Âdem-i ilm-i hakikattır sözün, 

Tercüman-ı kenz-i vahdettir sözün. 

Çünkü Cenâb-ı Allah Hz. Adem’e (as) bütün ilimleri öğretmiş, ilmiyle meleklerden de üstün olduğunu göstermiş, meleklerin Hz. Âdem’e (as) secde etmesini emretmiş, iblis hariç bütün melekler kendisine secde etmişlerdir.

Ey Risale-i Nur; senin derslerin de, insanı tevhit hazinesine götüren ve Esma-i Hüsnayı talim eden Hz. Âdem’in kıyamete kadar gelecek neslinin ilmine tercüman olacak yegâne esersin.  

“Hazret-i Hak’tan ata-i mahzdır,

Neşe-i Şit-i hüviyettir sözün.”   

Bu zamanda Risale-i Nur ile meşguliyet, günahlardan bağışlanma sebebi olduğu gibi, Nur-u Muhammedi’nin alnında parlayan ilk kişi Hz. Şit (as) olmuştur. 

Risale-i Nurlar bu dehşetli zamanda inkâr-ı uluhiyet ve inkâr-ı Nübüvvet zındıkalarını susturmak için, Asr-ı Saadetteki gibi parlayarak kazandığı hüviyet ile bütün inkârcıları ilzam etmiştir.

“Ders-i hikmetten bütün ulvî beyan,

Misl-i İdris, pürhikmettir sözün.”

Hz. İdris’e (as) indirilen 30 sayfalık suhufta fizik, kimya, matematik ilimlerinin mevcut olduğu ve bütün sohbetleri de bu yönde olduğu rivayet edilir.

Fen ilimleri ile iman ilimlerinin birlikte mütalâa edildiği Risale-i Nur dershanelerinde de Hz. İdris’in (as) sohbetlerine benzer dersler yapılmaktadır.

“Mevc-i tufan-ı dalâletten siper,

Keşf-i Nuh-i selâmettir sözün.”  

Risale-i Nur; kendisine hizmet ve iman eden talebelerine, Nuh tufanındaki dalgalar misali hücum eden küfür ve dalâlet dalgalarından siper olmaktadır, korumaktadır.

Hz. Nuh tufanında, Hz. Nuh’un (as) gemisine binenler nasıl kurtuldu ise, bu zamanın da kurtuluşuna vesile, Risale-i Nurlar’dır. 

“Risale-i Nur, sefine-i Nuh gibi Anadolu’yu Cebel-i Cudi hükmüne getirip, küre-i arzın yangınından ve tokadından kurtulmasına bir sebeptir.” (Kastamonu Lâhikası)