"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kin ve nefrete sebep olanlar kimlerdir?

Hüseyin GÜLTEKİN
23 Mart 2015, Pazartesi
Hükümet sözcüsü bir süre önce; “milletin yüzde ellisi bizi desteklerken; yüzde ellisi de bizden nefret ediyor” beyanında bulundu. Bence doğru ve isabetli bir tesbit. Nadirattan da olsa Bülent Arınç’ın böyle isabetli teşhis ve tesbitleri oluyor. Daha önce de; “maddî sahada önemli hizmetler yaptık; ama mânevî alanda maalesef sınıfta kaldık” demişti aynı zat.

Doğru söze ne denir? Ama keşke icra makamında olan  yetkili bir kişi olarak müştekî olduğu bu tablonun sebepleri üzerinde de kafa yorup, açıklamalarda bulunsaydı.  Çünkü icra makamında bulunanların vazifesi, var olan sıkıntı ve problemleri halka şikâyet etmeye değil, onları çözmektir.  Ama olsun buna da razıyız. Bizi idare edenlerin hep yaptıklarını, daha doğrusu yapmakla vazifeli oldukları işleri, sürekli milletin başına kakarak, abartarak köpürterek dile getirmenin yanında yapmak mecburiyetinde oldukları halde, yapmadıkları veya yanlış yaptıkları iş ve icraatlarını da arada sırada da olsa Bülent Bey gibi itirafta bulunsalar iyi olur. 

Milletin değil yüzde ellisi; çok cüz’î bir kesimi meselâ yüzde biri dahi kendini idare edenlerden nefret ediyorsa, idarecilerin bu durumu ciddî bir mesaj, önemli bir ikaz olarak kabul etmeleri gerekmez mi? 

Bu noktada milletin idaresiyle vazifeli olanların kendilerine rey verenleri veya vermeyenleri hiçbir ayırıma tabi tutmadan, hiçbir tarafgirliğe girmeden, hepsine eşit muamelede bulunmaları gerekir. “Bize karşı olanlar ve partimize oy vermeyenler ülkeye büyük bir ihanet içindeler” gibi, yüzde ellilik kesimin ihanetle itham edilmesi, nefreti tetikleyen beyanlar değil mi? Keza bundan önceki Başbakanın, yani şimdiki  Cumhurbaşkanın; “bizim karşımızdaki muhalefetin hepsi, şer güçlerdir” beyanı demokrasiyle uygun bir söylem midir? Huzur ve sükûnu, birlik ve beraberliği sağlamakla vazifeli olan en yetkili, en tepedeki insanların, makam ve mevkilerini korumak uğruna hemen her zeminde böyle ötekileştirici, ayrıştırıcı beyanlarda bulunmaları, bu mefretin en büyük sebebi değil midir? 

Hepsi bir tarafa dindar diye bilinen iktidarın takındığı tavır, bütün milleti, özellikle de dindar kitleyi ve dine hizmeti vazife bilen cemaatleri hiçbir ayırım yapmadan hepsini kucaklayıcı bir yaklaşım mıdır acaba? Yoksa “bana rey veren veya vermeyen” ayırımından hareketle, siyasî tarafgirlik üzerinden bir değerlendirme sonucuna göre muameleleri esas alan ve ihtilâflara sebep olan uygulamalarla  siyasî iktidar bilerek kin ve nefretlerin oluşmasına mı sebep oluyor?

Bir yıldır, milletin manevî hayatına hizmeti gaye edinen Risale-i Nur’ları, getirdikleri bandrol yasağı ve tekelleştirme ile basım ve dağıtımını engellemeleri, bu memnuniyetsizliğin bir sebebi olmaz mı? 

Kısaca gerek siyasî iktidara karşı, gerek toplumun genelinde oluşan ve giderek hız kazanarak devam eden gerginliklerin, kutuplaşmaların, kin ve nefretlerin son bulması için, herkesten ve her kesimden önce bizi idare edenlerin ayrıştırıcı, tahrik ve tahkir edici, sert ve kavgacı söz ve beyanları terk ederek, uygulamalarında da bütün vatandaşlara karşı eşit, tarafsız, samimî ve kucaklayıcı tavır ve yaklaşımlarını göstermeleri lâzım.           

Okunma Sayısı: 1344
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı