Zamanın cumhurbaşkanı ve hükümet erkânı; polis ve ajanları sayesinde Beşinci Şuâ’nın varlığını öğrenmişlerdir. Bunun için Beşinci Şuâ’yı merak etmişlerdir. Bu sebepten dolayı polis ve jandarma Beşinci Şuâ’yı bulmak için her yolu denemişlerdir. 
Bediüzzaman ve talebeleri dikkatli davrandıkları için Beşinci Şuâ’yı yakalayamamışlardır. Ancak tarikata sevgisini hakikat düşmanlığıyla göstermeye çalışan müftü ve vaaz hocası sayesinde Denizli’de ele geçirilince Ankara hareketlenmiştir. İsmet İnönü için bulunmaz bir fırsattır bu durum. Çünkü Bediüzzaman ve Nur Hareketi İnönü’ye göre, “memleketi karanlıklar ülkesi haline getirip, kendi saltanatı sağlamlaştırma” amacının önündeki en büyük engeldi. 
Bu sebeple İnönü bu Beşinci Şuâ meselesine mal bulmuş mağribi gibi sarıldı. En üst seviyede bir toplantı yaptı. Kendisi, Başbakan Saraçoğlu, Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü, Jandarma Genel Komutanı ve ilgili hükümet üyeleri de toplantıda hazır bulunanlar arasındaydılar.
Bundan sonra ne oldu diye merak ediyorsanız ileriki cümlelerde cevabını bulacaksınız…
İnönü, “Bu hareket derhal bertaraf edilmeli” dedi. 
Toplantıda bulunanlar, “edilmeli…” diye cevapladılar. 
O sırada kapı hızla açıldı, içişleri bakanı içeriye daldı. Toplantıya geç kaldığı için korktuğu her halinden belli idi. Ama hareketlerinde bu korkunun ötesinde bir infial hali vardı. Gecikme kabahatini mazeretiyle örtmeye çalışarak “ya-ya-ya-yangın var efendim” diye kekeledi.
O zaman İnönü’nün yüzünde bir kaynaşma oldu. Ağzı ile değil kulağıyla konuşmak istercesine, sol kulağını iyice ona doğru çevirdi. 
“Ne dedin?” dedi.
“İstanbul yanıyor! Az önce aldığım habere göre kapalı çarşıda başlayan yangın şehre hızla yayılıyor. Kelimelerin sağır kulaklarıyla belki yarısını anlayan İnönü’nün yüz hatları gerildi, azarlayan bakışlarla içişleri bakanını süzdükten sonra hızla başını çevirdi, eklemleri sertleştiği için omurgalarını zorlayarak dik durmaya çalıştı. 
“BIRAKIN İSTANBUL’U SARAN YANGINI. Siz önce, KASTAMONU’DA ISPARTA’DA DENİZLİ’DE PARLAYAN ŞU NUR’U SÖNDÜRÜN”
“Emredersiniz efendim.”
(Beşleme, 3. Kitap’dan)
NOT-1: Rahmetli Şaban Döğen Ağabeyimizin HAYAT NE GÜZEL kitabının cezaevleri için faydalı olduğunu ve 5000 adet basıp göndermek istediğimizi duyurmuştuk. Henüz tamamlayamadık. En kısa sürede baskıya girecek.
NOT-2: Mersin vilayetimizin Silifke Cezaevi’nden aradılar. Her ay 50 adet GENÇ YORUM istiyorlar.

MEKTUP
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Mektubuma başlamadan evvela, salât ve selâm Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) üzerine olsun. Saygıdeğer hocam inşallah iyisinizdir, sıhhatiniz ve manevî durumunuz da iyidir. İyi olmanızı Cenâb-ı Allah’tan niyaz ederim. Saygıdeğer hocam bir ricam olacak; cezaevinde olmam nedeniyle siz değerli mü’minlerden şahsıma ve benim okuyabileceğim Üstad Said Nursî’nin 14 ciltlik Külliyatı ve Büyük Şafii İlmihali 2 adet, Allah’ın rızasını kazanarak gönderirseniz, Allah sizden razı olsun. Olmasa da Allah sizden razı olsun. Allah’ın rahmeti üzerinize olsun. Allah’a emanet olun. 
Bayram Akçe
E tipi Kapalı Cezaevi,  Bitlis