"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dil devrimi ve Osmanlıca

Kâzım GÜLEÇYÜZ
13 Aralık 2014, Cumartesi
Osmanlıcanın alfabe ve dil olarak iki boyutu var. Tartışmanın da bu iki boyut çerçevesinde yürütülmesi lâzım.

Alfabe açısından bakıldığında, Osmanlıcada esas olarak Arap harfleri kullanılıyor. Ama Farsçadan ilave edilen bazı harfler de mevcut.

Osmanlıca alfabe muhafaza edilerek de Latin harflerine geçilebilirdi. Ki, Osmanlının son döneminden itibaren Batı dillerini öğrenen aydınlarla beraber bu geçiş süreci başlamıştı.

Ama Cumhuriyet sonrasında iktidarı ele geçiren kadronun İslama, Kur’an’a, Peygamberimize karşı tavrı, Kur’an alfabesinin tamamen terk edilmesi ve bunun zecrî yöntemlerle topluma dayatılması gibi bir tercihi netice verdi.

Bunun yol açtığı sıkıntı ve sancıları yaşadık.

Aşırılıkların tedricen törpülendiği demokratik süreç içinde dengeyi yeni yeni yakalıyoruz.

Ama bu defa da Osmanlıcanın harf devriminden rövanş alınıyormuş algısına yol açabilecek dayatmacı söylemlerle gündeme getirilmesi bu dengenin korunmasını zorlaştırıyor.

Konunun dil boyutuna da kısaca bakarsak:

Osmanlıcanın asırlar içinde Türkçe, Arapça ve Farsça kelimelerin eklenmesiyle oluşan bir karma dil olduğu öteden beri ifade edilmekte.

Bu dilin, bir yerden sonra, anlaşılması son derece zor, ağır ve ağdalı bir dile dönüştüğü de.

Buna karşı, yine Osmanlının son döneminde bu dili daha sade ve anlaşılır hale getirme çalışmalarının başladığı ve kimi yazarların bu yönde yoğun gayret gösterdiği de bilinmekte.

Hep söylendiği gibi, dil yaşayan bir varlık.

Toplumun gelişme seyri içinde şekillenip mecrasını bulacak ve tekâmül edecek bir varlık.

Bu açıdan Osmanlıca, üç dilin karışımı olma özelliğiyle alabildiğine zengin bir lisan ve aynı zamanda İslam toplumunun üç büyük kavmi olan Türkler, Araplar ve Farslar arasında ortak bir “kültür köprüsü” olma vasfına sahip.

Osmanlı kimliğini paylaşan Kürt, Boşnak, Laz, Gürcü, Arnavut... gibi sair kavimlerin dillerinden de birşeyler alıp içine katmış bir dil.

Bu zengin köprünün korunması gerekirdi.

Ama korunurken, birtakım gereksiz özentilerle bu dili anlaşılmaz hale getiren ağdalı ve ağır ifade biçimlerinin de dikkatli bir şekilde ayıklanıp tasfiye edilmesi ve bu tür aşırılıklardan arındırılması icab ederdi. Bu yapılamadı.

Dil devrimiyle ifrattan tefrite savrulundu.

Nesiller ecdatlarından koparıldı. Evlat babasını, torun dedesini anlayamaz hale getirildi.

Risale-i Nur’un tarihî bir misyonu da bu kopukluğun uçuruma dönüşmesini önlemesi...

tweet- Rasih Nuri İleri: Atatürk zamanında kısa dönemler haricinde sol neşriyat serbest idi, ancak Atatürk rejiminin yerilmesine izin yoktu.

Okunma Sayısı: 3475
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • necati

    14.12.2014 01:39:16

    Malesef bir cok konuda oldugu gibi osmanlica ogrenme konusu da malesef siyasete alet ediliyor. Tum milli ve degerlerimiz siysilerin tartisma konusu yapiliyor. Bunun kimseye faydasi yok zariri cok oluyor. Degerlerimiz uzrrinden ayristirmaya ve siyasi kutuplastirmaya neden oluyor.

  • ali yeşilkaya

    13.12.2014 13:53:34

    her konuda olduğu gibi osmanlıca konusunda da gayet yerinde,itidalli ve sükuneti muhafaza ederek meselenin çözülebileceğine dair yaklaşımlarınızı tebrik ediyorum. nurcuların hiçbir meselede,cemiyetin gerilmesine ve KİNDAR hale getirilmesine alet olmamaları gerekiyor. sulh-sükunet ve huzur u umumi,risale-i nurun ve imana hizmetin en temel unsurudur. adavet,kin,nifak tohumları ekerek kindar nesil yetiştirmek isteyenlere karşı vazifemiz,cemiyeti bu zehirlerden her zeminde muhafaza etmektir.

  • demokrat

    13.12.2014 13:19:16

    artık kemalizm ve Atatürkçülük konulu yazılarınız sıktı sayın yazar.gündem çok farklı siz hala oralardasınız.

  • Sezai Mumcu

    13.12.2014 04:45:44

    Risale-i Nur Külliyati'nin lisani Türkce, Arapca ve Farsca arasinda o kadar güzel bir denge kurmus ki herkes kendi istidatina göre anlamasi gerekeni anliyor. Elimizde Osmanlica Risale-i Nur kitaplari da var. Bilhassa Kur'an lafz-i mübarekinin yazilisi ayni olmakla beraber Kur'an vasitasiyla dilimize girmis Arapca kelimelerin yazilislariyla da bir tanisma ve dostluk kurmak mümkün oluyor. Osmanlica dersinin getirilis hikmeti cok güzel izah edilmeli. Basta Islam Dini, tarihimiz, kültürümüz, edebiyatimiz ile yeniden eskimeyen yazimizla tanisma imkanlarini anlatmali. Bir lisanin temel kelime hazinesi 2000-2500 kelimedir. Bundan sonraki gelisme safhasinda kelime hazinesi 5000-6000 kelimeye yükselir. Yüksek seviyede ihtisaslara yönelik lisan seviyesinde 30.000 ila 40.000 kelime hazinesine ulasilirken 150.000 kelimeden fazla olan Arapca ve Farsca, Kürtce ve Balkan dilleriyle zenginlesmisTürkce bütün ihtiyaclara kafidir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı