"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hürriyet ve şevk

Kâzım GÜLEÇYÜZ
09 Mart 2019, Cumartesi
Eski Said makalelerindeki çok önemli mesajlardan biri, “İstibdat herkesin şevkini kırıp atalete sevk ediyordu” cümlesinde (ESDE, s. 82).

Demek ki, istibdadın sebep olduğu bir olumsuzluk da, insanlardaki şevki söndürüp onları tembelleştirmesi. “Neme lâzım, başkası düşünsün” sözü için Üstadın yaptığı “istibdadın yadigârı” nitelemesi de bu mânâyı tamamlıyor. Bu durumdan kurtuluşun çaresi ise, “Hürriyete hitap” başta olmak üzere Üstadın o dönemde yazdığı metinlerdeki hürriyet tahlillerinde geniş şekilde izah edildiği gibi, insanın ufkunu açıp kabiliyetlerini ilânihaye geliştirmenin anahtarını sunan hürriyet-i şer’iye formülünde.

Çünkü Allah’ın yeryüzündeki halifesi olma istidadına sahip olarak yaratılan insanın fıtratındaki “a’lâ-yı illiyyîne çıkma” potansiyelini harekete geçirecek en önemli dinamik hürriyet. Hürriyet olacak ki, bu potansiyel aktif hale gelsin, şevk canlansın, gayret kamçılansın, herkes “zincir-i ataleti kırmak ve perde-i sefaleti yırtmakla, meydan-ı terakkîye atıl”sın. (a.g.e., s. 83) 

Ama hürriyet kendiliğinden gelecek birşey değil. Gelmesi için gerekli zemini hazırlayıp yolları açmak da bize düşüyor. Birinci şart, Allah’tan başkasına boyun eğmeme dirayeti ile, Onun yarattığı hiçbir şeye tahakküm etmeme şefkatini kazandıracak tahkikî bir imanda derinleşmek.

Sonra, yine bu imanın tezahürleri olan marifet ve fazilet mecrasında yürümek; cehaletin bilumum versiyonlarından arınıp doğru bilgiyle donanmak; bu bilgileri eğip bükmeden “hak” temelinde anlamaya çalışıp, Bektaşi gibi işine gelen kısmını alıp kalanını gizleme ve yok sayma tavrından kaçınmak; dedikodu, gıybet, arkadan çekiştirme, gevezelik, dalkavukluk gibi gayri ahlâkî davranışlardan uzak durmak... 

İhtilâfları kaldırıp, “Madem ki meşrûtiyette hâkimiyet millettedir; mevcudiyet-i milleti göstermek lâzımdır” (a.g.e., s. 69) ve “Şimdiye kadar ihtilâf-ı efkârımızdan (fikir ayrılıklarımızdan) istibdat istifade etti. Şimdi evvelâ biz müttefik olalım” (s. 83) sözlerinde ifade edilen mânâyı hayata geçirecek bir ittihadı başarmak. Çeşit çeşit istibdatların kayıt ve zincirleri, ancak  hürriyet-i şer’iye temeli üzerine bina edilen bir meşveret-i şer’iye ile kırılıp dağıtılabilir.

Okunma Sayısı: 3062
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    9.3.2019 12:32:13

    Bir yandan ayrıştıran diğer yandan mevcut fikir ayrılıklarından sonuna kadar yararlanan iktidar ve ortağı; buna ilaveten gerçek olmayan ya da olmayacak (beka gibi) korkularla kitleleri tahrik ederek kendi iktidarlarını pekiştirmek istemektedir. Bu oyunu bozmanın bir diğer yolu da, sivil toplum kuruluşları, medya, işçi-işveren dünyasının bağımsız kurumları vasıtasıyla gerçek talebimizin ve ihtiyacımızın "hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğü" olduğu yönünde yüksek sesle mesaj vermektir. Yani Bediüzzaman'ın "Mevcudiyet-i milleti göstermek lazımdır" dediği konu. Millet "ben de varım!" diyecek ki, onun adına konuşanlar kendilerine çeki düzen versin. Uluslararası Rapor ve Endekslerin ahvalimiz şerh ve beyan ettiği bütün olumsuz vaziyetlerden kurtulmanın adresi; tekelci ve tekçi sistem değil, kamil anlamı ve uygulamalarıyla demokrasi ve hukuktur. Gerçek olmayan korku ve kaygıların zincirlerinden kurtulmak zorundayız.

  • Gündüz Alp-2

    9.3.2019 12:19:00

    Toplumsal barış ve huzurumuzu bozan, şevkimizi kıran diktacı ve baskıcı sistem, türlü türlü düşman icat ederek, korkuları arttırarak halkın ittihat ve ittifakına da engel olmaktadır. Bunu yaparken kaygısı milletin istikbal ve ikbalinden ziyade kendi iktidar ve güç kaygısıdır. Dahiliye Vekilinin son versiyon "korku" argümanı: "Seçimi kazanamazsak, anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getirirler." (Yeni Asya, 09.3) Kim, neden getirsin? Hem seçimi kazanacak diğerleri bu ülkenin (T.C) vatandaşı değil mi? Seçmenin hür iradesine peşinen ipotek koyarcasına bu kadar dayatma, baskı ve korkutma nedendir? Kendi ittifaklarına "cumhur" deyip diğerine "zillet" diyerek aşağılamak bile halka psikolojik bir baskı subliminal bir mesaj değil mi? Hayra alamet olmayan bu gidişatı durdurmanın yolu, hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğüne inanmış siyasi-sivil kişi ya da kişiliklerin bu çatı altında ciddi ve samimi olarak etkili bir ittihat ve ittifak kurmalarından geçmektedir.

  • Gündüz Alp

    9.3.2019 12:02:20

    Sayın Güleçyüz, artık iyice tebeyyün etti ki manevi anlamda inkişafımız maddi anlamda terakkimiz hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğü ile olacaktır. Bunun dışındakiler -şimdilik- diktatörlüğün çeşitli isim almış, libas giymiş farklı versiyonları olup, sonuç itibariyle demokrasi görünümlü istibdatlardır. Bediüzzaman'ın "istibdatın yadigarı" dediği "Neme lazım, başkası düşünsün" sözü bugün de farklı bir tarzda devam ettirilmektedir. Topluma demokrasi bilinci ve kültürünü yerleştirmek yerine, "itaat-biat kültürünün" dayatılması da -bugünkü- demokrasi görünümlü istibdatın bir uygulamasıdır. Bediüzzaman'ın dünden bugüne verdiği harika mesajlar hâlâ layıkı vechile anlaşılabilmiş değil. Mesela, CB'nın yerel seçim dolayısıyla meydanlardan halka attığı küçük çay paketleri. Salt oy kaygısıyla yapılan şu hareketi, "sosyal devlet" ya da "yardım" gibi kavramlarla izah etmek mümkün mü? Oysa ihtiyacımız çaydan evvel hürriyetçi demokrasi ve hukuktur.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı