Cumhurbaşkanı bir süre önce ABD de devam eden Zarrap davasına Zafet Çağlayan’ın da dahil edilmesiyle ilgili olarak dolaylı da olsa bunun Türkiye’ye yönelik bir adım olduğunu; bunun için; ” Hukuk sistemi âdil işlemese pis kokular getirir” beyanının bulunmuştu.
Devamında da; “Bu durum ABD’nin düştüğü aczi gösteriyor. Büyük devlet olabilirsin, ama âdil devlet olmak başka bir şey. Adil devlet olmak hukuk sisteminin adil işlemesinden geçer...” demişti.
Doğru söze ne denir? Bu tespitlere katılmamak mümkün değil. Doğru işletilmeyen hukuk sistemlerinin çevreye saldığı pis kokularla nasıl da çevre kirliliklerine sebep olacağına işaret eden cumhurbaşkanının bu beyanlarına hukuktan yana olan, hiç bir kimsenin, hiç kesimin hiç bir itirazı her halde olamaz.
Bu beyanların hedefinde ABD olsa da aslında cumhurbaşkanın hukuk sistemiyle ilgili tespitlerinin Türkiye de dahil olmak üzere bütün dünya ülkelerini alakadar eden yönleri var. Demokrasiyle yönetilen, hak ve hukukları ön planda tuttuklarını iddia eden hemen bütün ülkelere bakan mesajları var bizce.
Mesela bir ülkede sık sık askeri veya sivil darbeler oluyorsa ve bunların hazırladıkları anayasalar halen yürürlükte ise adı cumhuriyet idaresi de olsa böyle ülkelerde tam bir adaletten bahsedilemez ve pis kokular her tarafa sirayet eder.
Gerekçeler ne olursa olsun bir ülkede uzun süreli OHAL yürürlükte ise hak ve hukuk ihlalleri kaçınılmazdır. Mağduriyetlerin sebep olduğu çığlıkların ardı arkası gelmez ve yine ülkede pis kokulardan geçilmez.
İşlenen her türlü suç ve cinayetlerde “suçun şahsiliği” prensibinin yerine hakiki adalet ile ilgisi olmayan mantıkısız bir genelleme ile işlenen suçlar ile uzaktan yakından ilgisi olmayan insanları da hiç bir yargı kararı olmadan suç kapsamına sokarak suçlu olarak ilan ediliyorsa böyle ülkeler kendilerini büyük devlet diye lanse etseler de adil devlet olamazlar.
“İltisak” ve makul şüphe gibi gerçek adalet ile bağdaşmayan kavramlar üzerinden, ifadeleri dahi alınmadan onbinlerce devlet memurunun işine son vermekle kalmayıp, tutuklayıp içeri tıkılıyorsa böyle ülkelerde hak ve hukuklar artık rafa kaldırıldığından herkesi rahatsız eden pis kokular her tarafı istila eder. Olması gereken huzur ve sükun tar-ü mar olur.
Bir ülkede her insan korkmadan serbestçe fikir ve düşüncelerini ifade edemiyorsa, fikir ve düşüncelerinden dolayı takibata uğruyorsa, hapishanelere tılılıyorsa o ülkelerde korku ve tedirginliklerden tevellüt eden manevi hava kirliliğinden bütün insanlar etkilenir.
Bir ülkede gerekli olan yargı bağımsızlığı yoksa, hakim ve savcılar üzerinde iktidar baskıları varsa, yargı mensupları evrensel kanunlar çerçevesinde ve vicdani kanaatlar doğrultusunda karar vermekten çekiniyorlarsa, böyle ülkelerde kanun hakimiyetinden bahsedilemez; yargıdan çıkan adil olmayan yanlış hüküm ve kararlar ülkede tamiri çok zor olan manevi tahribatlara ve zararlara sebep olur çevre kirliliğinden geçilmez.
Ve bir ülkede devletin maddi imkânlarından, makam mevkilerinden yalnız iktidara yakın çevreler faydalanıyor; muhalif kesimlere bu imkanlardan mahrum bırakılıyrsa böyle ülkelerde böyle ayrımcılıklardan kaynaklanan haklı şikayetlerin ardı arkası gelmez.
Çare, “Allah(cc) adaleti emrediyor” fermanına kulak verip; adil olan bir hukuk sistemini işletmekten geçiyor.