“Bir kurumda yeri doldurulmayan tek sermaye insanların bilgi ve yeteneğidir” demiş Dale Carnegie.
Zekâ, anlayış ve kavrama kabiliyetidir. Duyguların kaynağı da zekâdır. “Aynı mekânı değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşırlar.” Zekâlarını kullananlar hayatta her şarta ayak uydurur ve kısa zamanda uyum sağlarlar.
Zekânın inançla büyük ilgisi vardır. İnsanlar önce inanırlar sonra başarırlar. Başarma ihtimali de başarabileceğinize inandığınız ölçüdedir. Peygamberimiz (asm) “Şayet Allah’ı hakkıyla tanımış olsaydınız duâlarınızla dağlar yerinden oynardı.” (Camiu’s-Sağîr, 5:319) buyurmuşlardır.
Şüphe inancı öldürür. İnancın kemaline yakîn denir. Yakînin de üç mertebesi vardır. İlme’l-yakîn, ayne’l-yakîn ve hakka’l-yakîn. Bilgi, şahit olma ve içselleştirme…
Bilgi de düşünce, kanaat ve inanç mertebelerine sahiptir. Allah’tan istemesini bilene Allah mutlaka verecektir. Bu sebeple “Tevekkül” ile Allah’a dayanıp güvenerek çalışmak gerekir.
Bir askerin gücünü arkasındaki ordunun gücü belirler. Bu sebeple Peygamberimiz (asm) “Allah’a kabul edileceğine kesinlikle inanarak duâ ediniz. Allah kendisinden gafil ve başkaları ile meşgul bir kalbin duâsını kabul etmez” (Tirmizi, Daavât, 65) buyurmuşlardır.
Tereddüt içinde büyük işler yapacağınıza emin olarak küçük bir iş yapın daha başarılı ve tesirli olursunuz. Hiçbir komutan yenilme endişesi taşımadan yenilmemiştir. Siz ne kadar eminseniz sezgileriniz de, tahminleriniz de o derece isabetlidir. İnsanlar bize inandıkları ölçüde destek olurlar.
Allah’ın yardımı olmadan asla başarılı olamazsınız. Tesadüfen yaptığınızı sandığınız şeyler size ilham edilen şeylerdir. En büyük etkileme inandırmaktır. İnandırmanın en büyük adımı da inanmaktır.
İman insanı değiştirir. Gerçek güçsüzlük ruhsaldır; güçsüz insan başarılı olamaz. İnanç ruhu etkiler. Ruh da bedeni etkiler ve fizikî değişimi de sağlar.
Endişelerimiz ve şüphelerimiz başarılarımızla savaşır ve bizi düşünmekten, girişimden ve eylemlerden alıkoyar. Aynı duyguları paylaşan insanlar zamanla birbirlerine benzerler. Uyumlu çiftlerin birbirlerine benzemeleri bundandır.
Bir insanın yüzünden ve gözünden ruhunu okumak mümkündür.
Pozitif düşünce pozitif eylemi, negatif düşünce de negatif eylemi netice verir.
İnsan inandığı gibi yaşar, yaşadığı gibi ölür ve öldüğü gibi de dirilir. Hayatımız güçlü telkinlerin yönetimi altında gerçekleşir. Bu sebeple bir şeye inanmanın yolu onu defalarca tekrarlamaktır. Bu sebeple Kur’ân-ı Kerîm’de iman hakikatleri tekrarlanır.
Einstein “kontrollü ve bilinçli hayal, bilimden daha önemlidir” demiştir. İnsan hayalleri amacına uygun güzel kullanmalıdır. Ne kadar akılcı hayal edersek o derece başarıyı yakalarız.
İsteyebileceğinizin en iyisini isteyin, yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışınız. Yüce Allah “İnanıyorsanız üstünsünüz” (Âl-i İmran, 3:139) buyurmuştur.
Bütün bunlarla beraber “Allah size yardım ederse sizi kimse yenemez. O sizi yardımsız bırakırsa kim size yardım edebilir ki? O halde inananlar Allah’a güvenerek ve ondan yardım isteyerek gayret etsinler.” (Âl-i İmran, 3:160)
Neyi, nasıl yapalım?
1. Hayal kur! 2. Hedef belirle. 3. Allah’a güvenle harekete geç. 4. Başarıya inan. 5. Kendine güven. 6. Gayret et. 7. Etrafını inandır.
Başarıya böyle ulaşılır.