"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İftar misafirleri

16 Ağustos 2011, Salı
ÇOCUKLUĞUMUN RAMAZANLARI EKREM KILIÇ
Misâfir hanımlar ve çocuklar, ikindiden sonra dâvetli olduklara eve gelirdi. Bayanlar mutfak işlerine yardımcı olurken, bir yandan da görüşemedikleri zamanlarda olan biteni birbirine naklederek vakti değerlendirirlerdi. Çocuklar, erkekler eve gelinceye kadar sokakta kalmayı tercîh ederdi. Zâten, eve girmek isteseler de ev halkının sert îtirazları ile karşılaşırlardı.
Ezana az bir vakit kala erkekler misâfirleri ile eve gelirler; hemen misâfir odasına geçerlerdi. Taşınabilir bir sistem olarak düzenlenmiş klasik el yıkama leğeni, üzerine oturtulmuş küçük ibrik, evin genç mensûbu tarafından odaya getirilirdi. Bir elinde sabun, kolunda havlu tutarken diğer eli ile ibrikten büyüklerin ellerine su dökmek sûretiyle hemen orada bu temizlik işi yapılır; yemekten sonra tekrar aynı işlemin yapılabilmesi için, küçük leğen dışarıdaki lavaboya boşaltılıp, ibrikteki su ikmâl edilir ve kapının yanına bırakılırdı.
Odalar birbirinin benzeri ve çok sâde döşenmiş olurdu. Pencere tarafında, boydan boya bir sedir bulunurdu. Üzerindeki minderler, yaslanmak için yastıklarla misâfirler ve büyüklerin öncelikle oturduğu yer olurdu. Tahta tabanlı odada, âilenin mâlî durumuna göre yere halı veya kilim, duvar diplerine minderler döşenirdi. Kışları, oturma odasında, aynı zamanda yemek yapmakta da kullanılan kuzine tipi bir sobada, ilçe yakınlarındaki linyit ocaklarından çıkarılan kömür yakılırdı. Misâfir odasında ise çabuk yanıp ısıtması için, çoğunlukla odun sobası kurulurdu.
Yere serilen sofra bezinin üstüne tahtadan yapılmış 30-40 cm.lik bir yükselti konur ve büyük bir sini bunun üzerine yerleştirilirdi. Şahıslar bir dizlerini altlarına alarak, diğerini dikerler ve bükük dizin üstüne bir peşkîr yerleştirmek sûretiyle yemek döküntülerinden elbiselerini korumuş olurlardı.
Sofrada herkese bir tabak verilmez, ortaya konan büyükçe bir sahandan ortaklaşa yenirdi. Önce iftarlıklar, sonra çorba, sulu yemek, pilav ile hoşaf, tatlı sıra ile sofraya konur – kaldırılırdı. Ramazana mahsûs pide, çarşıdaki fırından, iftara az kala erkekler tarafından getirilirdi. Misâfir olmadığı zamanlar sofrada pide bulunması için en fazla ısrar edenler, çocuklardı.
Yemekten sonra eller aynı minval üzere yıkanır, dindar âilelerde misâfirler cemâatle akşam namazını kılarlardı. Bu arada kahveler ikram edilir; erkekler yatsıdan önce çay içip çene çalmak için acele ile evi terkederlerdi.
Okunma Sayısı: 1098
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı