"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kararlar, müeyyidelerle hayata geçirilmeli

Cevher İLHAN
20 Aralık 2017, Çarşamba
Gerçek şu ki, İslâm İşbirliği Teşkilâtı’nın İstanbul deklarasyonunda atıfta bulunulan önceki BM kararlarında ”Kudüs’ün Filistin’in başkenti olması” açıkça teyid edilerek teminatları alınmış.

Ve özellikle Demokrat Parti (DP) , Adalet Partisi (AP) ve Doğru Yol Partisi DYP) iktidarlarında Ankara, BM ve beynelmilel zeminlerde Filistin davasının tâkipçisi olup caydırıcı kararların alınmasına etkin bir diplomasiyle öncülük etmiş. İsrail’in Filistin’deki işgal ve zulmüne ve Kudüs’ü kundaklamasına karşı çok daha ileri ve etkili yaptırımları uygulamış.

Buna göre, 1955’te Bağdat Paktı kurulurken, Türkiye İsrail’e ilk resmî tavır ve tepkiyi veren DP hükûmeti, İsrail’in 1947’deki sınırlarına çekilmesini bildirmiş. 1956’da Mısır’ın Süveyş Kanalı’nı millileştirmesiyle, İsrail, İngiltere ve Fransa’nın kanal bölgesini işgali ve İsrail askerlerinin Sina Yarımadasına girip Mısır’a saldırması üzerine, İsrail’i kınamakla kalmamış; Telaviv’deki diplomatik temsilciyi geri çekmiş, Ankara’daki İsrail temsilcisinin de gitmesi istenmiş. İsrail’in 1947’deki sınırlarına çekilmesi talebi her fırsatta uluslararası mercilerde tekrarlanmış.

Yine merhum Süleyman Demirel’in Başbakan olduğu AP hükûmetinde, 1967’deki “Altı Gün Savaşı”nda Türkiye İsrail’e karşı açıkça Arap dünyasını desteklenmiş. BM’de Filistin lehinde oy verip resmen Filistin’den yana tavır almış. ABD’nin Arap ülkelerine karşı Türkiye’deki üsleri kullanmasına izin verilmemiş.

Savaşın sonunda İsrail’in Mısır’dan aldığı Sina Yarımadası ile Suriye’den aldığı Golan Tepeleri’nden çekilmesi için beynelmilel mahfillerde güçlü bir diplomatik mücadele verilmiş. Başbakan Demirel ile Ürdün Kralı Hüseyin, Ankara’da “İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesini ve Kudüs’le ilgili BM kararlarının uygulanmasını isteyen” bir bildiri yayınlamışlar. Ardından Demirel Sovyetler Birliği’ni ziyaretiyle, Türkiye’nin İsrail işgaline karşı çıkılmasına devam edilmiş.

DP VE AP HÜKÛMETLERİNİN İSRAİL’E YAPTIRIMLARI

Ayrıca BM Genel Kurulunda, Pakistan’ın sunduğu, “İsrail’i Kudüs’ün statüsünü değiştirebilecek her türlü oldu bittiden sakınmayı” ikaz eden ve “hukuksuz emr-i vakilerinin geçersiz olacağını” karar altına alan tasarının kabul edilmesinde Türkiye önayak olmuş. BM Güvenlik Konseyi’nin İsrail’in savaşta işgal ettiği topraklardan çekilmesini öngören 242 sayılı kararının kabulüne çalışılmış.

Yine AP hükûmeti döneminde, 1969’da Mescid-i Aksa’nın kundaklanması üzerine, İslâm ülkelerinin toplantısına katılan dönemin Dışişleri Bakanı merhum İhsan Sabri Çağlayangil’in yoğun diplomatik çabalarıyla Türkiye’nin İsrail’i kınayan grubun başında yer aldığını görüyoruz.

Keza 1973’teki Arap- İsrail savaşında, AP’nin on iki bakanla içinde olduğu ve güvenoyu verdiği Naim Talû hükûmeti, bir “NATO ülkesi” olmasına rağmen ABD’nin Türkiye üzerinden İsrail’e silâh götürme isteğini resmen geri çevirmiş. Dahası Sovyetler Birliği’nin İsrail’e karşı Türkiye üzerinden Mısır ve Suriye ordularına askerî yardım ulaştırmasını sağlamış.

Sovyetler’in Türk hava sahasını kullanarak 10 gün içinde 935 uçuşla 15 bin ton askerî malzemeyi bölgeye ulaştırması Amerika’da tam bir şok etkisi yaparken, bu yardım sayesinde Arap orduları direnmiş, ilerlemiş ve İsrail 2 bin 700 askerini kaybetmiş.

Keza 1975’te Demirel’in başbakanı olduğu Milliyetçi Cephe koalisyonunda, BM’de Arap ülkeleri tarafından hazırlanan “Siyonizmin ırkçılıkla eşdeğer olduğunu” belirten tasarısı açıkça desteklenmiş.

Ardından Ankara, Türkiye Filistin Kurtuluş Örgütü’nü (FKÖ) Filistin halkının temsilcisi olarak tanıdığını açıklamış. 1978’deki Camp David barış anlaşmasının ardından Arap ülkeleriyle ilişkileri geliştirmiş, İsrail’in itirazına rağmen FKÖ’nün Ankara’da temsilcilik açmasına izin verilmiş.

GÜÇLÜ VE ETKİLİ DİPOLMATİK TAVIR

12 Eylül ihtilâlinden iki hafta önce, 28 Ağustos 1980’de İsrail Kudüs’ü ilhak edip “başkent” ilân ettiğini açıklayınca, yine Demirel’in başında bulunduğu Adalet Partisi azınlık hükûmeti, Kudüs Başkonsolosluğunu kapatmış; Telaviv’deki temsilciliğini ikinci kâtiplik seviyesine düşürmüş. Bunun üzerine darbeye günler kala AP’li Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen, garip bir şekilde gensoru önergesiyle düşürülmüş. Ve 1987’de başlayan “intifada”da İsrail askerlerinin Filistinli sivillere yaptığı zulüm, TRT televizyonunda bütün açıklığıyla gösterilmiş.

Özetle, Türkiye bilhassa DP ve AP iktidarlarında İsrail’e birçok kez ciddî tavır alınmış, esaslı kararlara imza atmış, büyükelçisini geri çekip ciddî yaptırımlarda bulunmuş. Siyasî yaptırımlarda bulunmuş; etkili diplomatik tavır sergilemiş.

Bunun içindir ki BM’nin ve İİT’nin şimdiye kadarki bütün kararlarının teyidiyle devreye sokulup etkili ve caydırıcı yaptırımlarla ve müeyyidelerle hayata geçirilmesi büyük önem taşıyor… 

Okunma Sayısı: 1946
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı