"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kurumayan ‘bank’!

03 Mart 2024, Pazar
“Efendim” diyor “merakımı mazur görün, biz askerlere niçin bank nöbeti yazıyoruz?” Emekli komutan cevap veriyor: “Vaktiyle o bankı boyatmıştık, kimse oturmasın diye nöbet yazmıştım” Hâlâ kurumadı mı? Bu hikayeden bahisle şunu söyleyeyim. M. Kemal, subjektif millet anlayışına uygun olan ve ümmet boyasıyla boyanmış Türkiye bankındaki din boyasını kazıdı ve ırk, soy milliyetçiliği boyasıyla boyadı. Bir güzel kurusun, boyası tutsun diye de başına Anayasaları nöbetçi dikti. Anayasanın değiştirilemez maddeleri esasında bu bankın başındaki nöbet tutan askerler hükmünde.

İbrahim Aktaşçı: M. Kemal, subjektif millet anlayışına uygun olan ve ümmet boyasıyla boyanmış Türkiye bankındaki din boyasını kazıdı ve ırk, soy milliyetçiliği boyasıyla boyadı. Bir güzel kurusun, boyası tutsun diye de başına Anayasaları nöbetçi dikti.

Seminer: Anayasalar ve Milliyetçilik - 3
İbrahim Aktaşçı

Gelelim 1982 Anayasasına

982 Anayasası, milliyetçi ideolojiyi en yakından gördüğümüz Anayasa.

Başlangıç kısmında; “Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı…” ibaresini görüyoruz.

Yine 2. maddede, Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir” denilmekte.

66. maddede ise “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” denilmek suretiyle bir vatandaşlık ve millet tarifi yapılmıştır.

Yine 1982 Anayasası’nın, “yasak diller” hükmü dikkat çekmektedir. 2001 değişikliğinden önce şu hükümlere anayasada yer verilmiştir: 

“Düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dil kullanılamaz” (md. 26/3), “Kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dilde yayım yapılamaz” (md. 28/2).

Evet, Anayasamızdaki millet tanımı ve geçirdiği değişiklikleri okuduk. Milliyetçilik yönüyle değerlendirecek olursak bugün Anayasamızdaki iki husus oldukça tartışmalı.

Birincisi vatandaşlık tanımının yapıldığı 66. madde:

Maddede; “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” denilse de esasında Türk değildir. Türk vatandaşıdır, hatta Türkiye vatandaşıdır, niçin Türk olsun? Bu tartışma yıllardır süregelse de ne yazık ki Kemalist ideoloji ve milliyetçilik anlayışı galip gelmiş madde değiştirilememiştir. 

İkincisi ise Atatürk Milliyetçiliği ibaresi:

Bu hususta, Anayasa gerekçesinde ve bilhassa darbelerden hemen sonraki bazı Anayasa Mahkemesi kararlarında Atatürk Milliyetçiliği ibaresi tevil edilmeye çalışılmış ve aslında Atatürk milliyetçiliği ile kastedilen şeyin subjektif bir anlamda olduğu ve herhangi bir ırk, din, dil, cinsiyet ayırt etmeden tüm vatandaşları kapsadığı ileri sürülmüştür. Ancak lafa gelince böyle denilse de değiştirmeye gelince Kemalist ideoloji buna engel olmuş, türlü bahaneler ileri sürmüştür.

İleri sürülen bahanelerden birisi şudur: “Atatürk milliyetçiliği ibaresi ikinci maddede yer aldığından değiştirilemez maddeler arasındadır ve değiştiremeyiz.”

Hala kurumadı mı?

Şimdi seminerin başındaki soruya geleceğiz. Ancak ondan önce, meşhur bir hikaye var, bir çoğunuz bilirsiniz, onu anlatayım ve Anayasanın değiştirilemez maddeleriyle ilgili bir iki kelam edeyim.

Bir subay bir alaya komutan olarak atanır. Nöbet yerlerini kontrol eden komutan bir bakar ki nöbet yerlerinden bir tanesi alaydaki bir bank. Nöbet yazılırken bu bankın başına da iki asker vazifelendiriliyor. 

Bu durum komutana abes geliyor. Sebebini soruyor ama kimse bilmiyor. Bir önceki alay komutanını arıyor. O, “ben geldiğimde zaten böyleydi ben de değiştirmek istemedim” diyor. Ondan bir öncekini arıyor yine aynı cevabı alıyor. Eskiye gide gide o banka nöbet yazan ilk komutana ulaşıyor. Adam doksan yaşında emekli bir asker.

“Efendim” diyor “merakımı mazur görün, biz askerlere niçin bank nöbeti yazıyoruz?” Emekli komutan cevap veriyor: “Vaktiyle o bankı boyatmıştık, kimse oturmasın diye nöbet yazmıştım” Hâlâ kurumadı mı?

Bu hikayeden bahisle şunu söyleyeyim.

M. Kemal, subjektif millet anlayışına uygun olan ve ümmet boyasıyla boyanmış Türkiye bankındaki din boyasını kazıdı ve ırk, soy milliyetçiliği boyasıyla boyadı. Bir güzel kurusun, boyası tutsun diye de başına Anayasaları nöbetçi dikti. Anayasanın değiştirilemez maddeleri esasında bu bankın başındaki nöbet tutan askerler hükmünde. 

Ülkemizdeki iktidarların çoğu sorgusuz sualsiz “bank’a” nöbet yazmaya devam ettiler. Bu abes durumu fark eden ve “bu askerlerin bu bankın başında ne işi var” diyen iktidarlar ise baktılar ki “bu nöbetçileri buradan kaldırırsak iktidarımızdan olacağız”. Bunun üzerine “bari nöbetin bir anlamı olsun, soran olursa mantıklı bir cevap verelim” demek için bankın üzerine bir iki kat boya da onlar çektiler. 

Banka en çok boya harcayan da AKP hükümetidir.  

Evin reisi

Evet baştaki soruya dönelim:

Evin reisi olan baba ile evlatları arasındaki bağ, ırk bağıdır. Baba ile erkek yeğen arasındaki bağ ise hane halkı bağı yani vatandaşlık bağıdır.

Yani evin reisi olan baba, yani devlet, erkek yeğenin onuruna ve temel hak ve hürriyetlerine zarar vermediği müddetçe, ülkesinde ırk bağını önceleyebilir. Aksi, yeğeni ötekileştirmek oluyor.

Şunu kabul edelim ki bizim anayasamız milliyetçi ve ideolojik bir anayasa. Böyle olunca, ne yazık ki bizim anayasamız, erkek yeğene evde yaşamını sürdürmek için evin reisine baba deme ve soyadını taşıma ve hatta kendi atalarını anmayı yasaklamayı şart koşuyor. 

Diyarbakırlı Ramazan Hoca lakabıyla meşhur zat biliyorsunuz vefat etti. Allah rahmet eylesin. Sosyal medyadaki bir çok kişi onu rahmetle andı. Dindar olmayanlar dahi.

Sonra Ramazan Hocanın M. Kemal ile ilgili onu eleştiren videoları çıktı. Kemalistler baktılar ki Hoca onların şeflerine de sallamış, rahmet mesajlarını geri çektiler. Yani bizim anayasamız ve ideolojisi, erkek yeğen evin reisine baba demezse ona yaşama şansı tanınmadığı gibi ölürse rahmet dahi okutmuyor.

Evin reisi eşini küstürmemek için “gönlü olsun” diye kuralları yazarken göstermelik şeyler yazsa da uygulamada yeğeni ötekileştirmeye, hakir görmeye, kendi ırkını üstün görmeye devam ediyor. 

Düzelmesini ümid ediyoruz ama gayret de etmek şartıyla...   

- SON -

Okunma Sayısı: 2484
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı