Bunlardan biri, konuşmada Eski Said Dönemi Eserleri’nden İttihad-ı İseviye ve Museviye ilgili satırları okumamız üzerine atılan “CHP Kurultayında Said Nursî propagandası” manşetiyle açığa vurulmuştu.

Bu eksendeki provokatif yayınlar o cenahı hayli dalgalandırdı, lehte aleyhte fikir beyan etmeyen kişi neredeyse kalmadı, parti yönetimi ise gayet sağlam ve demokratik bir duruşla tepkileri göğüsledi.

Bu provokasyon tutmayınca, ardından bir başkası devreye sokuldu. Konuşmanın soru-cevap kısmında imam hatiplerle ilgili olarak söylediklerimizden cımbızla çekilen birkaç cümle bağlamından koparılıp servis edilerek “imam hatip asabiyeti”ni tahrik amaçlı bir kampanya başlatıldı.

İftira ve hakaret ağırlıklı çok seviyesiz suçlamalar yapıldı. Hepsini püskürttük.

Aradan neredeyse bir sene geçmişti ki, İstanbul Güneşli Polis Merkezi’nden bir ifade çağrısı aldık. Konuyu gidince öğrendik: Millî Eğitim Bakanlığı, imam hatiplerle ilgili olarak, çarpıtılıp polemik konusu yapılan sözlerimiz için savcılığa “halkı kin ve düşmanlığa tahrik”ten suç duyurusunda bulunmuş! 28 Şubat’ta imam hatipleri savunduğumuz için de aynı suçlamaya muhatap olmuştuk! Şimdi de imam hatiplilerin iktidarında, bu okulların aksayan bazı taraflarını dile getirdiğimiz için yine “28 Şubat modeli” bir ithama maruz kalıyorduk!

İfademizi verdik, meramımızı anlattık.

Sonuçta savcılık takipsizlik kararı vererek, bu abesiyetin daha ileri boyutlara taşınmasına meydan vermemiş oldu. Böylece, meşhur “Berlin’de hâkimler var” sözündeki manaya mutabık şekilde “Türkiye’de de savcılar var” dedirten bu kararla herşeye rağmen hukukun işlemeye devam ettiğini bir defa daha görmüş olduk.

Bu vesileyle yine tekrarlamış olalım:

Hukuksuzlukları aşmanın tek yolu hukuktur, hukuka dönmektir. Türkiye er geç her alanda hukukun hakim olduğu bir ülke olmalıdır, olacaktır. Hukuktan asla ümidimizi kesemeyiz. Bu ümit ve inançla hukuk mücadelesine hep birlikte devam.

İlgili haberi okumak için tıklayınız:

İftiralar hukuktan döndü