İnsanları derinden etkileyen olaylar vardır. Buna bazen televizyonda seyrettiğiniz bir kare vesile olur; bazen dinlediğiniz bir olay, bazen de gazetenin üçüncü sayfasına düşmüş punto hesabı bile yapılamayacak kadar önemsiz gibi lanse edilen bir haber…
Bu makaleyi yazmama sebep olan olay ise intihar eden yaşlı bir çiftin geride bıraktıkları mektupta yazılanlar. Mektubun muhtevası gerçekten çok trajik; bu mektupta beni en çok etkileyen cümle ise: “Üç buçuk aydır, kapımızı karşı marketten süt ve ekmek getiren çıraktan başka kimse çalmadı. Böyle bir hayatta yaşamanın ne anlamı olabilir ki?”
Evet, ahde vefanın günümüz versiyonları arasında en önemli yer tutan, ama bizlerin de en çok göz ardı ettiği konulardan biri de genelde ihtiyarlara özelde ise anne-babaya hürmettir. Oldum olası ihtiyarlara yaşlı denmesinden haz etmemişimdir. İhtiyar olmak gerçek seçme hakkına ve bilgisine ulaşabilmektir. Nefsini dizginleyebilmektir. Yaşlı olmak ise atıl olmak, elden ayaktan düşmek anlamına gelir. Bizim kültürümüzde bu sebeple yaşlı değil ihtiyar kavramı kullanılır ve tarihimiz ihtiyarlara saygının örnek timsalleri ile doludur…
Hz. Ali’nin (ra) sabah namazına giderken önünde yürümekte olan Yahudi ihtiyarı yaşına hürmeten geçmediğini, bu sebeple namaza geç kalınca birinci rekâtın rükûunda Cebrail’in (as) gelip Allah Resulünün (asm) sırtına letafetle dokunarak durdurduğunu ve Hz. Ali’nin yetiştiğini biliyoruz.
Yaşanmış olan bu kıssa akıllara şu soruyu getiriyor: “Aile bağınızın, din bağınızın olmadığı ve yaşanılan o dönemde dininizin en büyük düşmanı konumunda olan Yahudi bir ihtiyara namazı kaçırma pahasına böyle bir hürmet gösterilirse anne-babaya nasıl bir hürmet gerekir?” Cevap malûm kaynakta: “Rabbin sadece kendisine ibadet etmenizi, ana babaya iyi davranmanızı kesin olarak emreder. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa sakın onlara öf bile deme. Onları azarlama. Onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek üzerlerine kanat ger ve de ki: Ey yüce Rabbim! Küçükken onlar beni nasıl koruyup yetiştirdilerse Sen de onları esirge.“ (İsra 23-24)
Âlemlere rahmet Peygamber Efendimizin (asm) ise: “Allahü Teâlâ yemin ederek, Müslüman olarak ihtiyarlayana azap etmekten hayâ ederim” buyurduktan sonra ağladığı görüldü. Sebebi sorulunca, “Allahü Teâlâ kendisinden hayâ ettiği hâlde, O'ndan hayâ etmeyene ağlıyorum” buyurdu.
“Önce hayaller ölür, sonra insanlar” der Shakespeare. Sizi bu dünyada en çok seven, karşılıksız seven ve her ne olursa olsun seven ebeveynlerinizin hayallerini öldürmeyin. Geleceğinize yatırım yapmak istiyorsanız onlara saygı ve sevgide kusur etmeyin.
Ramazan ayı her daim saygı ve sevgiyi hak eden anne ve babanızın en çok hatırlanması gereken zamanlardan biridir. Bu hem bir ibadet hem de korunmaya vesile olma yoludur.
Sahi öyle buyurmuyor mu âlemlere rahmet Resul (asm): “Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı belâlar üzerinize sel gibi yağacaktı.”
Bu Ramazan hatırlayanlardan ve hatırlananlardan olmak dileğiyle…