DP İzmir Milletvekili Salih Uzun adlî yıl açılışı vesilesiyle yüksek yargı mensuplarına şöyle bir çağrıda bulundu:
“Normalde kişilerden değil sistemden beklentim olur. Ancak bugünkü CHS, yargı bağımsızlığını imkansız hale getirdiği için çok ‘naif’ kaldığımı bilerek ve ‘mecburen’ kişilere çağrıda bulunuyorum: Mesleğinin zirvesine ulaşmış sayın yüksek yargı mensupları… Sizlere büyük sorumluluk düşüyor. İçinizden bir kısmının bile hassasiyeti/cesareti çok şey değiştirir. Kararlarınızla ortaya koyacağınız tavizsiz hukukçu duruşu genç meslektaşlarınız için ‘tutunacak dal’ olacağı gibi, bu ülkenin hukuk devleti hüviyetinden tamamen kopmasını da önleyecektir.”
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu’nun dün aktardığımız sözlerine konu olan yüksek yargı mensupları elbette ki böyle bir çağrının muhatabı olamazlar.
Buna mukabil bu çağrının gereğini yapmak, bu rejimde ve bu ortamda da “tavizsiz hukukçu duruşu”nu ortaya koyabilecek hassasiyet, cesaret ve dirayete sahip olanlardan beklenir.
Uzun’un çağrısı bize tecrübeli ve idealist avukat Mustafa Kuran’ın “75 Yaşımın Şükrü” adlı kitabındaki (2014) şu tesbitleri hatırlattı:
“Hukuk eğitiminde kalite sorunu var. Hukuk öğrenimi hukuk teknisyenliğine indirgendi. Hukuk bilgisi sadece teknik bilgilerden ibaret değil ki. Hukukun vicdan, adalet ve hakkaniyet boyutu var. Hukukçuda şu dört erdem olmalı: Bilgelik, cesaret, ölçülülük, adalet. Hukuk öğretimi bu dört erdem üzerine inşa edilmeli. Yetkin olmayan hukukçuların çokluğu yakın geleceğin gündemini çarpıklıklarıyla zorlayacak.”
Bu tesbit ve öngörünün nasıl acı bir şekilde tahakkuk ettiğini, içinden geçtiğimiz sıkıntılı süreçteki yakıcı örneklerde maalesef gördük ve hâlâ görmeye devam ediyoruz.
15 Temmuz provokasyonu kullanılarak başlatılan 20 Temmuz sürecinde yapılanlar, bilge, cesur, ölçülü ve âdil hukukçulara duyulan şiddetli ihtiyacı, tarihimizde benzeri görülmemiş boyutlara taşıdı. Ve bu vasıfları taşıyan hukukçuların ya tamamen hukuksuz tasfiyelerle devredışı bırakılmasının veya kurulan amansız baskı ortamında bunların gereklerini yerine getiremez hale getirilmesinin dehşet verici neticelerini gözler önüne serdi.
Bunca yapılanlar ortadayken, çok az sayıdaki istisnalar dışında hukuk camiası sessiz kaldı; dahası hukuksuzluklara destek verdi.
AP kökenli ANAP milletvekillerinden, hukukçu merhum İhsan Tombuş 28 Şubat sürecinde yargı üzerinde kurulan asker vesayetine ve bilhassa DGM’ler eliyle yapılan hukuksuzluklara tepkisini dile getirirken, “Ben düzmece Yassıada yargılamalarını gördüm, ama yargının bu derece hukuk dışına çıktığına ilk kez şahit oluyorum” anlamında sözler söylemişti.
Ömrü vefa edip de bugün yapılanları görseydi, hiç şüphe yok ki, kesinlikle duyarsız ve sessiz kalmaz, dahası o zamanki tepkisini bunlar karşısında çok daha ileri boyutlara taşırdı,
Umalım ki, bunca yaşananlardan sonra da olsa Salih Uzun’un çağrısı artık makes bulsun ve kendilerini bu çağrıya muhatap sayan yüksek yargı mensuplarının, kararlarıyla ortaya koyacakları “tavizsiz hukukçu duruşu,” hem genç meslektaşları için tutunacak dal olsun, hem de ülkenin hukuk devleti hüviyetinden tamamen kopmasını önlesin.
* Demokrat misyonun önde gelen isimlerinden, merhum Demirel’in yakın çalışma ekibinden, eski bakan ve milletvekili Necmettin Cevheri’ye Allah rahmet eylesin. Ailesinin ve demokrat camianın başı sağ olsun.