardeşliği hissedemeyecek.” (3)

Bu altın kıymetindeki sözler kulak ardı edildi. Bu vatanda unsuriyetçiliği ön planda tutan eğitim modelleri uygulandı. Bu Şark’ta da uygulandı Garp’ta da uygulandı

BEDİÜZZAMAN’A EYVAH  DEDİRTEN TALEBESİ

Bediüzzzaman Said Nursî, hayatının üçüncü “Eyvah”ını bakın hangi konuda, nasıl bir hadiseden sonra söylemiştir?

1922 TBMM’de milletvekilleriyle aralarında geçen bir bahsi eserlerine de yansıtan Said Nursî, vekillerin, “Sen sırf İslamiyet noktasında gidiyorsun, halbuki şimdi Garplılara benzemek lazım” sözleri üzerine şöyle demektedir:

“Hatta o zamandan evvel Türk olmayan bir talebem vardı. Eski medresemde hamiyetli ve gayet zeki o talebem ulum-u diniyeden aldığı hamiyet dersiyle her vakit derdi, ‘Salih bir Türk elbette fasık kardeşimden, babamdan bana daha ziyade kardeş ve akrabadır.’ Sonra aynı talebe talihsizliğinden sırf maddi fünun-u cedîde okumuş. Sonra ben dört sene sonra onunla görüştüm. Hamiyet-i milliye bahsi oldu. O dedi ki: ‘Şimdi ben Rafızî bir Kürdü, salih Türk hocasına tercih ederim.’ Ben de ‘Eyvah!’ dedim. ‘Sen ne kadar bozulmuşsun.’ Bir hafta çalıştım. Onu kurtardım. Eski hakikatli hamiyetine çevirdim.

“Sonra Meclis-i Mebusandaki bana muhalefet eden meb’uslara dedim, ‘O talebenin evvelki hali Türk Milletine ne kadar lüzumu var. Ve ikinci halinin ne kadar vatan menfaatine uygun olmadığını fikrinize havale ediyorum.’’( 4 )

Maalesef ki; Bediüzzaman’ın reçetesinin haricindeki uygulamalar bu memleket evlatlarına çok pahalıya mal oldu.

Dipnot:

1-Prof.Dr.Turhan Feyzioğlu. Atatürk ve Milliyetçilik. Türk Tarih Kurumu Basımevi. Ank. 1986.. s.3,4 2-Murat Kılıç. Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Milliyetçiliğinin Tipolojisi. S. Demirel Ün. At. İlk. Tar. Bl. SDÜ Fen-edb. Fak. Sos. Al. Derg. 2007.Sayı 16 3-Bediüzzaman Said Nursi. YAN. Emirdağ lah.s.403 4-Age.s.403  

Okunma Sayısı: 3090
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı