Yazarımız Mustafa Öztürkçü’nün vefat haberiyle karşıladığımız Ağustos ayını, uzun yıllar foto muhabirliğimizi yapmış olan İngiliz Nur Talebesi Zafer Ali’nin vefat haberiyle tamamladık.
Zafer Ali adını ilk kez, Yeni Asya’nın bir manşet haberinde görmüştük. Haberin konusu Zafer Ali’nin kendisiydi. Hatırımızda yanlış kalmadıysa 1976 senesinde, sağ-sol çatışmalarının tırmandığı bir dönemde, fotoğraf çekmek için gittiği bir eylemde solcu militanların hedefi olmuş ve onlar tarafından tartaklanmıştı.
Hasan Yalçın’ın yazısında bahsettiği bu olayın Yeni Asya’ya manşet olduğu gün, biz de ziyaret için İstanbul’da ve gazetede idik. Hem o günkü gazeteyi, hem de Zafer Ali’yi orada gördük.
Bilahare 1978 Nisan’ının son haftasında Yeni Asya’da çalışmaya başladıktan sonra, birimlerimiz ayrı olsa da—biz yayınevinde ve Araştırma Merkezindeydik, o yazıişlerinde—zaman zaman karşılaşır ve ayak üstü sohbetler ederdik. Ama uzun boylu bir tanışma ve halleşme fırsatımız olmadı.
Sonraki yıllarda araya bizim de, onun da muztarip olduğu üzücü ayrılıklar girdi. Ve onun, bu ayrılıklardan duyduğu rahatsızlık sebebiyle Bursa’nın Osmangazi ilçesinin Nilüferköy mahallesinde inzivaya çekilip bütün sosyal ilişkilerini sona erdirdiğini seneler sonra öğrendik.
Vazifedeyken yakın görüştüğü isimlerden Hasan Yalçın’ın bu köyde kendisini ziyaret ederek Osman Zengin’den rica ettiği, onun da yerine getirdiği irtibatı sürdürme serencamında Zengin’in Zafer Ali ile yaptığı röportaj 2010 Temmuz’unda gazetemizin Elif sayfalarında yayınlanmıştı.
Müslüman oluş hikayesini “Seneler önce İngiltere’deyken bazı şeylerden uzak duruyordum. Gitmeyeceğim, istemiyorum diyordum. Yavaş yavaş kendi hayatımda bir yol buldum. Bu yol bana rahat geldi. Benim düşüncem bu dedim. Türkiye’ye geldiğim zaman İslamı bilmiyordum. Yavaş yavaş öğrendim. İslamiyeti öğrendikten sonra, benim yolumla aynı olduğunu gördüm. İslam bana rahatlık kazandırdı. Sıkıntı, problem, yük istemiyordum ve huzur buldum” ifadeleriyle özetlemiş Zafer Ali.
İslamla tanışıp benimsemesine vesile olan kişinin 1970’te arkadaşıyla birlikte gittiği Kırklareli’de tanıştığı, ismini bilmediğimiz Nur Talebesi bir demirci olduğunu ise, Hasan Yalçın’ın yazısında okuduk.
“Türkiye’de Müslümanlığı buldum, ama Türkiye’ye gelip insanları tanıdıktan sonra İslamı seçmeye kalksaydım Müslüman olmazdım” diyerek, Yusuf İslam başta olmak üzere sonradan Müslüman olan birçok kişinin seslendirdiği acı gerçeği dile getirmekten de geri durmamış Zafer Ali.
Ve Risale-i Nur için şunları söylemiş:
“Risale-i Nur bir rehberdir, yol haritasıdır. Türkiye’de yeni bir sistem getirip İslamı söndürmek istediler. Risale-i Nurlar İslamı ayakta tuttu. İslama dün ihtiyacımız vardı, bugün de var, yarın da olacak. O zaman bu kitaplara her zaman ihtiyacımız olacak. Risaleler bize yol gösteriyor.”
Allah rahmet eylesin. Ailesinin ve camiamızın başı sağ olsun. Rabbimiz Cennetinde buluştursun.