"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bağ evlerinde Ramazan

20 Ağustos 2011, Cumartesi
ÇOCUKLUĞUMUN RAMAZANLARI EKREM KILIÇ
Bağlarda hava kasabaya nisbeten daha serindi. Bol ağaçların gölgesi, karşı tepelerden gelen rüzgârı daha serinletir ve yazın sıcağını çekilir hâle getirirdi. Bağ evleri basit, bir iki odadan ibâret ve büyük çoğunluğu kerpiçten yapılmıştı. Yaz başında iç ve dışı killi toprağın suda eritilmesi netîcesinde elde edilen bir çeşit badana ile sıvanır, temizlenirdi. Bağda kullanılan eşya, kasabaya nisbetle daha az ve sâde idi. Onlarla uğraşmak da fazla zaman almazdı.
İlçede, yaza rastlayan ramazanlarda kasaba halkının neredeyse tamamı bağlara göçtüğünden, evler boşalırdı. Bayrama bir hafta – on gün kalana kadar ramazan bağda geçerdi. Bu süreden sonra bayram hazırlıkları için geçici olarak bağdan kasabaya nakledilir; bağ evleri bir süreliğine eski sessizliğini alırdı. Kadınlar ve çocuklar bağda günü geçirirken, erkekler işlerine gitmek için sabah erken vakitlerde yürüyerek, eşek ve at sırtında, çok ender kişi de bisiklet veya moto-siklet ile 5-10 km. mesâfeden ilçe merkezine giderlerdi.
O zamanlar henüz yabancı dildeki ismi ile “velo-speed” denen bisikletler halk ağzında “velespüt” veya ”cin arabası” diye adlandırılırdı. Bisikletler çocukların çok ilgisini çekerdi. Büyüklerin olmadığı sıralarda bisiklete binmek için gayret sarfedenler kadar, onları seyredenler de büyük heyecan duyardı.
Sabah erkenden büyükbaş hayvanların bakımı, otlamak için “sığırtmaç” denen çobanlara teslim edilmesini müteakib, ramazanlarda kahvaltı ve yemek telâşı olmadığından, sahûr bulaşıkları yıkanır, evler süpürülür, ahır ve tuvalet temizlikleri yapılır, bağdaki sebze bahçeleri sulanır, meyve ve sebzelerden olgunlaşanlar koparılır, daha kuşluk vakti işler bitirilirdi.
Kalan zaman ev halkının yıl içinde giyeceği örgü işleri, nakış ve elişi gibi mahâretli san’at eserlerine harcanırdı. Öğle ile ikindi arasında hafif bir uyku ve dinlenme; arkasından akşam iftar vaktine kadar sürecek bir koşuşturmaya yerini bırakırdı.
Yemekler, bağ evinin dışındaki yer ocaklarında, çalı–çırpı  yakmak sûretiyle, bakır veya toprak tencerelerde çok uzun sürede pişerdi. Ekmek, yaz ve kış, belli zaman aralıkları ile sac üzerinde pişirilirdi. Bu ekmeğe “yazma” ismi verilir ve çoğunlukla konu–komşunun iştirâkiyle, nerede ise bütün gün devâm eden bir çalışma ile yapılırdı. İmece usûlü ile bir kerede birkaç evin ihtiyâcı birden karşılanırdı. Pişirilen ekmekler kurutulduktan sonra üst üste yığılır, lüzûmu oldukça ıslatılıp bir bez arasında bekletildikten sonra usûlünce katlanarak tüketilirdi.
Erkekler çarşıdan gelirken zaman zaman fırın ekmeği getirirlerdi. Balık şeklindekine fırancala, yuvarlağına somun denen ekmeklerin, iyi pişmesi için bıçakla çizilen kısmına, ince-uzun-yuvarlak bir hamur yapıştırılırdı. Bu kısım çocukların payı idi, simit yerine zevkle yenilirdi.
Oruçlu geçen günün sonunda, bağa gelmek için kat’edilen mesâfenin iyice yorduğu erkekler, bağlarda câmi olmadığı için, kılıyorlarsa, yatsıyı evde edâ ederlerdi. Çoğu kişi, kendi başına terâvih namazını kılamadığından terk ederdi.
Okunma Sayısı: 819
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı