"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Hepsinin Ağababası Said Nursî’dir!”

Atilla YILMAZ
07 Kasım 2018, Çarşamba 00:32
Said Nursî 19. yy’ın son çeyreğinde dünyaya gelmiş, ileri derecedeki zekâsıyla çok küçük yaşlarda Kur’ân ilmini tahsile başlamış, çocuk denecek yaşlarda yaşadığı coğrafyada adını duyurmuş bir şahsiyettir.

Kur’ân ilminin yanı sıra yaşadığı topraklardaki gayr-i İslâmî ve gayr-i ahlâkî hareket ve davranışlara da duyarsız kalmayarak Şeriat’ın çerçevesinde sözlü ve fiilî eylemlerde bulunmuştur.

Önce Osmanlı İslâm mülkünün kurtuluşu için aktif çalışmalar içerisine giren Said Nursî; Osmanlı sarayına ulaşmaya çalışarak, memleketin kurtuluşunun çarelerini sunmanın gayreti içerisinde olmuştur.

İslâm içtimaiyatını hayata geçirmenin mücadelesini veren Said Nursî; Birinci Dünya savaşına da iştirak ederek savaş meydanlarında Ruslara esir düşmüştür.

İmanı zafiyete uğramış, maneviyatı dejenere olmuş bir toplumun ayağa kalkmasının mümkün olamayacağını gören Said Nursî, kaleme aldığı Kur’ân tefsiri Risale-i Nurlar’la, bu memleket evlâtlarının ve insanlığın imanlarının kuvvetlendirilmesi ve kurtarılmasının mücadelesini vermiştir.

Bütün hayatı boyunca bu idealinden taviz vermemiş, dünyalık mal mülk adına da, hiçbir servetin sahibi olmamıştır.

Said Nursî aynı zamanda, hiçbir olumsuz ve menfî eylem içerisinde bulunmayarak asayişe ve toplum huzuruna da yardımcı olmuştur.

İman ve Kur’ân hizmeti verirken acımasız zorbalıklara, aşağılanmalara, hakaretlere maruz kalmıştır. 

Devrin zorbaları ve hâkim güçleri tarafından, hiçbir zaman anlaşılmak istenmemiş ve anlaşılmamıştır.

Onu anlamayanların ve anlamak istemeyenlerin başında gelen Türkiye’nin II. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün damadı gazeteci-yazar Metin Toker; Said Nursî’yi bütün İslâmî kesimin ve sağcıların ‘ağababası’ olarak görmektedir.

“Bunların hepsinin ağababasının, dünya kadar insanı kendine inandırmış Said Nursî’nin radyoyu anlatışını aynen, kelimesini değiştirmeden nakledeyim de fikir nasıl olurmuş, nasıl ifade edilirmiş anlayınız.’’ 1

Aklınca ironi yaparak Said Nursî ve Risale-i Nurlar’la alay edip, dalga geçen Toker, sokak ağzı kullandığı  ‘Ağababa’ söylemiyle şayet; bu memlekette Allah demenin yasak olduğu, kayınbabasının hâkimiyeti dönemlerinde Said Nursî’den başka ona ve uygulamalarına karşı çıkan bir Allah’ın kulunun olmadığını, benim diyen allâmelerin ve mücahidlerin bile sus pus olup köşesine çekildiğini; ama sadece Said Nursî’nin eylem ve söylemleriyle piyasada olduğunu anlatmak istemişse eyvallah. Bu açıdan bakıldığında İslâmî camiada gerçekten de Said Nursî’den başka sesi çıkan yoktur. Ama bu da sokak ağzı ‘Ağababa’ ifadesiyle anlatılmaz.

Devam edelim, bakalım sayın millî damat Metin Toker; Said Nursî’den ne anlamış:

“Şöyle ki: Bir melaike var, kırkbir başı var, her başında kırkbin dil var, her bir dilde kırkbin tesbihat yapıyor. Altmışdört trilyon tesbihatı aynı anda söylüyor. Demek kürre-i hava bu melaike gibidir. Yani, bu melaikenin tesbihatı adedince her kelime-i Tayyibe hava sahifesinde yazıyor. Kürre-i hava diyor ki, bu hadis benden veya bana nezarete memur melekten haber veriyor, küllî bir şuurla yapılan bu iş yalnız tek bir zerrenin vazifesi ne bana, yani küre-i havaya ve ne de bütün esbaba vermesi hiçbir cihet imkânı yok. Demek her yerde hazır, nazır, ehadiyet cilvesiyle ve içinde ihatalı bir irade, muhit bir ilim bulunan kudret-i Ezeliyenin cilvesidir. Buna milyonlar şahidlerinden birisi radyodur.’’ (İhlâs-10 Ocak 1964-Said Nursî: Risale-i Nur gözüyle radyo.)

Bir şey anlamadınız!’’ 2

deyip devam ediyor millî damat:

“Tabiî... Çünkü bilmiyorsunuz ki...  “Artık senelerce ilim tahsili için koşup yorulmağa ve vilayet yollarında 40 sene seyahat etmeye ihtiyaç kalmadı. Aziz arkadaşımız gözünü aç, bu Nurlar’a bak, oku, aradığın ilim zevkini bir sene, belki çok daha yakın zamanda Risale-i Nur’da bulacaksın. Evet aziz Üstadımız, bir sene bu Risaleleri ve bu dersleri kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim hakikatli bir âlimi olabilir müjdesini ve tesellisini beşere vermek, ancak size nasip olmuştur.’’ (Çok aziz, çok şefkatli Üstadımız Efendimiz başlıklı mektup. İmzalar: Baskil Nur Talebeleri adına manevî evlâdlarınızdan Mehmet, Lütfi, Hafız Ali ve Hüseyin.)

Gene anlamadınız!’’3

Evet maalesef ‘Gene anlamamışsın’ sayın gazeteci-yazar, millî damat Metin Toker.

Bediüzzaman Said Nursî, öldükten sonra tekrar dirilmeyi, yani haşri ders verdiği Onuncu Söz’deki bir temsilde der ki; ’’Sen, anlaşılıyor ki, bir parça firengi okumuşsun. Bu İslâm yazılarını okuyamıyorsun. Hem de bilenden sormuyorsun.’’4

Bak anlatalım:

Bir kere ‘Kırk bir başlı melaike’ değil, kırk bin başlı melaike; ayrıca ‘vilayet yolları’ değil, velâyet yolları.

Senin ağababaların bile daha radyoyu, televizyonu, medeniyet harikalarını bilmezken; bir İslâm âlimi olan Said Nursî; Kur’ân dan aldığı ilimlerle bu medeniyet harikalarını âyetler ışığında günümüz insanlarına ders vermektedir ve Müslümanları ilme teşvik etmektedir.

Bir tek hava zerresinin (atom) binlerce sesi birbirine karıştırmadan naklettiğine de delil olarak radyoyu örnek göstermektedir.

Ayrıca Hazret-i Peygambere ( asm) ait olan:

‘Bazı melaikeler var, kırk bin başı var. Her başında kırk bin dili var. Her bir dilde, kırk bin tesbihat yapar’ müteşabih bir hadisini günümüze bakan bir yönünü izah etmektedir.

‘’Said Nursî burada bize şunu demek istiyor: Said Nursî bu meleğin devasa heyetini, insanların amelleri ile müekkel meleği delil olarak gösteriyor, zira o melek insanın tesbihatını öyle dikkatle sayıyor ki sesler ve niyazlar birbirine karışmasıyla beraber karıştırmıyor… Said Nursî manayı izah etmek ve akla yaklaştırmak için her zaman kullandığı üslûp ile bir temsil zikrederek devam ediyor: Bazı büyük mevcudat-ı cismaniye vardır ki, kırk bin baş, kırk bin tarz ile vezaif-i ubudiyet yapar. Meselâ sema güneşlerle, yıldızlarla tesbihat yapar. Zemin tek bir mahlûk iken, yüz bin baş ile, her başta yüz binler ağız ile, her ağızda yüz binler lisan ile vazife-i ubudiyeti yapıyor… Hatta ben, mutavassıt bir badem ağacı gördüm ki: Kırka yakın baş hükmünde büyük dalları var. Sonra bir dalına baktım, kırka yakın dili hükmünde küçük dalları var. Sonra o küçük dalının bir diline baktım, kırk çiçek açmıştır. O çiçeklere nazar-ı hikmetle dikkat ettim, her bir çiçek içinde kırka yakın incecik muntazam püskülleri, renkleri ve san’atları gördüm ki; her biri Sani-i Zülcelâlin ayrı ayrı birer cilve-i esmasını ve birer ismini okutturuyor… Şu badem ağacının Sani-i Zülcelâl’i ve Hâkim-i Zülcemâl’i, bu camid ağaca bu kadar vazifeleri yükletsin; onun manasını bilen, ifade eden, Dergâh-ı İlâhiyeye takdim eden, ona münasip ve ruhu hükmünde bir melek-i müekkeli ona bindirmesin.’’ 5

Askerde Temel’i komutanı çağırmış, demiş ki: “Temel İslâm’ın şartı kaç? Temel düşünmüş, “Kırk komutanım” demiş. “Ula kırk olur mu?” demiş komutan ve Temel’e girişmiş.

Kapıda da Dursun bekliyormuş. Temel’i ağzı burnu kan içinde. “Ula ne oldi?” Temel demiş ki; “Komutan İslâm’ın şartı kaç dedi, bende kırk dedim attı bana dayağı.”

Dursun demiş ki; “Ula kırk olur mu? İslâm’ın şartı beş.”

Temel demiş ki: “Ula adam kırkı kabul etmeyi, beşi hiç kabul eder mi?”

Şimdi bizim, sayın Toker; küre-i arzın kırk bin başla Allah’ı tesbih etmesini aklına sığıştırıp kabul etmedi;  hiç, yüz bin başla tesbihat yapmasını kabul eder mi?

Haftaya Toker’in başka konulardaki ithamlarına cevap vermek temennisiyle.

Dipnot:

1-Sağda ve solda vuruşanlar. Metin Toker. Akis yayınları.1971-Ankara.s.116

2- age.s.116

3- age.s.116

4- Bediüzzaman Said Nursî. Sözler. YAN.s.83

5- Dr. Ali Mustafa. Hadis özel sayısı. Yıl:2017 sayı 4115 Harran Ünv. İlahiyat fak. Risale-i Nurda hadisleri müsbet yorumlama.

Okunma Sayısı: 6825
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • süleyman ALIÇ

    8.11.2018 13:46:41

    Atilla Bey evvela selem ve hürmetler harika bir yazı hem tebrik hemde teşekkür ederim. bu yazıları bu kadar uzun yazmasanız veya yazıyorsanız da 2 hatta 3 gün de üç bölüm olarak yayınlansa da bizde rahat rahat okusak olmaz mı hem uzun hem yazı karekteri küçük oku okuyabilirseniz. sonuç bu tür uzun yazılar genellikle okunmuyor. selam ve hürmetler

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı