AB’nin en temel esas ve değerlerinden biri düşünce, ifade ve basın hürriyetleri. Birliğe üye olmanın “olmazsa olmaz” şartlarının başında bunlar geliyor.
Ve AB kendi içinde de bu özgürlükleri koruyup gözetme ve zamanla ortaya çıkan yeni sorunları çözme noktasında sürekli ve dinamik bir gayret sarf ediyor.
AB Komisyonunun hazırladığı ve Avrupa Parlamentosunda kabul edilen yeni Basın Özgürlüğü Kanunu bunun güncel örneği.
Değerler ve Şeffaflıktan Sorumlu AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Vera Jourova, “Bağımsız medya demokrasiler için vazgeçilmezdir” diyerek, medyayı korumanın demokrasilerin görevi olduğunu ve yeni kanunun hükümlerinin Avrupa’da medyanın karşı karşıya olduğu “aşikâr sorunlar”a dair olduğunu söyledi.
Bunlar arasında “hükümetlerin editoryal kararlara müdahalesi, kamu medyası üzerindeki baskı, gazetecilerin gözetimi, medya sahipliğinin ve devlet reklamlarının şeffaf olmaması” gibi hususlar var.
Kanunla, medya kuruluşlarına, AB üyesi olmayan ülkeler de dahil, devlet reklamlarından ve malî desteğinden alınan fonlar hakkında düzenli olarak rapor verme zorunluluğu getiriliyor.
Ve kamu reklamlarının âdil şekilde dağıtılması amacıyla, medya kuruluşlarının devlet reklamlarına bağımlı kalmasını önlemek için, tek bir medya sağlayıcısına, internet platformuna veya bir arama motoruna tahsis edilen kamu reklamlarına üst sınır öngörülüyor.
Kanundaki bu düzenlemelerin bu konularda da çok büyük sıkıntıların yaşandığı Türkiye açısından ayrı ve özel bir önemi var.
AB’nin şimdiye kadar yayınladığı ilerleme raporlarında “Basın İlan Kurumu, hükümeti eleştiren medya kuruluşlarına yönelik olarak kamuya açık reklam yasakları uygulamaya devam etmiştir” tesbiti tekrar tekrar ifade edilegeldi.
Bu noktada, önceki kesintiler hariç, dört yılı aşkın bir süredir resmî ilan hakkı gasp edilen Yeni Asya bu hukuksuz, keyfî ve ayrımcı uygulamaya maruz bırakılan gazetelerin başında geliyor.
İlan kesmeyi “basın özgürlüğü ihlali” olarak gören AYM’nin ve Yeni Asya hakkındaki BİK tasarrufları için idare mahkemelerinin verdikleri iptal kararlarına rağmen.
Bu, Türkiye’de bağımsız medyaya yönelik olarak tek adam rejiminde iyice artan ve yoğunlaşan baskı örneklerinden sadece biri.
Yine AB raporlarında da tekrarlanan basın kartı gaspları, gri pasaport ayrımcılığı, yoğun yargı tacizleri, internet sansürleri ve daha nicesi, her biri ayrı bir bahis.
Basın hürriyetinde, muhalif medyanın yayınları üzerine Cumhurbaşkanının istifa etmek zorunda kaldığı Viktor Orban Macaristan’ının dahi çok gerisindeyiz.