"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslam, ırkçılığa yer vermez

14 Şubat 2024, Çarşamba 10:36
Popüler Bilim Kitapları alanında uzun yıllar baş editör olarak görev yapan Muhammed Said Vapur, “İslam, ırkçılığa yer vermez; çünkü tüm insanları haklar itibariyle eşit kabul eder ve sadece takva noktasındaki üstünlüğü hedeflemelerini ister” dedi.

- 1 -

Risale-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesi, iki haftada bir yapılan Milliyetçilik temalı seminerlerine devam ediyor. Önceki hafta gerçekleştirilen seminerde konuşmacı Muhammed Said Vapur idi. Popüler Bilim Kitapları alanında uzun yıllar baş editör olarak görev yapmış olan konuşmacının seminer başlığı “Risale-i Nur Işığında Milliyet Fikri ve Duygusal Manipülasyon” idi.  Bilhassa akademik camianın ilgi gösterdiği seminerin metnini aşağıda bulabilirsiniz:

… 

Milliyet fikri, tarihsel süreç içinde yanlış bir biçimde kullanıldığında, insanlık tarihindeki en kanlı savaşlara, ihtilallere, soykırımlara ve ayrımcılıklara doğrudan ya da dolaylı olarak etki etmiştir. Tarih boyunca, İsrail gibi devletlerden, Nazi gibi partilere, PKK gibi örgütlere ve hatta tek bir birey görünümünde sahneye çıkan Lawrance gibi kişiliklere kadar, milliyetçilik adına ortaya çıkan lanetli ve zalim oluşumlar, kendi çıkarları uğruna bir dizi katliama ve çeşitli haksızlıklara neden olmuştur. İnsanlığın karşı karşıya kaldığı bu acı gerçek, milliyetçilik kavramının nasıl kötüye kullanılabileceği konusunda derin bir düşündürücülük taşımaktadır.

Bediüzzaman Hazretleri Hucûrat suresinin 13. ayetinin mealini verirken “Sizi tâife tâife, millet millet, kabîle kabîle yaratmışım; ta birbirinize muavenet (yardım) edesiniz.” şeklinde verdiği zahir mananın hemen ardına “Husûmet ve adâvet (garaz ve düşmanlık) edesiniz diye değil” ibaresini de zımni mana olarak eklemiştir. Bu husus bizi milliyetçiliğin duygular boyutu hakkında düşündürmelidir.

Ebu Davudun Kitabü’l- Edebinin 121. Babından öğrendiğimize göre Resul-i Ekrem Efendimiz (asm.) soy-sop üstünlüğü dâvasında bulunmanın ne derece tehlikeli olduğunu şöyle beyan etmektedir:

“Kavmiyet dâvasına çağıran, bizden değildir. Kavmiyet uğruna savaşan da bizden değildir. Keza kavmiyet dâvası üzerine ölen de bizden değildir”. 

Hâkim’in Müstedrek’inde 4. Ciltteki 298’inci Hadis de şöyledir: “Kavmiyetçilik dâvası güdenler, Cehennem’de iki dizi üzerine çökecek olanlardır.’ Dediler ki: ‘Ey Allah’ın Resulü, oruç tutsa ve namaz kılsa da mı?’ ‘Evet! Oruç tutsa da, namaz kılsa da’ diye buyurdular.”

Bediüzzaman’ın “Milliyet” Tanımı

Üstad hazretlerinin iki ayrı “milliyet” tanımı vardır. Birincisi, Eski Said’in “milliyet” tanımının devamı olan “müsbet ve mukaddes İslâmiyet milliyeti”. İkincisi, Cumhuriyet sonrasında siyaset ve eğitim aracılığıyla oluşturulmaya çalışılan bir fikir akımı olarak etnik temelli “menfî milliyet” fikridir ve bu fikrin kökeni de aslında cahiliye dönemi asabiyetidir. 

Bediüzzaman Hazretleri bu asabiyetin duygusal yönünü şöyle tarif ediyor:

“Asabiyet-i cahiliye (menfi milliyet), birbirine tesanüd edip yardım eden gaflet, dalalet, riya ve zulmetten mürekkeb bir macundur. Bunun için milliyetçiler, milliyeti mabud ittihaz ediyorlar. Hamiyet-i İslâmiye ise, nur-u imandan in’ikas edip dalgalanan bir ziyadır.”

Metinde geçen “Asabiyet-i cahiliye” ifadesi hadis-i şerifte ırkçılık (yani unsuriyetçilik ve kavmiyetçik) mânasında kullanılmıştır. Mesnevi-i Nuriyedeki bu ders, Mektûbat’taki menfi milliyetçilik konusunun çekirdeği hükmündedir. Söz konusu Mektub’da konu bütün tafsilatıyla tahlil edilmiştir. 

Irkçılığın oluşumunda bu temel unsurlar, bize dört önemli duygu ve hal hakkında ders sunmaktadır: Bunlar gaflet, dalâlet, riya ve zulmettir.

Gaflet, ırkçılığın ilk boyutunu oluşturur. Irkçıların ilk gafleti, insanların kabileler halinde yaratıldığına dair ayet-i kerimenin devamındaki 13. ayetin şu hükmünden habersiz olmalarıdır: “...Allah katında en keriminiz (yani en değerli olanınız), takvada (O’na karşı gelmekten sakınmada) en ileri olanınızdır...”. Bu gaflet, insanların ırklarını kendilerinin seçmediği ve bu nedenle onunla övünmeye bir hakları olmadığı hakikatinden habersizlikle beslenir. Bu üstünlük iddiasının ne kabirde, ne mahşerde, ne mizanda bir işe yaramayacağı gerçeğini göz ardı etmek, bu gafletin bir başka yönüdür.

Dalâlet, ırkçılığın ikinci temel unsuru olarak karşımıza çıkar. Dalâlet, İslâm’ın çizdiği istikamet yolundan sapmayı ve yanlış düşünce ile inancı ifade eder. İslam, ırkçılığa yer vermez; çünkü tüm insanları haklar itibariyle eşit kabul eder ve sadece takva noktasındaki üstünlüğü hedeflemelerini ister. Üstelik bu üstünlük gurura ve riyaya sebep olması asla hoş görülmeyecek bir üstünlüktür.

Riya, ırkçılığın üçüncü boyutunu oluşturur. Riya, gösteriş yapmak, dikkatleri üzerine çekmek ve başkalarına üstünlük taslamak anlamına gelir. Üstad Hazretleri, riya için “şirk-i hafi” yani gizli şirk ifadesini kullanır; yani, riya, Allah’ın rızasının yerine insanların görmesine, beğenmesine ve alkışlamasına ehemmiyet vermek demektir. Irkçılar ise kendi şahsi kabiliyet ve faziletleriyle değil, genellikle atalarının abartılmış özellikleri ve güzellikleriyle övünür ve bununla başka ırklara üstünlük taslama yoluna giderler.

Zulmet, ırkçılığın son temel unsuru olarak karşımıza çıkar. Zulmet, nurun zıddıdır. İman nuru, küfür karanlığını ortadan kaldırır; ilim nuru, cehalet zulmetini izale eder; güzel ahlâk ise kötü huyları giderir. Irkçılık, bu üç sahada da insana bir nur, bir ışık vermediği için sadece bir zulmettir ve insanın nefsini ve enaniyetini kabartmakla, onu nurdan uzaklaştıran yıkıcı bir güçtür.

Bediüzzaman’a göre milliyet bir vücuttur, ruhu İslamiyet’tir. “Her birimiz bir vücudun azaları gibiyiz.” demekle İslam milliyetindeki rolümüzü tanımlar: Kardeşler, “birbirini kıskanmak değil, birbirinin vazifesini tekmil eder, ayıbını örter.” diyerek din kardeşliğinin ve müspet milliyetçi fikrinin yapıcı bir güç olduğunu ortaya koyar.

Menfi Milliyetçilik ve Duygusal Manipülasyon

Duygusal manipülasyon, bireylerin duygusal tepkilerini kontrol altına alarak onları belirli bir yönde etkileme amacını taşır. Menfi milliyetçilik, özellikle son birkaç yüz yıldır toplumları duygusal bağlar kurarak etkileyen araçların başında gelmektedir.

Risale-i Nur, insanların zaaflarını sömürerek bir araya getirilen duygusal bağlara karşı insanlığa uyarılarda bulunmaktadır. Menfi Milliyetçilik, Risale-i Nur’a göre, insanları birbirinden ayıran ve ayrıştıran bir araç olarak kullanıldığında, bir tür duygusal manipülasyona dönüşmektedir.

Bediüzzaman Hazretleri, Mektubat adlı eserinin, Yirmi Altıncı Mektubunun Üçüncü Meselesinde bu konuya şöyle açıklık getirmektedir:

“Fikr-i milliyet şu asırda çok ileri gitmiş. Hususan dessas Avrupa zalimleri, bunu İslâmlar içinde menfi bir surette uyandırıyorlar, tâ ki parçalayıp onları yutsunlar.”

Metindeki “Fikr-i milliyet şu asırda çok ileri gitmiş” ifadesiyle, menfi milliyetçilik düşüncesinin günümüzde yaygınlaştığına vurgu yapılır ve “dessas Avrupa zalimleri”nin bu menfi düşünceyi İslam toplumlarında parlatarak toplumları parçalayıp sömürgeleştirmek istedikleri belirtilir. Bediüzzaman Hazretleri burada menfi milliyetçilik düşüncesinin insanları manipüle ederek birbirinden ayrıştırmasına ve toplumları parçalama tehlikesine dikkat çeker. Bu söylemle, Frenk illeti olarak tanımladığı menfi milliyetçiliğin İslam’a aykırı olduğunu, birlik, kardeşlik ve adaleti zedelediğini vurgular. Ayrıca, menfi milliyetçilik yapanların, bilerek ya da bilmeyerek, onun “ikinci Avrupa” olarak tasnif ettiği menfi Avrupa’nın menhus emellerine hizmet ettiklerine dikkat çeker.

“Hem fikr-i milliyette bir zevk-i nefsanî var, gafletkârâne bir lezzet var, şeâmetli bir kuvvet var. Onun için, şu zamanda hayat-ı içtimaiye ile meşgul olanlara ‘Fikr-i milliyeti bırakınız.’ denilmez. Fakat fikr-i milliyet iki kısımdır: Bir kısmı menfidir, şeâmetlidir, zararlıdır. Başkasını yutmakla beslenir, diğerlerine adâvetle devam eder, müteyakkız davranır. Şu ise muhasamet ve keşmekeşe sebeptir. Onun için İslâmiyyette asabiyet yoktur. Hadis-i şerifle âyet-i kerime kati surette menfi milliyeti ve fikr-i unsuriyeti kabul etmiyorlar. Çünkü müsbet ve mukaddes İslâm milliyeti ona ihtiyaç bırakmıyor” der.     

- DEVAM EDECEK -

Okunma Sayısı: 2199
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı