Darbe ürünü anayasa ve onunla bağlantılı temel kanunlarla kurulup tek adam rejimiyle tahkim edilen siyasî düzen ve sistemdeki tıkanma, ancak halkın bu durumu fark ederek bir arayışa girmesi ve bu arayışa tatminkâr cevap verebilecek güçlü ve inandırıcı alternatiflerin ortaya çıkması ile aşılabilir.
Ancak Türkiye hâlâ o noktada değil.
Gerçi nihayet yavaş yavaş bir farkındalığın gelişmeye başladığını düşündüren işaretler beliriyor gibi; ancak bunların tıkanan siyasete yeni ve sağlıklı bir mecra açacağını söyleyebilmek henüz zor.
Gerçi herşeye rağmen küçümsenmeyecek bir mesafe alındı, ama yeterli olduğunu söylemek mümkün değil.
14-28 Mayıs seçimlerinden çıkan neticeler ortada.
Gelişmelerin doğru ve sağlıklı bir zeminde kanalize edilip hızlandırılması için, demokrasi ve hukukun evrensel kriterleri çerçevesinde bir toplumsal bilinçlenmenin fikrî altyapısını güçlendirmek gerekiyor.
Mevcut tabloda parti siyasetiyle yapılabilecek birşey değil bu. Akademik zeminlerde ve sivil toplum platformlarında ortaya konulacak ciddi çalışmalara ihtiyaç var.
Hedef, demokratlığın fikrî temellerinin yeniden inşa ve takviye edilmesi olmalı.
Buna yönelik araştırmalar, fikir jimnastikleri, çalıştaylar, toplumsal etkinlikler organize edilmeli ve yayınlar yapılmalı.
Bu çalışmalarda geçmişin birikimleriyle bugünün güncel bilgi ve teknikleri harmanlanarak yeni sentezlere ulaşılmalı.
Bunun için fikrî altyapının inanç referanslarımızla irtibatını kuran Bediüzzaman gibi pusula bir şahsiyetin, gerçek ve doğru bir demokratlığın temel parametrelerini ortaya koyan fikirleri rehber olmalı.
Onun meşrutiyet, cumhuriyet, demokrasi, adalet, hukukun üstünlüğü, kanun hakimiyeti, hürriyet, istibdat ve tahakküm, meşveret, Meclis, millet iradesi, kamuoyu, hizmet devleti, muhalefet gibi başlıklarla ilgili olarak dile getirdiği tesbitler ve yaptığı tarifler, Müslüman bir toplumda demokratik bir hukuk devletinin tesisi için son derece önem taşıyan çıkış noktaları.
Bunları AB kriterlerinde ifadesini bulan çağdaş demokrasi ve hukuk standartlarıyla buluşturarak yorumlayacak fikrî çalışmalar, malûm sebeplerle giderek daralan demokrasimize nefes aldırır; tıkanan siyasete yeni ufuk ve pencereler açar.
Türkiye’nin tek adam rejimiyle sürüklendiği derin kriz ve çıkmazdan kurtulup normalleşmesi için bu çalışmalar şart.