"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hukuksuzluğun maliyeti çok yüksek

Faruk ÇAKIR
19 Ekim 2014, Pazar 00:01
Mimsiz medeniyetin insanları açlıkla terbiye etmeye çalışması, “ekmek” ya da “hürriyet” arasında tercihe zorlanması günümüzün en çetin imtihanıdır.

Maalesef bu imtihan büyük ölçüde kaybedilmeye yüz tutmuş ve milletler hürriyeti sonraya bırakıp “ekmek” peşine koşmaktadırlar. Daha da dikkat çekici olan, ekmek peşinde koşan insanlar, hem ekmekten hem de hürriyetlerinden olmuşlardır.

Ekonomi uzmanlarının üzerinde düşündükleri bir mesele var: Dünyada tahminlerin aksine çok para var, ama güvenli limanlar, yatırım sahaları bulunamadığı için bu paralar yastık altında kalmaya devam ediyor. Tahminlere göre her yıl 4 trilyon dolar, yatırım için yer arıyormuş. Prof. Dr. Eser Karakaş’a göre “En önemli kriter güvenlik, yani hukuk güvenliği meselesi. Ekonomide hukuk güvenliği demek bir ülkeye para sokarkenki koşulların çıkarken değişmeyeceğine olan sarsılmaz inanç ve etkin yargı yolları.”
Prof. Dr. Karakaş, hukuk ve büyüme tartışmaları üzerine şunları yazmış: “21. yüzyılda evrensel hukuk kriterlerine en yakın ülkeler en hızlı büyüyen ekonomiler olacak. Çünkü en fazla küresel tasarrufu bu ülkeler kendi ekonomilerine çekebilecekler. Düşük ücret düzeyleri artık yatırım sermayesi çekmekte bir avantaj değil, hatta dezavantaj. Zira düşük ücretli ekonomi demek büyük ölçüde yetersiz beşeri sermaye de demek. (...) Evrensel hukuk çizgilerinden uzaklaşmanın maliyeti düşük büyüme, yüksek işsizlik. Demokratikleşmeye, hukuk devletine direnmenin maliyeti fakirlik olacak ise, bu direnişe değer mi? Göreceksiniz, göreceğiz, Sisi’lerin, Esat’ların, başka diktatörlerin yönettiği ülkeler kavruklaşmaya devam edecekler. Hukuk-ekonomi olumlu, yükselen sarmalını anlamayanlar 21. Yüzyılda büyük maliyetler ödeyecekler. Demokrasi, evrensel hukuk ve zenginlik mi? Anti demokrasi, anti hukuk ve fakirlik mi? Hem hukuksuzluk hem zenginlik artık mümkün olmayacak, bunu iyi görmek lâzım. Evrensel hukuktan her sapma, her ülke için, biraz daha fazla fakirlik ve işsizlik demek.” (Star g., 17 Ekim 2014)
Demokratikleşmeye, hukuk devletine direnmenin maliyeti fakirlik olacağına en büyük delili, ülkemizin içinde bulunduğu durum değil mi? Ne zaman ki hukuk devleti prensiplerine uygun hareket edilmiş, o zaman yurt dışında da yatırımcılar ülkemizi tercih etmiş. Terör, anarşi, hukuksuzluk ön plana çıkınca da yabancı yatırımcılar Türkiye yerine başka ülkeleri tercih etmiş. Bu kadar açık ve tartışmasız bir gerçek karşımızda dururken, “Bize Ankara kriterleri yeter” deme lüksümüz var mı?
“Demokrasi, hukuk ve adalet mi?” yoksa “Hukuksuzluk ve fakirlik mi?” Türkiye böyle bir tercihte mutlaka demokrasi, hukuk ve adaletin yanında durmalı. “Demokrasi sonraya kalsın, önce zengin olalım” demek uygulama imkânı olmayan bir temennidir. Böyle diyenler hem demokrasinin nimetlerinden istifade edememişler, hem de fakir kalmışlar. Dünyanın hal ve durumu buna şahittir.
Aslında bu gerçekler, aileden başlayarak çocuklarımıza da anlatılmalı ve bütün okulların ders müfredatlarında da olmalı. Aksi halde para ve pul peşinde koşan insanlar çoğalıyor ve bir bütün olarak hukuksuzluk batağına saplanıyoruz.
Hukuksuzluğun maliyetinin yüksek olduğunun farkına varalım ve adaletsizliğe itiraz edelim. Bu suretle, asıl hedef olmasa da maddî zenginliğe de kavuşabiliriz.

Okunma Sayısı: 1449
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı