Ubudiyet dergâh-ı İlâhiden süzülen narin bir damla.. Daima yaş kalması, kurumaması gereken itinalı bir bakım isteyen, hassas yapısının incitilmemesi, örselenmemesi gereken bir izdüşüm belki.. O kadar konsept bir bütün ki, hiçbir cüz’ ondan ayrılmıyor. Hayatta, hayata dair ne varsa bu anaforun içine giriyor. Hiçbir iş, amel bundan ayrı değerlendirilmiyor. İbadet kavramının belli ritüellere indirgendiği zamanımızda, bu kavram da o kadar aşınmış ve incitilmiş ki…
Hâlbuki ibadet, öncelikle bir ubudiyet şuuru ister. Bu şuur önce ruhu, kalbi kabzeder, sonra şeklî bütünlüğe dönüşür. Ruhu olgunlaştırılmadan şekle dönüşen ritüeller, kalıcı olmayacak, emredilen ibadet kavramından da çok uzaklara düşecektir.
Ramazan pek çok ibadeti bir arada yaşadığımız konsantre bir şuur halidir. Her halini ibadet neşvesi ile geçirmek isteyen, Efendimiz’in (asm) sünnetiyle donatmak isteyen bir mü’min, Ramazan’ı cana minnet bilmeli, her bir zaman dilimini itinayla değerlendirmelidir.
Emre itaatin, verilene rızanın, uhuvvetin, tesanüd ve yardımlaşmanın doruk noktasına çıkması gereken bu ay, yenilenme ve diğer seneye hazırlıktır aynı zamanda. İçimizi gözden geçirme, eksik, kusur ve hatalar için Tevbe istiğfar ve aslında vücudunu ve ruhunu senelik bir bakıma alma halidir. Ruhun bedenle, bedenin âlemle ve Ramazanla uyum halidir.
Hak Teâlâ, bu ayın ruhundan, kulluğundan, şuurundan hakikatiyle feyizyâb eylesin, istifade ve istifazamızı ziyade eylesin inşallah.
İbadete, kulluğa, ubudiyet ruhuna merhaba!