"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Habibullah’ın (asm) zılli altında...

Hasan BULUT
03 Mayıs 2014, Cumartesi
Fesad-ı ümmet zamanı…

Rehbersiz kalan ve nefs-i emmârenin gururundan gayet müthiş ve manevî fırtınalarla yuvarlanan, savrulan, yaralanan akıllar, kalpler ve ruhlar… İnişler, çıkışlar ve nereye gittiği belli olmayan karanlık yollar. Yük ağır. Tereddütlerin ve vesveselerin verdiği baskıların altında ezilen bir acziyet hali…
Acaba bu vaziyetten kurtulmanın bir yolu yok muydu? İşte müjde: “Fesad-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse (sıkıca yapışsa), yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir.” demişti.
O, cahiliye döneminin karanlıklarını nasıl nurlandırmışsa, elbette ki fesad-ı ümmet zamanını da nurlandıracaktı. “Nasıl her asır, o şems-i hidâyetten aldıkları feyiz ile çiçek açmışlar”; elbette ki bu asırda da açacaktı.
O, “akılları, ruhları, kalpleri, nefisleri feth ve teshir ediyor. Mahbub-i kulûb, muallim-i ukul, mürebbî-i nüfus, sultan-ı ervah” değil miydi? “Hem maden-i kemalât ve muallim-i ahlâk-ı âliye olan o dellâl-ı vahdaniyet ve saadet, kendi kendine söylemiyor, belki söylettiriliyor. Evet, Hâlık-ı Kâinat tarafından söylettiriliyor. Üstad-ı Ezelîsinden ders alır, sonra ders verir.”
Öyleyse, onun dersini dinlemeli ve sesine “Lebbeyk!” demeli.
“Ey insanlar! Size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere çok şefkatli, çok merhametlidir.” (Tevbe Sûresi, 9:128.)
İşte, sünnetime sımsıkı yapışırsanız, sıkıntıya uğramazsınız; diyor. Hatta “küçük âdâbları, gemilerde hatt-ı hareketi gösteren kıblenâmeli birer pusula gibi, hadsiz zararlı, zulümatlı yollar içinde birer düğme hükmünde”dir. Teslimiyetle, tereddütlerden ve vesveselerden kurtulursunuz, yolunuz aydınlanır ve selâmete erersiniz.
Evet, şartlarınız ağır, zaman ahir zaman, fesad-ı ümmet zamanı… Ama temessükünüzün neticesi de çok kıymetli olacak. “Yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir” değerinde. En küçük bir âdâbıma uymanız bile sizdeki ehemmiyetli bir takvayı ve kuvvetli imanı ihsas eder; doğrudan doğruya sünnetime ittiba etmek, beni hatıra getirir; beni sevdiğinizi gösterir; diyor mânen. “O ihtardan, o hâtıra, bir huzur-u İlâhî hâtırasına inkılâp eder. Hattâ en küçük bir muamelede, hattâ yemek, içmek ve yatmak âdâbında Sünnet-i Seniyyeyi mürâât ettiği dakikada, o âdi muamele ve o fıtrî amel, sevaplı bir ibadet ve şer’î bir hareket oluyor. Çünkü o âdi hareketiyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma ittibâını düşünüyor ve şeriatın bir edebi olduğunu tasavvur eder. Ve şeriat sahibi o olduğu hatırına gelir. Ve ondan, Şâri-i Hakikî olan Cenâb-ı Hakk’a kalbi müteveccih olur. Bir nevi huzur ve ibadet kazanır.”
“İşte, bu sırra binaen, Sünnet-i Seniyyeye ittibâı kendine âdet eden, âdâtını ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar ve sevabdar yapabilir.” 
O bir timsal-i münevver, numune-i imtisaldi. İnsaniyetin nasıl insaniyet olacağını ve insaniyetin nasıl yaşanacağını bize gösterdi.
“Ne mutlu o kimseye ki, Sünnet-i Seniyyeye ittibâından hissesi ziyade ola. Veyl o kimseye ki, Sünnet-i Seniyyeyi takdir etmeyip bid’alara giriyor.” 
“Temessük” sırrıyla, Sünnet-i Seniyyeyi esas tutup, Habibullahın (asm) zılli altında makam-ı mahbubiyete mazhar olmak duâsıyla…

Okunma Sayısı: 1855
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı