"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Katliâm ve karartma…

Cevher İLHAN
19 Ekim 2015, Pazartesi
Türkiye’nin sürüklendiği terör sarmalında büyük bir kaos projesinin senaryosu olan “Ankara katliâmı”nda istihbarat ve terör soruşturması sürerken, olayın siyasî saptırmalarla geçiştirilmesi dikkat çekici.

Öncelikle, Ankara Emniyet Müdürü ve Güvenlik Şube Müdürü ile yardımcısının gece yarısı görevlerinden alınmalarıyla geçiştirilen zaafiyet, siyasî söylemlerle gürültüye getiriliyor. “Ey Nobel!” diye başlayıp, muhalefete “Eninde sonunda kuzu kuzu Saray’a geleceksiniz” türü polemiklerle fecaatin âdeta üstü örtülüyor, asıl sorumlularının hesâp vermesi gözden kaçırılıyor…

SORULAR HÂLÂ CEVAPSIZ…

Tıpkı, 43 vatandaşın katledildiği Uludere bombalamasının devletin derin dehlizlerinde kaybedilmesinde olduğu gibi. Veya 53 insanımızın can verdiği Reyhanlı saldırısında bombaların nasıl sınırdan geçirilip şehrin ortasına getirildiğinin karambole getirilmesindeki gibi.

Ya da 301 maden işçisinin can verdiği Soma katliâmında hiçbir sorumlunun istifa etmemesinde olduğu gibi. Yahut bir muhalefet partisinin Diyarbakır mitingine bombaların sokulup patlatılması ve beş kişinin ölümü sonrasında valinin ve diğer bütün yetkililerin istifası yerine bir nevi ödüllendirilerek statülerinin yükseltildiği gibi. Ve en son 34 vatandaşın katledildiği Suruç saldırısının karartılıp tek bir yetkilinin bile istifa etmemesinde olduğu gibi…

Gerçekten, Rakka’dan çıktığı söylenen bombalar nasıl sınırdan geçirildi? 935 kilometrelik yolda nasıl ve nerelerden taşındı? Biri Suruç saldırısındaki canlı bombanın kardeşi olup Emniyetin “canlı bomba olarak arananlar” listesinde yer aldığı belirtilen ve 81 ilin güvenlik birimlerine gönderilen “16 canlı bomba” arasında istihbarat bilgisi, fotoğraf ve kimlik bilgileriyle yer alan iki canlı bomba yakalanmadan bunca yolu nasıl kat etti?

Dahası, saldırıdan üç gün önce “mitinge yönelik canlı bomba veya bombalı saldırı olabileceği” istihbaratı üzerine Ankara’da bazı noktalara operasyon yapılmasına rağmen olay günü saldırganlar nasıl oldu da ellerini kollarını sallayarak binlerce kişinin bulunduğu miting toplanma alanına sızdılar? Neden bir tek miting alanının bariyerle çevrilmesiyle yetinildi? Niçin on dört bin göstericinin toplandığı Ankara Garı önündeki alana girişte üst araması ve kontrol yapılmadı?

Sormak lâzım; polisin tâkibindeki “canlı bomba eylemcileri” UYAP ve GBT’de (Genel Bilgi Taraması) “arama kayıtları” olduğu ve arandıkları halde neden yakalanmadılar ve niçin eylem önlenemedi? Katliâm öncesinde olduğu gibi sonrasında da niye ciddî araştırma yapılmıyor?

Bütün bu sorular, “güvenlik zaafiyeti”nin ötesinde daha vahim “derin istifhamlar”a sebebiyet veriyor ve adım adım katliâma gidilmesindeki garabetleri ortaya döküyor…

KAOS ORTAMINI TAHRİK!

Görünen o ki algı operasyonuyla nazarlar başka yerlere çekilmeye çalışılırken, “GDO’lu pirinç operasyonu”nda görüldüğü gibi sırf yolsuzlukları soruşturdukları için binlerce deneyimli uzmanın tasfiyesiyle Emniyetin kurumsal hâfızasının yok edilmesi büyük bir zafiyet oluşturmuş. Siyasî iktidar, sebebiyet verdiği bu kusuru örtmek için “gizlilik/kısıtlama kararı”na sığınıyor.

Bundandır ki, terörün devam ettiği, canlı bombaların ülkede cirit attığı kargaşada hâlâ hükûmeti eleştirenlerin “terör örgütü” olarak suçlanması karartmasına başvuruluyor. Sekiz şehidin geldiği günde özel eğitim kurumlarına, dershanelere, özel okullara, çocuk yuvalarına yüzlerce polisle baskınlar düzenleniyor. Ve 102 vatandaşın katledildiği “Ankara katliâmı” maktullerinin kanı daha yerde iken, son dönemde icâd edilen “paralel yapı’yla ilişkili olduğu” iddiasıyla Anadolu’nun bir ilinde 60 esnafın işyeri ve evlerine eşzamanlı olarak operasyonlar düzenleniyor...

Kaldı ki canlı bombalar birer maşa ve tetikçi; asıl bulunması gereken azmettiricileri. Ne var ki, taşeronların tesbitinde ortaya çıkan zaafiyet ve katliâma karşı siyasî iktidarın gösterdiği tavır, asıl fâillerin ve plânlayıcıların bulunmasına dair beklentileri de daha baştan kırıyor.

Toplumun kamplaşıp kutuplaştığı, provokasyonlara açık hale geldiği vartada, hâlâ politik karartmalarla kaos ortamı tahrik ediliyor. Hâlâ patlamaların üzerinden politika yapılıyor…

Yazık değil mi? 

Okunma Sayısı: 1814
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı