"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu topraklarda Anadolu irfanı vardır

Caner KUTLU
13 Ekim 2017, Cuma
Öğretmeni yenen “talebe”! -9-

Bediüzzaman’ın Reis-i Cumhura ve Başvekile hitaben mektubunun devamında: “En evvel bunun kıymetini (Allah rahmet etsin) Sultan Reşad takdir edip yalnız binasını yapmak için 20 bin altın lira verdiği gibi, sonra ben eski Harb-i Umumîdeki esaretimden döndüğüm vakit, Ankara’da mevcut 200 meb’ustan 163 meb’usun imzası ile 150 bin lira, o zaman paranın kıymetli vaktinde, aynı o üniversite için vermeyi kabul ve imza ettiler. Mustafa Kemal de içinde idi. Demek, şimdiki para ile beş milyon liraya yakın bir tahsisat vermekle, tâ o zamanda böyle kıymetdar bir üniversitenin tesisine herşeyden ziyade ehemmiyet verdiler. Hattâ dinde çok lâkayt ve garplılaşmak ve an’anattan tecerrüd etmek taraftarı bulunan bir kısım meb’uslar dahi onu imza ettiler. 

Yalnız onlardan ikisi dediler ki:

“Biz şimdi ulûm-u an’ane ve ulûm-u diniyeden ziyade garplılaşmaya ve medeniyete muhtacız.”

Ben de cevaben dedim:

Siz, farz-ı muhal olarak, hiçbir cihette ihtiyaç olmasa da, ekser enbiyanın Asya’da, şarkta zuhuru ve ekser hükemanın ve filozofların garpta gelmelerinin delâletiyle Asya’yı hakikî terakki ettirecek, fen ve felsefenin tesiratından ziyade hiss-i dinî olduğu halde, bu fıtrî kanunu nazara almayarak garplılaşmak namıyla an’ane-i İslâmiyeyi bıraksanız ve lâdinî bir esas yapsanız dahi, dört beş büyük milletlerin merkezinde olan vilâyat-ı şarkiyede millet, vatan selâmeti için dine, İslâmiyetin hakaikine kat’iyen tarafdar olmak, size lâzım ve elzemdir” diyordu.

Ancak iş neredeyse tamamen “Biz şimdi ulûm-u an’ane ve ulûm-u diniyeden ziyade garplılaşmaya ve medeniyete muhtacız”ın doğrultusunda yapılacaktır.

Mahmut Makal “Köy Enstitüleri ve Ötesi” kitabında İlber Ortaylı’nın yüksek öğretimde kullandığı “felâketli dünyanın yangınlarının yüz verdiği ateş çiçekleri” tanımlamasındakine benzer “yeni insanı” üretecek “yeni okullar”ı: “Enstitüler, bozkırda çürüyen bir çekirdek değil, yeşeren ağaç olmuşlardır” diye anlatıyordu. Buradaki “Bozkırdaki Çekirdek” diye atıf yapılan Kemal Tahir’in aynı adlı romanıdır. Ona göre Tahir enstitüler ile ilgili eleştirilerini hep görmeden yazmış ve verilen emekleri “öğrencilerin gaddarca çalıştırılarak sömürülmesi” diye nitelemiştir. 

Sami Karaören 50. Yılında Köy Enstitüleri kitabında bu okulları şöyle tarif ediyordu: “Klâsiklerin çevrilmesi, Millî Eğitim Bakanlığı’nca Tercüme Dergisi çıkarılması, Batı müziğinin okul eğitiminde yerini alması, konservatuvarın, operanın Türk Özekin hayatında yerini alması, asıl bu atılımların kaynağı olan eğitim-öğretime içten bir tutumla önem verilmesi ve Köy Enstitülerinin kuruluşu, buradan yetişen öğretmenlerin köy okullarında “köy önderi” nitelik ve işleviyle görev başına gelmeleri, başlatılan Türk Aydınlanması’nın köye ulaşma çabaları, yüceltici duygularla yaşanan olaylardı...”

Kemal Tahir ise “Bozkırdaki Çekirdek”te sürece işaret edecektir: “... 1908’lerde de bu mesele tıpkı böyle konuşulmuş. O zaman Bulgar köy okullarıyla ülkücü öğretmenlerine ağzımızın suyu akmış... ‘Köyleri canlandırıp yaşatacak köy okullarıdır’ fikrine kim olmaz derse, mürteci, vatan haini damgası vuruluyordu. Sonraları anladım ki, böyle saman alevi gibi parlayışlarımız hep kolaya kaçma huyumuzdanmış... Kaytarmacılığımızdan... Dört süngülü ile koca bir istibdadı deviren inkılâpçılar bilmiyorlar ki, köyü yaşatacak okul değildir, okulu yaşatacak köydür. Öyleyse ‘köylü bizden nasıl bir okul istiyor?’ diye düşünmeliyiz...” Kemal Tahir bu ifadeleriyle Şerif Mardin’in “mahalle baskısı” kavramını ve buradan çıkarılabilecek “göz boyamacılığı” adetini işaret ediyordu. Bu fikirler aslında Baltacıoğlu’nun düşünceleridir... “Hem de adam bunları 1918’de yazmıştır”. Bediüzzaman ise 1911’deki Münâzarât’ında yerinde ve muhataplarından görüşmeler sonunda çıkardığı sonuçları hem teorik hem de pratik olarak ortaya koyacaktır. 

Sultan Reşad devrinde Makedonya’daki üniversite tahsisatının Medreset’üz Zehra için ayrılması ile buradaki isyan hareketlerini önleyemeyen Darü’l fünûn’un medrese ile muhtemel Şark isyanını önleyeceği ön görülmüştü. 

Bediüzzaman’ın söylediği “Muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar” sorusu ile Kemal Tahir’in Cumhuriyet eleştirileri ve Şerif Mardin’in “imam öğretmeni yendi” tesbiti ve aslında “öğretmeni yenen talebe” sonucu uzun bir “dramatik” hikâye olarak bir kaç yüzü ile devam edegelmiştir. Buradan farklı anlayışların iç içe tarihî serüveni ile birlikte “Medresetüzzehra” idealinin Anadolu’daki yeşermesini de zihinlerde canlandırıyor olsa gerek..  

Aradan çok yıllar geçti. Eğitim insanı değiştirse de zaman fıtratı ve özü yerinde tuttu. Bu topraklarda asıl Anadolu irfanı vardır ki, folklorik değerin içindeki özü (Bediüzzaman’ın ifadesiyle “lübb”ü) ifade eder.   Günümüzden bir örnek: 

Yeni neslin değerli bilim insanlarımızdan, Canan Dağdeviren, Amerika’da bir deney sırasında Sivas’taki babası ile arasında geçen konuşmayı aktarıyor: 

Ben: Babacığım, önemli bir deneyim var.

Babam: Hızır (as) en zor  zamanlarda seninle, yaparsın kızım.

Bir mesajında da Dağdeviren: 

Öğrencilerle başarılı deney sonrası, nasıl geçti diye soranlara ‘Aşka bünyad olan’ gibi demek istiyorum; derin, çevirisi olmuyor, diyor, Bediüzzaman’ın meb’uslara verdiği cevabı doğrularcasına Yunus’un şu dizelerini akla getiriyor:

Evvel benim, ahir benim,  Canlara can olan benim.

Azıp yolda kalmışlara, Hızır medet eden benim.

Kün deminde nazar eden,  Bir nazarda dünya düzen.

Kudretinden han döşeyip, Aşka bünyad olan benim.

Okunma Sayısı: 3303
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı