“Tek kişilik hükûmet”in yürütmenin yanısıra yasama ve yargıya da hükmettiği, Cumhurbaşkanı’nın tek imzalı kararnamelerle “kendine yeni yetkiler verdiği” “otoriterleşmiş rejim” çarpıklığında özellikle iktidar partisinin tam bir “lider partisi”, “devlet partisi”, “Saray partisi” hâline getirilip devletin “parti devleti” durumuna düşürülmesiyle kurumlarla birlikte siyaset de çürütüldü.
Görünen o ki “Saray rejimi”, çöküşteki ekonomiyi toparlama ümidini kesmiş. Artık geniş halk kesimlerine ulaşamıyor. Söyleyeceği sözü, vereceği vaadi de kalmadığından ve seçmenden oy almayacağından siyasî katakullilere başvuruyor.
Bu maksatla muhalefetin içini karıştırma, siyasî partileri çeşitli isnadlarla karalama, muhtemel rakiplerini yıpratıp itibarsızlaştırıp etkisiz hâle getirme peşinde. Saplandığı çıkmazda canhıraş tezgâhlar kuruyor, oyunlar sahneliyor. Muhalefeti dizaynla bir dizi çarpıtmaya tevessül ediyor.
Son AKP Kongresinde, 23 yıllık iktidardan sonra Cumhurbaşkanı ile parti sözcülerinin, hâlâ başta ekonomide yıkım olmak üzere eğitimden sağlığa, tarımdan sanayiye her alandaki bozgunu “iktidara geldiklerinde düzeltecekleri” ve sanki yıllardır tek başına iktidarda değillermiş gibi “iktidara geldiklerinde neleri yapacakları”nı vaad edip “sabır” dilemeleri çarpıklığı bundan.
İKTİDAR KONGRESİNDEN ÇÖZÜM YOK…
Bundandır ki dava üstüne dava açtırdığı siyasî rakiplerine başta “tâlimatlandırılan yargı” olmak üzere bütün devlet imkân ve araçları hoyratça su-i istimal ediliyor.
Yılların iktidar partisinin kongresinde ülkenin önündeki yüksek enflasyonlu vahim pahalılığa, kat kat katlanan faize, yüz milyarların piyasaya sürülmesine rağmen dövizin dizginlenmeyen yükselişine, asgarî ücretin, emekli maaşlarının “açlık sınırı”nın altında kalmasına dair hiçbir “çare” önerilmiyor.
On yıl öncesine göre bile enflasyonun yüzde 1535 kat artmasına, bir tek yüzde 5.03 olan Ocak ayı enflasyonunun iktidardakilerin “Bizi kıskanıyorlar” dedikleri birçok Avrupa ülkesinin yıllık enflasyonundan fazla çıkmasına; vergiler ve harçlar yüzde 45 zamlandığı furyada otomatiğe bindirilen elektrikten akaryakıta, doğalgaza yüzde 100’lere varmasına karşı hiçbir “tedbir”den bahsedilmiyor.
Türkiye’nin artık merkez üssü hâline geldiği uyuşturucu ticareti ve kaçakçılığına, ilkokul sıralarına kadar inen uyuşturucu ve kötü madde kullanımına; yabancı menşeli mafyanın sokaklarda kol gezip şehirleri bir “hesaplaşma yeri” görmesine, suç patlamasıyla dolup taşan cezaevlerinin yetmemesi üzerine “yeni yargı paketleri”yle yeni cezaevlerinin yapılmasının dışında hiçbir tedbir alınmıyor.
Yolsuzluklara, hırsızlıklara, ayyuka çıkan rüşvet çarklarına, kamu malını yandaşlara peşkeşe, ihaleye fesad karıştırmaya karşı da hiçbir çözüm teklifi yok.
Bu tükenmişlikle hiçbir yeni proje ve programın ortaya konulup konuşulmadığı iktidar partisinin son kongresinde sadece muhalefet partilerinden transferler yapılıyor. Bilhassa başka partilerden seçilmiş milletvekillerinin istifa ettiklerinden birkaç saat sonra “transfer bedeli” olarak partinin MKYK’sına getirilmeleri hatta Genel Başkan Yardımcısı yapılmaları garabetleri sergileniyor.
TRANSFERLERLE “GÜÇLÜ OLDUĞU” ALGISI
Anlaşılan, uyduruk iddialarla, yargısız infazla siyasî rakiplerinin önünü kesilmesi, muhalefetten seçilen belediye başkanlarının görevden alınıp yerlerine “kayyım” atanması yetmiyor ki milletvekillerine el atılıyor.
Yeni bir hikâye yazamayan “iktidar cephesi”, siyasete atıldıkları günden beri “Türkiye’nin önündeki en büyük engelin tek adam rejimi olduğu”ndan, kamplaştırma ve kutuplaştırma tahrikinde “tek adam rejimi”nin ülkeyi felâkete sürüklediği”nden yakınan, “bu sistemde ekonominin asla düzelmeyeceği”ni, iddia eden isimlerin iktidar partisine transferiyle “yeni bir hava meydana getirme, anketlerdeki oy erimesine karşı “güçlü olduğu” algısını oluşturma taktiğinde.
Neticede, iktidardakiler için bütün mesele, tehditlerle, şantajlarla, yeniden seçilme, siyasette ve bürokraside rant ve menfaat vaadleriyle muhalefetten koparılan eski-yeni vekillerle “yeni anayasa” paravanında Cumhurbaşkanı’nın Anayasaya ve hukuka aykırı olarak bir kez daha adaylığının önünü açmak, can çekişen “tek kişilik ucûbe rejim”i pekiştirmek olduğu her hâliyle sırıtıyor.
Bunun içindir ki AKP’nin “tek adam antidemokratik otoriter rejim”in “çatı partisi” olmasına karşı demokratik muhalefetin “millet ittifakı” anlamında demokrasiyi, hukuku, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını, insan haklarını, temel hak ve hürriyetleri, millet iradesinin temsilcisi Meclis hâkimiyetini esas alan, toplumu kamplaşma ve kutuplaşma cenderesinden kurtaran, milletin birlik beraberliğini temin eden “demokrasi ittifakı”nı mutlaka yeniden hayata geçirmesi gerekiyor.
Başka yolu yok.