"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İman şuuru

M. Fahri UTKAN
18 Kasım 2017, Cumartesi
Risale-i Nur okumaları yapıp, onlardaki hakikatleri anlayıp bunları hayatında uygulamaya başlayan, iman şuuru kazanmıştır.

Bu iman şuuru ile kişi, olayların gerçek yönlerini görmeye başlar. Dünyaya, kâinata, mahlûkata ve diğer insanlara ve onların davranışlarına, hareketlerine farklı bir bakış açısıyla bakmaya başlar. Özellikle de kendine bakışı değişir, kendini tanımaya başlar. Bu dünyaya niye geldiğini, nereden gelip nereye gideceğini sorgulamaya başlar. Yani bir bakıma insan olmanın ilk adımlarını atmaya başlar. Risale-i Nur okumalarından elde edilen bu iman şuuru ile marifetullahı anlar, imanî tefekkürler yapmaya başlar. Bunların sonucunda ise, huzur-u daimî ve lezzet-i mukaddesi anlar, lezzet-i maneviye yolunda ilerleyerek dünya hayatında lezzet ve haz duyarak yaşamaya başlar. Devamında ise muhabbetullaha ererek, memnuniyet-i İlâhiyeye mazhar olmak gelir.

İman şuuru kazanan kişiler, “Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhafaza ederek oradan geçip giderler (uzaklaşırlar).”1 

İman şuuru kazanan mü’minler, ‘Doğru İslâmiyet’i’’ yaşamaya başlarlar ve bunun sonucunda da diğer insanlara iyi örnek olurlar.

Aynı zamanda iman şuuru kazanmış mü’min, ‘keyfiyetli/kaliteli mü’min’ demektir.

İnsan tabiata gaflet nazarıyla bakarsa, onu/tabiatı, İlah yerine koyar. Ama şuur-u imanla bakarsa, “İlâhî bir san’at ve Rahmani bir sıbgat yani nakışlı bir boya” şeklinde görür.2 

İman şuuru kazanmış kişi, imanını tahkiki yaparak manevî yönden kuvvetlenmiş kişidir.

İman şuuru kazanmış kişi, akla kapı açıp, iradeyi elden almaz. Aynı zamanda “En büyük hileyi hilesizlikte bilir.”

İman rükünleri bir bütündür. Birini inkâr eden hepsini inkâr etmiş sayılacağından böyle bir hareketten kaçınır.

Olaylara bakarken, “Bir şey ya bizatihi ya da neticeleri itibariyle güzeldir” diye bildiği için olaylardan fazla etkilenmez. Her şeyin güzel tarafını görür, görmeye çalışır.

Hayatımız boyunca sabır, sebat, metanet, gayret ve fedakârlık göstermemiz gereken olay, Risale-i Nurlar’ı dikkatle okumak olmalı ki, iman şuurunu kazanalım.

Üstad Bediüzzaman; “Risale-i Nurlar’ı bir yıl kabul ederek ve anlayarak okuyan bu zamanın mühim ve hakikatli bir âlimi olabilir.” diyor. Biz de ve birçok kişi de şahittir ki, etrafımızda âlim derecesinde birçok Risale-i Nur Talebesi vardır. Ama, o gibi kişilerden hiçbirisinin, “Ben artık mühim ve hakikatli bir âlim oldum, bundan sonra Risale-i Nurlar’ı okumama gerek yok” dediğini ve okumayı bıraktığını görmedik ve görmüyoruz.  

Risale-i Nurlar’ın müellifi olan Üstad Said Nursî bile birçok eseri defalarca okuduğunu belirtmektedir. Demek bize de düşen, Risale-i Nurlar’ı bıkmadan, sabırla, devamlı ve dikkatle okumak olmalıdır. Hâsılı, “Risale-i Nur’lar, mezuniyeti olmayan bir okuldur.” demektedir.

Özetle söylemek gerekirse, iman şuuru kazanmış kişi, Kur’ân’ın, Hz. Peygamber’in (asm) hâlis bir ümmeti ve bu asırda Bediüzzaman’ın tam ve sadık bir talebesidir.

Dipnotlar:

1- Furkan, 72.

2- M. Nuriye, Habbe.

Okunma Sayısı: 2720
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı