Geceye karanlığı, karanlığa şiiri işledim. Bir nota gibi sessiz gökyüzünü, karanlığıyla, sükûnuyla sonsuzluğa gönderiyorum. Bir yed-i imdad inene, dest-i kudret kaldırana kadar…
Ramazanla donanan gündüzler ve geceler gönüllerde sükûn buldu. Ramazana kapı açan zaman dilimleri, kudsi tohumlar hükmüne geçip ebedileşti, ebedlere uçtu. Gündüzümüze oruç değdi, gecemize sahur.. Bir mâ-i Nisan’dı evlerimize yağan. İyilik, güzellik, ahlâk-ı seniyye indi semadan. Hiç geçmemiş, geçememiş gibi zaman, geçen Ramazandan. Nerede bıraktıysak oradan devam ediyor gibi.. On bir ay önceki gibi.. Gülümsüyor bize sımsıcak, içten, yeniden.. Bizi hiç bırakmamış gibi…
Sahurun bereketi siniyor hayatımıza. Vaktimize, ömrümüze, mukabelemize, hatmimize yağıyor. Islanıyoruz Rabbimizin rahmetiyle, gülümsüyoruz. Gecemiz değişiyor, veçhesini değiştiriyor sanki. Sebepsiz gülümsediğiniz zamanlar vardır hani. İşte o dilimlerdeyiz, seyyâledeyiz... Çocuksu sevinçler gelip konduruluyor simalara. Sevinç açıyor, gül deriyoruz gecelerden. Sümbülleniyor, meyve veriyoruz şevkten, azimden..
Sahurun mahmurluğu, tatlı telaşesi, çocukların uykusu, yanan lambalar, ışıklar; sesi çıkan davullar, davulcular…
Sahur gaflet tabakatı altında yatan ruhlarımızı uyandırdı. Sessizce karanlık koridorlarda bekleyen gecelerimizi canlandırdı. Hüzünlü, gamlı, yalnız zamanlarımıza ünsiyet verdi, neşelendirdi. Dostlar oldu etrafımızda, enis yârenler oldu. Neşvenin gülünü kokladık, huzurun şerbetini içtik, sükûnun muammasında eridik.
Sahura, yaşattıklarına, gecesine, sessizliğine merhaba!