"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İSLAM YAŞAR′DAN AVUSTRALYA’DAN AVUSTURYA’YA

21 Ocak 2014, Salı
Seyahat Notları-1

Hayat harekettir. Bu hakikati esas alarak hayata hareket nazarı ile bakıldığında, ‘hayatı imanla hayatlandıran’ Nur hizmetinin de maddî ve mânevî yönden nuranî hareketler silsilesi olduğu görülür.
Herhangi bir yerde Risale-i Nur hizmeti başladığı zaman; başlatanların ihlâsı, samimiyeti, gayreti, fedakârlığı nisbetinde hareket hızlanır, mahallin hududunu aşar ve oradan çok uzak diyarlardaki Nur hizmetlerinin de hareketlenmesine vesile olur.
Bediüzzaman Said Nursî, yıllar önce hapishane zindanlarında, sürgün diyarlarında başlatmıştı Nurun intişarını. Zamane zalimlerinin meş’um muamelelerine rağmen onun ve talebelerinin ihlâsı sayesinde zindanlardan, sürgün diyarlarından evlere; evlerden dershane tâbir edilen Nur medreselerine geçmiş ve memleketin her yerine yayılmıştı.
Nur hareketinin intişarına mani olmaya çalışan zamane zalimleri ‘Edirne’den Van’a kadar / Benim güzel bir yurdum var’ diyerek yeni nesillerin idrakini Misak-ı Millî sınırları içine hapsetmeye çalışırken dünyayı bir şehre benzeten Said Nursî, ‘vatan sathını mektep yapmış’ ve dünyaya el uzatmıştı.
Bediüzzaman, hayatta iken Hicaz’dan Vatikan’a, Japonya’dan Amerika’ya kadar dünyanın pek çok yerine Nur Risalelerini göndermiş, fedakâr talebelerinden müteşekkil Nur hareketini tesis etmiş ve bütün dünyayı ihata eden cihanşümul bir hizmet zemini hazırlamıştı.
Risale-i Nur’u okudukça ruhu nurlanıp idraki hareketlenen Nur Talebeleri, çeşitli vesilelerle gittikleri yerlere ‘hava gibi, ekmek gibi, su gibi’ ihtiyaç hissettikleri Nurları da götürmüşler, okuyup okutarak hakikate müştak, Nura müheyya gönülleri de harekete geçirmişlerdi.
Böylece dünya hizmet zemini hâline gelmişti.
Nur hareketi, Risale-i Nurların telif edildiği Anadolu’dan çok uzak diyarlarda da yayılmaya başlamıştı. Dünyanın çeşitli ülkelerinde açılan hizmet merkezlerindeki tenevvür hareketi, oralardaki Nur Talebelerinin talebi üzerine Anadolu’yu da hareketlendirmişti.
‘Hayat harekettir’ hakikatini, ‘Hizmet harekettir’ hâline getiren bu hareketlenme, Anadolu’da mukim pek çok Nur Talebesi gibi bizi de hareketlendirmişti. Avustralya Nur Vakfı’nın daveti üzerine bir süre önce dünyanın öte ucundaki kıtaya kadar gitmiş ve Risale-i Nur hizmetlerinden feyz alıp Nur Talebeleri ile müşerref olmuştuk.
Vatana döndükten bir süre sonra, bu sefer Avrupa’dan, kıtanın ortasında yer alan Avusturya’dan geldi davet. Ben de, eşim Ayşenur Hanımla birlikte, Avusturya Eğitim ve Kültür Vakfı’nın talebi üzerine; Avustralya ile aralarında, muhtemelen isimlerinin telaffuz benzerliğinden başka bir yakınlık olmayan Avusturya’ya hareket ettik.

* * *

Güzergâhımız yine gökyüzüydü.
Biz yol şartlarına âşinâ olmaya çalışırken havalanan uçak rotasını Viyana’ya çevirdi. Yolculuğun ilk safhasında uzun uzun gökyüzünü tefekkür ve bulutları temâşâ ettik. Sonra da medrese-i tayyarede ders yapmak üzere yanımıza aldığımız İsm-i Azam Risalesi’ni açıp okumaya başladık. 
“Tanzif-i Kudsî’den gelen o emri, göz kapakları gözleri temizlemek ve sinekler kanatlarını süpürmek için dinledikleri gibi koca hava ve bulut dahi dinler. Hava zeminin sathına, yüzüne konan toz toprak süprüntülere üfler, tanzif eder. Bulut süngeri zemin bahçesine su serper, toz toprağı yatıştırır. Sonra gökyüzünü çok zaman kirletmemek için çabuk süprüntülerini toplayıp kemal-i intizamla çekilir, gizlenir. Göğün güzel yüzünü ve gözünü, silinmiş ve süpürülmüş parıl parıl parlar gösteriyor.”
Daha Birinci Nükte’nin başlarında karşımıza, içinde bulunduğumuz ahvâle ayna olan bu paragraf çıkınca, rüzgârın tesiri ile çok hızlı hareket ederek bulutlara bakarak ism-i Kuddüs’ü müzakere ve mütalaa edince iki saatlik yolculuğun nasıl geçtiğini anlayamadık.
Viyana’ya iner inmez soluğu, orada okuyan talebelerin kurduğu WONDER’in konferans salonunda aldık. Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ve Cemil Şeker’in takdiminden sonra salonu dolduran çeşitli cemaatlere, tarikatlara, fikir gruplarına mensup hayat dolu gençlerle, ‘Gençlik ve Hayat’ mevzuunu konuşmak heyecan verici idi.
Konferanstan sonra başlayan çaylı kahveli sohbet faslında, sorulan soruların tamamının Türkiye’de yaşanan son hadiselerle ilgili olması, memleket meselelerinin, dışarıda yaşayan vatandaşlar tarafından dikkatle hatta merakla takip edildiğini gösteriyordu.
Sorular, taraf izhar eder tarzda arka arkaya gelince, herkesin içinde bulunduğu ruh hâlini tatmin edecek taraflı cevaplar beklediğini hissettim. Vereceğim en makul cevapların bile tarafları tatmin etmeyeceğini, aksine günlerdir yaşandığı anlaşılan tartışmaları alevlendireceğini anlayınca meseleye girmemenin daha doğru olacağını düşündüm.
“Bildiğimiz gibi kış mevsiminde yaşıyoruz. Türkiye’de kışlar bazen çok soğuk ve sert geçer. Değişik yönlerden esen rüzgârlar ve kopan fırtınalar yüzünden bazı hasarlar olur ama kış geçip bahar gelince hepsi unutulur. Şiddetli kışlar, ‘cennetâsâ baharların’ çabuk gelmesine vesiledir. Bunun için duâ edelim” diyerek soruları geçiştirdim ve dershaneye gittik.
Viyana’da yeni açılan Nur medresesi kısa zamanda, Türklerin yanı sıra çeşitli Müslüman milletlere mensup gençlere de hitap edecek seviyeye ulaşmıştı. Onlarca gencin iştiraki ile haftanın üç günü mesleki, iki günü umumî Nur dersleri yapmaları da bunu gösteriyordu.
Medresede kalan ve misafir olarak gelen gençlerle gece geç saatlere kadar devam eden sohbet de ekseriyetle Türkiye’deki hadiseler üzere idi. Fakat orada ferdî fikir mütalaalarından ziyade Risale-i Nur’dan bahisler okunduğu ve bir bakıma Bediüzzaman konuştuğu için heyecanlı hisleri teskin etmek pek zor olmadı.
İkinci gün İlâhiyât Fakültesi mesabesindeki bir okulun seminer salonunda Avusturya Nur Cemaati’nin tertip ettiği, Yeni Asya okuyucusu gençlerin de destek verdiği eğitim seminerlerine konuşmacı olarak katıldım. ‘Bediüzzaman Said Nursî’nin Hayatı, Eserleri, Hedefleri’ konulu serî seminer, safhalar hâlinde gün boyu devam etti.
Programlarda birbirlerine destek veren Yeni Asya Cemaati ile Avusturya Nur Cemaati’nin, her zaman kendi medreselerinde yaptıkları Risale-i Nur derslerini—o güne mahsus da olsa—Cumartesi akşamı birlikte yapmaları, cemaatlerin kaynaşması açısından güzel bir adımdı.
Ertesi günü Avusturya ile hasbihâle ve Viyana’yı tenezzühe, temâşâya ayırdık.
Tıpkı Avustralya gibi Avusturya da kanlı savaşlar sayesinde tanışıp dost olduğumuz bir milletti. Avustralyalılar Çanakkale’den dönmüşlerdi. Biz Viyana’dan. Çanakkale’de Anzakların mezarları vardı, Viyana’da Osmanlıların eserleri, izleri.
Viyana’yı canları pahasına savunarak Osmanlıların Avrupa içlerine doğru ilerleyişini durdurmakla övünen Avusturyalılar, zaferlerinin delili saydıkları için muhasara sırasında otağ kurulan tepeden çadırlara, yeniçeri kıyafetlerinden, silahlara, bazı tarihî binalardaki gülle izlerinden kabartmalara varıncaya kadar Osmanlı’ya ait pek çok şeyi korumuşlardı.
Sarayları, kiliseleri, katedralleri, müzeleri, parkları, evleri, taş döşeli sokakları, geniş meydanları ile binlerce yıllık tarihe sahip olduğunu gösteren ve temizliği, sakinliği, yeşilliği, güler yüzlü, neşeli insanları ile dikkat çeken Viyana; yaşamak kadar gezmeye de doyulamayacak bir şehirdi. 
Avustralya’nın, yüz elli iki yüz sene önce kurulan Melbourn şehrinden sonra Avusturya’nın, binlerce yıllık mazisi olan başşehri Viyana’yı da gezince, bu iki şehrin neden yıllardır dünyanın yaşanabilir en iyi şehirleri seçildiklerini daha iyi anladık.
Şehri yaşanabilir hâle getiren şey, tarihi ve tabiatı değil insanlarıydı.

DEVAMI YARIN
 
İSLÂM YAŞAR
[email protected]
Okunma Sayısı: 2389
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mücahid Yildiz

    26.1.2014 23:20:00

    Abi dilinize gönlünüze saglik buralari neselendirdiniz insallah daha sIk olarak buralarda diger yazar abilerimizide görmek istiyoruz viyana medresesi nuriyesinden selamlar

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı