"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu kitapların hepsi senin mi oğlum?

H. Muharrem OKUR
27 Kasım 2014, Perşembe
Yine bir hatırayla başlıyoruz...

Hatıramız 1980’li yıllarda Batman vilayetimizde yaşanmıştır. Batman o tarihlerde; bırakın il olmayı, kasaba hüviyeti bile taşımayan büyükçe bir mezra görüntüsü veriyordu. Ancak Risale-i Nur’un yayılması birçok vilayetten daha hızlı idi. Her evde, her dükkânda Risaleler okunuyor, Risalelerin okunduğu sohbetler yapılıyordu. Hatırlatalım; o yıllarda ‘Nur’ları okumak, yazmak, tek okumak, toplu okumak, satışını yapmak, tanıtımını yapmak ve yayınlanması gibi aklınıza ne gelirse yasak.
Jandarma, Emin Şen’in evine yaptığı baskında suç aleti olan kitaplar iyi saklandığı için yakalanamamıştı. Ancak, İsmail Polat ve birkaç kişi karakola götürüldü. Baskın yapılan evde kitap bulamayan jandarmalar, mazlûmlardan Hasan Özlüklü’nün evinde hırdavatçı Abdurrahman’dan aldığı birkaç kitabı buldu. Ani bir şekilde Abdurrahman’ın dükkânını da bastılar. On üç takım Risale-i Nur Külliyatına el koydular. Hırdavatçı Abdurrahmanla beraber diğer mazlûmlar da adliyeye sevk edildi.
Türkiye’nin birçok yerindeki mahkemede avukatlık yaparak gelen kahraman Bekir Berk ancak mahkeme gününde Batman’a yetişebildi. Dâvâ hakkında teferruatlı bilgi aldı. Abdurrahman’ın ifadesinde eserlerin hepsinin kendisine ait olduğunu söylemesinden endişelendi. Bekir Berk bu şartlara göre hazırladığı müdafaayı gözden geçirirken mahkeme başladı. Bundan sonra ne oldu? Buyurun beraber takip edelim.
Hâkim, karakolda alınan ifadeyi mazlûma teyid ettirerek zapta geçirmek için Abdurrahman’a tekrar sordu.
“Bu Kitapların hepsi senin mi oğlum?”
“Benim, efendim.”
“On üç takım külliyatın hepsi mi senin?”
“Benim, efendim.”
“Bu eserleri basıp satmanın yasak olduğunu bilmiyor musun?”
“Biliyorum.”
“Niçin aldın o halde?”
“Ben bu eserleri satmak için değil okumak için aldım.”
“Okumak için aynı eserden on üç takım aldın kitap aldın öyle mi?”
“Evet öyle.”
“Anlat bakalım nasıl oluyor bu iş?” 
“Anlatayım hâkim bey: Benim on üç tane çocuğum var. Ben onların bu eserleri okumalarını istiyorum. Bu eserleri her zaman kolayca bulmak mümkün olmadığından, bulmuşken hepsine birer takım aldım. Bunun suç olduğunu zannetmiyorum.”
Abdurrahman anlattıkça hiddetlenerek, yerinde duramayarak sık sık oturuşunu değiştiren savcı, hâkimden söz istemeye hazırlanırken, mazlûmun son sözleri sinirlerini yatıştırmaya yetti. Onu kendi ifadesi ile mahkûm edebilmek için, acele ile önündeki evrakları karıştırdı, bulduğu kâğıdı göz hizasına kadar kaldırıp şöyle bir baktı ve keyifli keyifli güldü.
“Söz istiyorum Hâkim Bey.” 
“Söz sizin sayın Savcı.” 
“Sanık 13 çocuğunun olduğunu, onlara birer takım Risale aldığını söylüyor. Hâlbuki sanığın 12 çocuğu var. Bu itibarla dükkânında on üç takım bulundurmasının sebebi, bunları çocuklarına almak değil satmaktır.”
Savcının uzattığı kâğıtları alan hâkim, gözlüğünü takarak dikkatle okudu. Sonrada, Abdurrahman’a döndü. Onun kendinden emin duruşunu içine sindiremediğini gösteren asabi bir hareketle elindeki kâğıdı ona doğru çevirdi ve okumasını bekliyormuş gibi bir süre öyle tuttu.
“Ya buna ne diyeceksin Abdurrahman Efendi?” 
“Yalan diyorum Hâkim Efendi, tamamen yalan.” 
“Nasıl olur, bu imzalı mühürlü resmî bir belge.” 
“Belgede yazılanlar doğru, ama savcının söyledikleri yalan. Benim 13 tane çocuğum var. 
“On ikisi meydanda onu anladık. Peki 13.sü nerde?”
“Yolda Hâkim Bey. Hanımım hamile. Bugünler de o da gelir.”
Bunları söylerken, mahallinde çok iyi bilinen tipik bir hareketle dinleyiciler kısmındaki hanımını gösteren Abdurrahman’ın cevabı ve hareketi mahkeme heyetini kahkahaya boğdu. Hâkimlerin hiddetlerinin dağıldığını gören Bekir Berk, mahkeme heyetine hâkim olan hissiyatı çok iyi bildiğinden, önceden hazırladığı müdafaayı bıraktı. Munis bir ses tonu ile mukni bir müdafaa yaptı ve Abdurrahman’ın beraatini, eserlerin de iadesini sağladı.

(Muhabbet Fedaileri, İslâm Yaşar)

***

MEKTUP

Selâmun aleyküm,
Sayın çok kıymetli ve saygıdeğer Hasan Bey;
Satırlarıma başlamadan önce Allah’ın (cc) selâmının üzerine olmasını ve özgür hayatınızda mutlu, mesut ve başarılı günlerle dolu dolu yaşamanızı temenni ederim. Bütün çalışanlarınıza ve camianıza da yürek dolusu selâmlarımı iletirim.
Adresinizi mahkûm bir arkadaştan aldım. Kendisinden istediğim birtakım kitaplar vardı. Bunları sizin göndereceğinizi söylemişti. Hatta son gelen mektubunda göndermiş olma durumunuzun kuvvetle muhtemel olduğunu dile getirerek kitapları alıp almadığımı sormuştu. Ben de henüz almadığımı kendisine bildirdim. Ayrıca sizden kitap isteyebileceğimi mektubunda belirtmiş. Ve başka kitaba ihtiyacı olan varsa onlar için de isteyebileceğimi yine mektubunda belirtmiştir. 
Buradan aldığım cesaretle sizlere bu mektubumu yazma gereği duydum. Yaşınızı ve konumunuzu tam olarak bilemediğimden hitap şeklimde bir kusurum varsa şimdiden özür diler, affınıza sığınırım. Ben 55 yaşındayım ve uzun zamandır (yaklaşık 8 yıl) cezaevindeyim. Burada kendimi okumaya, yazmaya ve buradakilere de bu okuyup öğrendiğim bilgiler ışığında yardımcı olmaya adadım. Bu sebeple de bazı kaynak kitaplara ihtiyaç duymaktayım. 
Bu kitaplar yasa, kanun kitapları olabileceği gibi dini kitaplar, dergiler de olabilmektedir. Şu an sadece bir dergi ücretsiz olarak, yaklaşık her ay geliyor. Ancak bu dergi yeterli olmuyor. Gönderme imkânınız varsa şu an bulunduğum kuruma göndermeniz en doğru seçim olacağı kanaatindeyim. Hasan Muharrem Bey, gönül isterdi ki bu kitapların tamamının ücretini vererek sizden bu kitapların gönderilmesini talep edebilseydim. Ancak inanın yaklaşık 8 yıldır özgürlüğümün kısıtlı olmasından bütün maddî desteğimi yitirmiş bulunmaktayım. Şu an ailem dışında maddî veya manevî hiçbir destekçim maalesef yok. Ailemin de maddî imkânları olmadığından mümkün mertebe 3-5 ayda bir cüz’î bir miktar gönderebiliyorlar. Bunlar dolayısıyla gönderecek olduğunuz kitapların ücretini ödeme imkânımın olmadığını üzülerek belirtmek isterim. Ailem tarafından gönderilen cüz’î bir para ile ancak zorunlu bazı ihtiyaçlarımı karşılamaya çalışıyorum. Bu sebeple de birtakım el becerilerimi pazarlamak gereği duyuyorum. Burada ne kadar pazarlamak mümkünse işte o kadar… 
Sizlere de karşılık gözetmeksizin birtakım el ürünü olan hediye göndermek isterim. Ancak bu göndereceğim hediyelerin elinize ulaşıp ulaşmayacağından kuşkuluyum. Bu sebeple hediyenin üzerine yazılmasını istediğiniz herhangi bir isim varsa bunu ve tam adresinizle birlikte telefon numaranızı da gönderirseniz sevinirim. Şimdilik yazacaklarım bunlardan ibaret olup şahsınıza ve bütün personele selâmlarımı iletir, işlerinizde daimî başarılar temenni ederim. Hoşçakalın.

Ali Konya, T Tipi Kapalı Cezaevi, TOKAT

Okunma Sayısı: 1625
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • bilge doğu

    28.11.2014 16:43:44

    Musibetler karsisinda sakin olun ve Risale i Nur' a ozgurluk verin.

  • HÜSEYİN İLHAN

    27.11.2014 08:23:22

    Muhterem MUHARREM abi o şartlardaki dikta ve darbe tesirindeki mahkemelerde HAKİM ve HAİMLERİN adil kararlara imza attıkları gibi bugünde 8 aydır neşre getirilen yasağın ve atide çıkacak menhus zihniyetin olaki esaretine bugün AYM hakimleri aynı adil kararları verecekelr ve siyasetin topuzuna nuru feda ettirmeyeceklerdir.ALLAH çoraplarını başlarına geçirsin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı