"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İbrenin AB’ye dönmesi için

Kâzım GÜLEÇYÜZ
06 Ekim 2018, Cumartesi
ABD ile gerilimin tırmandığı, Trump’ın gerek bize, gerek İran’a yaptırımları gündeme getirdiği ve buna bağlı olarak döviz fiyatlarının fırladığı günlerde Avrupa’dan gelen destek mesajları, neredeyse tamamen kopma noktasına gelmiş bulunan AB sürecini pozitif bağlamda yeniden canlandırma vesilesi oldu.

İktidar cenahında bu AB desteğinin değerini vurgulayan mesajlar seslendirildi.

Eşzamanlı olarak, evvelce peş peşe krizler yaşadığımız Hollanda, Belçika ve Almanya gibi ülkelerden olumlu sinyaller ulaştı.

Cumhurbaşkanının BM Genel Kurulu için gittiği ABD’den dönerken yaptığı Almanya ziyareti, bu havayı biraz daha ısıttı.

Gerçi ilişkilerin gerilmesinde en etkili sebep olan bizdeki hukuk ve demokrasi sorunlarıyla ilgili anlaşmazlıklar hâlâ devam ediyor.

Bunları Almanya Başbakanı da, Cumhurbaşkanı da gerek ikili görüşmelerde, gerekse genel açıklamalarında ifade ettiler.

Ancak görünen o ki, şimdiye kadarki keskin restleşmeler geride kalmış ve temas ve diyaloglar artarak devam edecek gibi.

Sanırız, bunda Türkiye’deki OHAL rejiminin sona ermiş olmasının da etkisi var.

Dikkat çeken bir husus, evvelce neredeyse tamam noktasına gelinmişken akim kalan vize serbestliği için AB’nin öngördüğü kriterlerden, kalan 6’sının da yerine getirileceğini bizzat Erdoğan’ın ifade etmiş olması. 

Bunların başında, en önemli ihtilâf konusu olan Terörle Mücadele Kanununda AB’nin talep ettiği değişiklikler geliyor.

Ankara, Brüksel’in bu noktadaki ısrarlı taleplerine katı bir inatla direnerek bugünlere geldi. Gelinen noktada Cumhurbaşkanının sözü, bu direnişin artık sona ereceği anlamına mı geliyor, herhalde yakında belli olur.

Gerçi Erdoğan “Onların terör anlayışı bizden farklı” demeye de devam ediyor, ama OHAL’in kalkmasıyla verilen normalleşme mesajının bu konuda atılacak pozitif bir adımla pekiştirilmesi hem içeriyi hayli rahatlatır, hem AB sürecinin önünü açar.

Önüne geleni “teröristlik”le suçlama kolaycılığının akıl almaz bir furyaya dönüştüğü çok anormal bir süreçten geçiyoruz.

Bu gidişe artık bir nokta konulup ibre yeniden normalleşme yönüne çevrilmeli.

Hem Türkiye, hem AB süreci için bu son derece önemli.

***

-Türkiye-AB ilişkileri  (27.3.18 tarihli scope yayınımız)

Okunma Sayısı: 3442
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    6.10.2018 10:42:22

    İbrenin AB'ye dönmesi ülke yönetiminin de demokrasi ve hukuka dönmesiyle birlikte sonuç verecektir. Yani hem AB hem de demokrasi ve hukuk birlikteliği çözüm getirir. Bizim tek adamlıkta ısrar etmemiz halinde sorun nasıl çözülecek? Ciddi ve samimi bir istek ve irade olmalı ki AB hedefi gerçekleşsin. Zira demokrasiyi "tramvay" AB'yi "Hristiyan-Batı Kulüp" gören ve gösteren bir zihniyetle AB hedefinin yakın gelecekte gerçekleşme ihtimalini -ümitsiz olmamakla birlikte- zayıf görenlerdenim. Çünkü öncelikle demokrasi ve hukuku AB için ve AB'den dolayı değil kendi ülkemiz için istemeliyiz. AB'yi siyasal, sosyal ve ekonomik kriz vaktinde çalınacak bir kapı gibi görmek yerine devamlı yer alacağımız bir demokrasi ve hukuk ittifakı olarak görmeliyiz. Hem sonradan çark edeceğimizi bile bile, iki de bir "sen yoluna ben yoluna" deme popülizmini terk etmeliyiz. Çünkü hiç bir işimize yaramıyor.

  • Gündüz Alp-2

    6.10.2018 10:21:42

    Bir yandan hedefin AB olduğunu söylemek öte yandan içinde demokrasi ve hukuk bulunmadığı tek adamlık rejiminin devamında ısrar etmek birbiriyle örtüşmeyen, çelişkili iki durum. Peki böyle iki zıt durumda AB hedefi nasıl gerçekleşecek? Evet geçici OHAL yerini bir başka türüne bırakarak kalktı ama şartları devam ediyor. Cana ve mala kasteden, şiddet içeren, yakan yıkan terör dünyanın her yanında aynıdır. Mesela, muhalif ve muarızına bile "terörist" diyen bir iktidarın terör tanımı elbette AB'nin terör tanımına uymayacaktır. Şimdiki AB ile yeniden başlatılan olumlu sürecin devam etmesini ve ülkenin menfaatine uygun bir sonuç alınmasını yürekten temenni etmekle birlikte, ciddi bir kaygım da,bunun, "takiyye" olup olmadığı yönündedir. İnşaallah yanılırım. Zira AB, demokrasi ve hukukun üstünlüğü diye iktidara gelen kadrolar ülkeye tek adamlık sistemine getirdiler. 600 vekilli meclisinin şeklen olması bizi yanılmasın. İşlevsiz meclis dışarıya karşı demokrasi varmış görüntüsü verir, o kadar.

  • Gündüz Alp

    6.10.2018 09:40:09

    Sayın Güleçyüz, ibrenin yönü görünürde AB'ye dönmüş gibi. Ancak ben şahsen bunun "konjonktürel" olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki, öncelikle ciddi anlamda ekonomik bir kriz yaşıyoruz. Bu kriz için bir can simidi lazımdı. Özellikle "Nazi artığı" denilen Almanya ve Hollanda gibi daha önce ayar çekilen AB ülkeleri desteklerini açıkladılar. İktidarın hariçten gelecek desteğe muhtaç olduğu böyle bir zamanda bunu reddetme lüksleri yoktu. İkincisi de yaklaşık 6 sonra Türkiye'de yerel seçimler yapılacak. AB ve ABD ile işlerin yoluna girmesi "oyların ütülmesi" için iktidarın menfaatine olacaktır. Bunları söylerken, lütfen, AB ve ABD ile kötü olalım anlamı katiyen çıkartılmamalıdır. AB'ye bir demokrasi ve hukuk projesi olarak bakıyoruz. Mevcut iktidarın AB'ye bakışı ise (geçmişi itibariyle) müspet/olumlu değil. Eğer öyle olsaydı, AB'nin demokrasi ve hukuk demesine mukabil Türkiye'nin demokrasi ve hukuku rafa kaldırıp, tekçi sistemi tesis etmezlerdi.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı