"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üç nokta (...)

Havva KÜÇÜK KONUR
14 Ekim 2018, Pazar
Eriyor hissiyâtım damla damla, akıyor. Katreler ummanlaşırken, umman damlaya sığıyor. Ve bir sürûrun ipuçları dokunuyor usûlca.

Söylenemeyenler, yazılamayanlar o kadar çok ki.. Karşıda hissedilen, tedayi eden bu engin mânâların izdüşümü belki. Sessizliğin sesini duyanların kalbi, daha bir heyecanla çarpar. Suskunluğun anlamını göze bakıp gönlü görenler bilir. İşte öyle bir şey... Susmak, susmanın ortamında uçuşan binbir kelimenin, cümlenin yazıya dökülebilmiş, kaleme yapışmış, sirâyet edebilmiş hâli, üç nokta...

Üç nokta, gözyaşlarım...

Hani vardır, yaban duyguların kalbi incittiği durumlar... Varmanın, olmanın imkânsızlığı ile olamadığın zaman dilimleri... Gözyaşının bazen sessizce yanağından süzüldüğü, ama çoğunlukla içine akan, akıttığın tarafları... Binbir rengini fark edersin içine akanların. Binbir hâli arz-ı endam eder içinde, yüreğinde... Buruk bir tebessümle karşılarsın onları. Acı bir hüzün oturur yüzüne. Ufka dalar gözlerin, anlamsızca. Kalbî kederin duruyordur, ama ifade edemezsin çoğu kez. Ve üç damla gözyaşı niyetine üç nokta koyarsın. Ağlayamadığın, anlatamadığın, aktaramadığın duygularına mezar taşı mahiyetinde üç nokta...

Üç nokta, sessizliğim...

Bahar gibi gelir herşey bazen. Hüznünü koyu karanlığında saklarsın da, yüzünü güldürmeye çalışırsın. Gülmek, tebessüm etmek iyi gelir çoğu kez. Hüznün yüzüne gülersen, onun da sana güleceğini düşünürsün. Hani Üstadın;

“Tevekkül ile belâ yüzünde gül, tâ o da gülsün.

O güldükçe küçülür, eder tebeddül.”

dediği gibi..

Pekçok duyguyu saklı hazinelerinden çıkarıp aynı anda yaşamak istersin de, bir türlü karar veremezsin hangisi olacağına. Sessizliğindir devreye giren. Ne coşku’n tamdır onda, ne heyecanın, ne hüznün, gözyaşın... Yarım duygular tatmin etmez seni. Tam olmayanla eğleşmez ruhun. Bir anafor gelir gökten, kalakalırsın. Sen nesindir ki, hangisisin? Bütün soru işaretleri hücum ederken beynine, üç tanesini seçersin yalnızca. Karşıya meçhul, sana malûm üç taneyi... Soru işaretlerinin üstünü silersin, üç nokta kalır geriye. Soruların, sorunların, sebeplerin anlaşılmasın der, koyarsın üç noktanı.

Üç nokta, karanlığım...

Sessizliğin, suskunluğun milyonlarca hâli, gece çıkar düştüğü yerden. Başını uzatır saklısından, gizlendiği yerden. Uyku bilmeyen gözler, karanlıkta ağlar acılarına. Gözyaşlarının rengi karanlıkta görünmez çünkü. Acıdan buruşan, ıztırabından inleyen simalar karanlığı kendine dost eder. Hicâb eder, ar eder aydınlığı üzmeye. Nahif gönüllerin hüznü taşıma şekilleri de nahiftir. Kimseyi kendileriyle meşgul etmek istemezler. Gecedir, sessiz ruhlara arkadaş, yoldaş... Gecedir, karanlığıyla seni saklayan, koruyan... Karanlığın halini ruhuna eş kaynatan sükût, hep bir ince yer bulur sızısını damıtacağı. Hep yeri vardır ruhun, karanlıkla yanyana geleceği.. Söyleşmeleri, halleşmeleri bundandır. Sessizce mırıldanışları... Kimseye duyurmazlar, kimseyle paylaşmazlar. O yüzden üç nokta koyarlar, perde niyetine. Gizlidir sırlar, hâller, düşünceler, hâlleşmeler mahiyetinde.

Üç nokta, sükûnum...

Bir âb-ı hayatın eriyik halinde içimize sızışı, şırıltısı, nahifliği, yumuşaklığı mesabesinde bir hâl bu. Üzerinizden bir bulut geçmiş de, sizi arındırılması gereken herşeyden arındırmış gibi. Eksiklerinizi tamamlamış, fazlalıklarınızı törpülemiş gibi. Ve siz olması gereken hâlinizle, olmanız gereken yerdesiniz. Sonsuzluğun başında, kapısında... Herşey var, herkes var etrafınızda. Ama siz öyle bir yerde, öyle şeyler bulmuşsunuz ki, bunlar bana yeter deyip bakmıyorsunuz başka bir şeye. Tatmin olmuşluğun şahikasında, sonsuzluğa kanat çırpışın tam orta yerindesiniz.

O’nu bulsan her matlûbunu buldun. Hadsiz korkulardan, minnetlerden kurtuldun dediği gibi Üstadımın, Bir’e bakmış, Bir’i görmüş, Bir’le dolmuş bir insicamın, sınırlara ve sınırlılara razı olması düşünülebilir mi? Kendini, varlığını, keyfiyetini tanımlayabilmiş bir ruhun, başıbozukların peşine takılması mümkün mü? Sonsuzluğun gönül bahçesinde, çiçekler arasında gezerken, ayağınıza takılır üç çiçek. Alıp koklayacağınız, toprağında aydınlık umutları sulayacağınız, her musîbete dayanıp şahlanacağınız bir menba bulduğunuzu görür, sevinirsiniz. Bu üç çiçeği de onların hatırasına koyarsınız üç nokta olarak.

Siz üç nokta koyarsınız, ama görenler sonsuzluğa kanat açar, ümitle gerilir, şevkle parlar yürekleri. Herşeye rağmen...                 

 

Okunma Sayısı: 3002
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ramazan ÇALIŞAN

    14.10.2018 15:59:12

    Herşeye rağmen... diye devam eden bu üç noktalar 'İnsanın ebede uzanmış emelleri ve kâinatı ihata etmiş fikirleri ve ebedî saadetlerin çeşitlerine yayılmış arzuları gösterir ki; bu insan ebed için halkedilmiş ve ebede gidecektir' İfadesindeki hakikatın,insanın bu dünyada bitmeyen tükenmeyen istekleri ve mütmain olmayan guygularında tezahür etmiş hali gibi görünüyor.Mevlâna'nın da Üç nokta; bitmeyendir bitemeyendir…derken bu hakikatı ifade ettigini düşünüyorum.İnsanı iç alemine doğru bir yolculuğa götüren , güzel bir yazı olmuş.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı