Ramazan ayı adım adım yaklaşıyor. Bunun için hazırladığımız cezaevi Ramazan Kitap Paketi’ne beklediğimizin üstünde bir istek oldu.
Paket göndereceğimizi duyan cezaevindeki kardeşlerimiz bizi mektup yağmuruna tuttular. Bizlere şevk olsun diye haftada bir yayınladığımız mektupların büyük çoğunluğuna köşemizde yer veremiyoruz. Dergilerimiz Haziran ayı başında yayınlanıyor. Biz Haziran ayının on beşine kadar hem dergilerimizi hem de cezaevi “RAMAZAN KİTAP PAKETLERİ”NİN bir kısmını göndermek istiyoruz. “Biri demiri getirip, biri ocağı yandırıp, biri delik açar sırrınca...” (21. Lem’a) hizmet ortaklarımızın acele etmelerini rica ediyoruz. Ta ki cezaevlerindeki kardeşlerimiz kitaplarını Ramazan ayında okuyabilsinler. Çünkü büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî’ye göre “Ramazanda amal-i sevap bire bindir.”
Destekleriniz için irtibat: (0532) 471 53 52
***
Mektup
Hasan Muharrem Abi,
Risale-i Nur’un bu zamandaki kerametleri devam ediyor, görmek isterseniz, zindanlara nazar ediniz. Ben ders halkamdaki geçmişteki ve şimdiki onlarca mahkûmu işaret ederek derim ki; türlü türlü suçlardan şu hapishanelere girmiş bir kısmı zalim, bir kısmı mülhid, bir kısmı dine lâkayt, bazısı ehl-i imanın canına malına düşman bu kimseler Meyva Risalesi’nin bir dersiyle namaza, cehennemin ispatıyla tövbeye, bir dersiyle bütün esasat-ı imaniyeye vakıf olarak tam mütedeyyin ve namazlı mahkûmlar oluyorlar. Zindanları ve dünyaları ıslâh etmede tek referans Risale-i Nur’dur. Bu mektubun muhtevasında bulunmayan bir hadiseyi size arz ile somut bir hakikati ifade etmek isterim. Şu anda ders halkamda bulunan bir mahkûm kardeşe Sözler kitabından Sekizinci Sözü okudum ve çok duygulanan aklı, kalbi ve fikriyle sağ yoldan giden nizama tabiî olan mü’min vaziyetine ve mesajına hayran olan bu kardeşe şimdi “hapishaneden çıkıp özgür olmak ister misin?” dedim. Cevaben dedi ki: “Bu hayat-ı fani beni, sabır ve ahlâk, hidayet ve rahmet, delil ve bürhan kaynağı Risale-i Nur’un meşgalesinden uzaklaştıracaksa vallahi ben zindana razıyım, yeter ki Risale-i Nur’dan dûr olmayayım.” dedi. Düşünün ki, nurun aşkından zindanın vücuduna taraftarlar ve nice böyleleri bütün samimiyetiyle nurun bir kerameti değil midir? İşte bu nura müştak ve muhtaçlar Üstadlarının zaman ötesi istikbali olan şu müjdesini teyit ve tasdik etmektedirler. “İnşallah bir zaman hapishaneleri tam bir ıslâhhane yapmak için bahtiyar müdür ve memurlar o nurları ekmek ve ilâç gibi tevzi edecekler.” Bir devlet politikası olarak Risale-i Nur sistemli bir şekilde hapishanelerde okutulmuyor. Bu sebeple bütün hapishane boylamında aynı ıslâhî sonuçlar elde edilmiyor, ama RİSALE-İ NUR ile kemale ermiş mahpuslar bu konunun haricindedir. Bütün samimiyetimle intizar ediyorum ki, aynı değerlere inanmış, aynı hakikate yelken açmış bahtiyar müdürler zindan cephesinde doğacaklar.
Muhterem ağabeyim; bir tohum ve çekirdeğin sırtında dağ gibi yükleri yükleten Allah (cc) hiç şüphesiz kudretini nazara veriyor, aynı tohum çekirdeklerde BİSMİLLAH diyerek o kudret sahibine bağlanarak kuvvetlerinin çok üstünde nice işlere muvaffak oluyorlar. İşte aynen öyle bu garipte bir tohum bile değilken kadir ve rahim olan Rabbime istinad ederek haddinin ve kuvvetinin fevkinde bir işe girişti. Tek sermaye ve kuvveti BİSMİLLAH idi. Allah namına ve ALLAH için zindanda irşada çıktı. ALLAH’a sonsuz hamdolsun şu ana kadar yaklaşık otuz mahkûma külliyatın çoğunu ders vermekle nakıs ve noksan şahsî hesabına değil, NUR hesabına ciddî bir hizmete vesile oldu. Esasında istihdam edildi.
FURKAN EKİZ, GÜMÜŞHANE CEZAEVİ
(Devamı Haftaya)