"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demir almak günü gelmişse zamandan...

Davut ŞAHİN
22 Kasım 2017, Çarşamba
Rutin hayatın akışı içinde bir gerçek var ki, tokat gibi yüzümüze çarpıyor.

O da; ölüm gerçeği.

Öyle ki, “her şey ne kadar sıradan” dediğimizde ve hayatın ilânihaye böyle gideceğini kanıksamış bir vaziyette iken birdenbire, “Durun bakalım! Her şey öyle bildiğiniz gibi değil” diyen bir ihtarname çekiliyor nefislerimize.

Farkında mıyız? Yanıbaşımızdan, sokağımızdan, mahallemizden bir bir insanlar elimizden kayıveriyor, sanki bir bilinmeze gidiveriyor.

Hayat feneri sönüyor, ruhlar uçuyor.

Az önce şen-şakrak konuştuğumuz yakınlarımız bir bilinmez kapıdan “öte tarafa” geçerek sessizce vedalaşıyor. 

Hani diyor ya Yahya Kemal;

Artık demir almak günü gelmişse zamandan

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol

Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol…

*

Kimi küskün gidiyor, kimi üzgün, kimi mutlu, kimi genç, kimi yaşlı.

Ama bir “gidiş” var… Bir yöne doğru akıp giden zaman teknesi, seni apansız bir limanda bırakıp gidiyor. 

Ipıssız kalıyorsun.

Hayatın akışı içinde az sonra sosyal medyada takipçilerinle paylaşmayı bekleyen bir sürü anı varken, bu ani gidiş de neyin nesi?

Peki bu mesajları kim gönderecek?

Merak etme, hayat devam ediyor. Senin takipçilerin veda niyetiyle, uzun uzadıya çekilmiş fotoğraflarını bir kez daha kendi takipçilerinle paylaşıp gönderecek.

Bu âlemde varlığın sadece “iki tık”a bakacak. Sonra güncellenecek sitede senin esamen bile okunmayacak.

*

Halbuki yaratılış olarak gayet zayıf, aciz ve fakiriz.

Yaratılış itibariyle zayıf olduğumuz için her şeyin bizi incitmesi gayet normal… 

Ne diyor Bediüzzaman;

- Hem gayet acizdir; halbuki belâları ve düşmanları pek çoktur.

- Hem gayet fakirdir; halbuki ihtiyacatı pek ziyadedir. 

- Hem tembel ve iktidarsızdır; halbuki hayatın tekalifi gayet ağırdır. 

- Hem insaniyet kâinatla alâkadar etmiştir; halbuki sevdiği, ünsiyet ettiği şeylerin zeval ve firakı, mütemadiyen onu incitiyor. 

- Hem akıl ona yüksek maksatlar ve baki meyveler gösteriyor; halbuki eli kısa, ömrü kısa, iktidarı kısa, sabrı kısadır. (Dokuzuncu Söz, s.39)

*

İnsan, yani sen… Öyle bir varlıksın ki, Cenâb-ı Hak bütün esmasını sana ihsan ederek, hediye etmiş.

Rahmet-i İlâhiye’nin sana ihsan ettiği bu cihazlar, bütün mahlûkatın üstünde… Yani diğer yaratılanlardan farklılık arz etmektesin; üstünsün. Bunun için “Kâinatın Efendisi” hükmüne geçmişsin.

Boşuna yaratılmış değildir insan. Ahsen-i takvimde yaratılan, şeref ve saygınlıkta olanca yükseklere varan bu insanın dünya yolculuğunda, bir gayesi ve bir vazifesi elbette ki vardır.

Nedir o?

Mü’minun Sûresi hatırlatıyor bize: “Sizi boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (Âyet, 115)

Bediüzzaman Hazretleri Yirmiüçüncü Söz’de, “İnsan şu dünyaya bir memur ve misafir olarak gönderilmiş, çok ehemmiyetli istidat ona verilmiş. Ve o istidada göre ehemmiyetli vazifeler tevdi edilmiş. Ve insanı, o gayeye ve o vazifelere çalıştırmak için, şiddetli teşvikler ve dehşetli tehditler edilmiş” diyerek biz insanların diğer canlılardan ayıran özelliğini vurgulamakta.

*

Ölüm bize gelip çatmadan bu notları size aktarayım dedim.

Okunma Sayısı: 4272
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı