Böyle olması da normaldir. Çünkü sürpriz neticeler alındı. Sandık başına giden seçmen, mahaller için belediye başkanı seçtiği için her ilin ve her ilçenin kendisine has dengeleri vardır ve bu dengeler sandığa yansıdı. 

Bundan önceki mahallî seçimlerde de milletvekili genel seçimlerine göre farklı tablolar ortaya çıkmıştır. Şimdiki tablo da bunlar arasında sayılabilir.

En başta iktidar kanadı olmak üzere seçime katılan her parti lideri sandıktan çıkan mesaja kulak vereceklerini ve gerekli dersleri alacaklarını söylüyorlar. Böyle olması arzu edilir, ama sandığın mesajının tam olarak alınacağını düşünmek biraz hayal.

Seçim öncesi ve seçim sonrası yaşananlara bakıldığında yanıltarak iş görmenin uzun ömürlü olmadığı ortaya çıkmış oluyor. Maalesef, Türkiye’yi idare edenler milleti yanıltmayı marifet bildi. Yüzde yüz yanlış bilgilerle kitleler etkilenmeye çalışıldı. Tabiî ki bu hususta medya en etkili vasıta olarak kullanıldı. Bu kadar adaletsiz bir seçim süreci bu millete reva mıydı? Medyanın neredeyse tamamı tek ses olmuş, sadece iktidarın bakış açısıyla hadiseleri millete duyuruyordu. Hemen her gün tek bir partinin propagandası yapıldı. Bu arada devlet imkânlarının iktidar menfaatine kullanılmış olması da vicdanları sızlattı. Ölçüsüz ve orantısız israf tablosu bir noktaya geldiğinde milletin tepkisini çekiyor ve çekti. 

Bu seçim aynı zamanda milletle kavga etmenin fayda vermediğini de gösterdi. “Siz bilmezsiniz, her şeyi biz biliriz” tavrı iktidara kaybettirdi. Seçimin hemen sonrasında sosyal medyada yapılan yorumlar da bunu  gösteriyor. İktidar cenahına destek veren çok sayıda kişi, “İkazlarımız dikkate alınmadı. Biz bu hadiselerin yaşanabileceğini tahmin etmiştik” mealinde yorumlar paylaştı. Doğrudur, çünkü aksi durum eşyanın  tabiatına ters olurdu.

Bilhassa gençlerin Türkiye’nin yakın siyasî geçmişi bilmediğini de unutmamak lâzım. Yanıltıcı propaganda etkisini gösteriyor ve gençler Türkiye’de yapılan her şeyin şimdiki iktidar zamanında yapıldığını  düşünüyor. Ayrıca, Türkiye’nin 50 yıldır ‘kuyruk’larla karşı karşıya olduğunu zannediyor. 

Geçenlerde sohbet ettiğim bir genç, “Bundan önceki iktidarlar niçin hiçbir şey yapmadı” diye sordu. “Ne  demek hiçbir şey yapmadı? Böyle bir iddiaya inanılır mı?” diye mukabele ettim ve meselâ bulunduğu şehirdeki fabrikalardan bahsederek “Bunları kim yaptı?” diye mukabil soru yönelttim. “Bilmiyorum” dedi. “Şükür ki bu fabrikalar yok” demedin diyerek devam ettim ve Türkiye’de geçmiş yıllarda da büyük hizmetler yapıldığını anlatmaya çalıştım. Aynı zamanda gidip geldiği yol üstündeki tünelden, GAP’dan, Türkiye’nin enerji ihtiyacını yıllarca karşılayan barajlardan ve bunları yapanlardan bahsettim. Hem, yoklukların ve kuyrukların Demokrat iktidarlar zamanında değil, büyük ekseriyetinin ‘Tek Parti’ devrinde ve çok partili dönemde de Halk Partisi zamanlarında yaşandığını hatırlattım. “Bilmiyorum” dedi. Bilmemesi normaldi, çünkü koyu bir yanıltma propagandasıyla karşı karşıya kalmış durumdayız.

Türkiye’yi idare edenlerin bütün geçmişi tek bir torbaya koyması ve bütün siyasî iktidarları itham etmesi kadar büyük bir yanlışlık olabilir mi? Böyle konuşmalar, böyle ithamlar, böyle toptan karalamalar Türkiye’ye bir fayda verir mi? Evet, Türkiye’de yoksulluk da, kuyruklar da yaşandı, ama belli yıllarda ve belli iktidarlar döneminde.

Gerçekler bir bir ortaya çıktıkça yanıltarak iş görenlerin durumu çok daha zorlaşacak.