"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Vakt-i salâ, hazır olun ey mü’minler!”

07 Ağustos 2011, Pazar
ÇOCUKLUĞUMUN RAMAZANLARI EKREM KILIÇ
O günün ülkesinde sessizliği bozacak çok az âlet vardı. Bu bakımdan, memleketin büyük bir bölümünde, bugünkü gibi gürültü hâkim değildi. Kasabamız, özellikle yazın sıcağının yoğunlaştığı günlerde daha da sessizleşirdi. Uzaklarda konuşan iki kişinin sesi, akan ırmağın şırıltısı, dönen su dolabının gıcırtısı, kapanan bir kapının gürültüsü, uçan bir sineğin vızıltısı arada sessizliği bozar; sonra her yer eski sükûnuna kavuşurdu.
Mahallelerde evlerin çoğu boşalmış gibiydi. Bağa göçemeyenler, yakınlardaki bostanlara ve tarlalara gitmiş olurlardı. Yabancıların ekserîsi memurlardı. Onlar da, yaz tatili için memleketlerine giderlerdi. Sokaklarda pek kimse bulunmazdı.
Kasabanın tek canlı yeri, çarşısı idi. Bir caddeden ibâret olan ve sâkin sâkin akan ırmağa paralel olarak uzanan bu çarşının iki tarafında sıralanmış dükkânlar, çevre halkının ihtiyâcını görecek durumdaydı.
Evleri bağda olan erkekler, öğle vakitleri ya fırında pide yaptırarak, ya mevcut iki lokantadan birindeki yemeklerden ısmarlayarak veyâ zeytin-peynir-domates türünden hafif yiyeceklerle karınlarını doyururlardı. Çocukken, lokantada pişen kuru fasulyeli pilavı ne kadar severdim. Sanki, evde böylesi pişmezdi! Bağdan kasabaya geldiğim günlerde, ırmak kıyısında yüzen çocuklarla birlikte, sıcak fırın ekmeği ile bakkaldan alınan kâğıt külah içindeki sele zeytinini bir ağaç dibinde ne büyük iştahla yerdik!
Namaz vakitlerine yarım saat kala, çarşıda bir ihtiyar dolaşır, bugün bile kulaklarımda yankılanan bir sesle: “Vakt-i salâ, hazır olun ey mü’minler!” diye bağırırdı. Bu îkaz üzerine, namaz kılan şahıslar, abdest tazelemek için ya ırmak kıyısında bulunan umûmî helâya giderler veyâ çarşının orta yerindeki çeşmeden doldurdukları ibrikleri ile dükkânlarının önünde abdest alırlardı. Namaz sırasında dükkânda kalacak ufak çocuk filan yoksa, kepengi indirmek ve dükkânı kapamak yerine, sâhibinin içeride olmadığını belirtmek üzere, girişin orta yerine bir sandalye konurdu. Ezan bitince, acele adımlarla câmiye gidenler, görevlerini yaptıktan sonra, yine acele adımlarla işlerine dönerlerdi.
Okunma Sayısı: 943
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı