Erken seçim tartışmalarının ‘geçim’ tartışmalarını gölgelediği düşünülse de milletin asıl derdinin ‘geçim’ olduğu bir gerçek. Seçimler gelir geçer, geçim derdi muhtemelen devam eder.
Seçimin erken yapılmasından daha dikkat çekici olan bu günlerde kullanılan ‘seçim dili’dir. Seçimi savaşa benzetenler mi ararsınız, ‘son fırsat’ diyenler mi ararsınız... Elbette her seçim mühimdir, ama nihayetinde yapılan bir seçimdir. Her şeyi olduğu gibi tarif etmek gerektiğine göre, seçimi ‘ölüm kalım mücadelesi’ gibi görmek ya da bir adım daha ileri gidip, ‘kazanmak ya da kaybetmek dâvâsı’ gibi görmek akıl ile izah edilebilir mi? ‘Kazanmak ya da kaybetmek dâvâsı’ imânlı olarak âhirete gitmek için kullanılan bir tâbirdir. Siyasî bir seçimi böyle meselelere âlet etmek en başta âlet edenlere zarar verir. Çok çok mühim bir seçim olabilir, ama nihayetinde bir seçimdir.
Seçime gereğinden fazla önem atfedenlere şunu hatırlatmak isteriz ki bu bir idareci seçimidir. Bu seçimi kazanan ‘her şey’i kazanmış olmaz. Belki de son 10 seçim boyunca her defasında “Bu seçim çok önemli. Kazanırsak İslâm dünyası da kazanmış olacak. Aman ha!” diyenler, kazandıkları bunca seçim sonrası gerçekte kazanmadıklarını görmediler mi? 24 Haziran’daki seçim çok önemli ve ‘son seçim’ ise, bundan önce söylediklerini nasıl izah edecekler?
7 Haziran 2015’te yapılan genel seçimlerden sonra güvenoyu alabilecek bir hükûmetin kurulamaması sebebiyle Cumhurbaşkanı erken seçim kararı almış ve sonrasında Yüksek Seçim Kurulu 1 Kasım 2015’i seçim tarihi olarak belirlemişti. Arşivlere bakılırsa görülecek ki 2015’deki seçim ‘olmak ya da olmamak seçimi’ gibi görülmüş, seçimin sadece Türkiye’yi değil, başta Ortadoğu olmak üzere bütün İslâm dünyasını ilgilendirdiği ileri sürülmüştü. Peki ne oldu? Öncesinde ve 1 Kasın 2015’de seçimi kazananlar neyi kazandı? Kazandıysalar, nasıl oluyor da 24 Haziran 2018’de yapılacak erken genel seçimler ‘son çare, tek çare, hedefe gidecek ok’ olarak görülüyor? Belki farkında değiller, ama bu mübalâğa sadece mübalâğa değil, bütün bir millete ve dolayısıyla ‘İslâm dünyası’na da zarar veriyor.
Elbette “Bir mıh bir nal, bir nal bir at, bir at bir komutan, bir komutan bir vatan kurtarabilir” ama yine de siyasî bir seçimi ‘savaş’ ya da ‘ölüm kalım mücadelesi’ne benzetmek doğru değil. Daha da önemli olan seçimleri kazanmakla her şeyin kazanılmadığını görmektir. Bütün varını yoğunu önümüzdeki seçimleri ‘kazanma’ya adayanlara şimdiden söylemek isteriz ki seçimden daha mühim işler var. Tıpkı, bundan önceki seçimlerde olduğu gibi. “Son seçim” dediğiniz bu seçim de sizi tatmin etmeyebilir. Çünkü yaptıklarınızın özünde, temelinde, esasında; hak, hukuk ve adalete uygunluk bulunmuyor. Hakkın, hukukun ve adaletin gözetilmediği seçimlerde hangi neticeyi alırsanız alın başarılı olmuş sayılmazsınız. Olağanüstü hal şartlarında yapılacak bir seçimden adaletli bir netice çıkmayacağını görmeniz için bir sonraki seçimi beklemeye de gerek yok.
İkazlara kulak vermeyeceğinizi biliyoruz, ama biz yine de tekrarlayalım: Kalıcı çare arıyorsanız hakka, hukuka ve adalete dikkat ediniz. Adaletin olmadığı işlerde ortaya çıkacak neticeler sizi de mutlu etmez, milleti de memnun etmez, vesselâm.