"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İmanî gözle elektrik

M. Fahri UTKAN
27 Ağustos 2015, Perşembe
Kastamonu’da bulunduğu sırada bir kısım lise öğrenimi gören öğrenciler Said Nursî’ye gelip “Öğretmenlerimiz bize Allah’tan bahsetmiyorlar. Siz bize anlatır mısınız?” dediklerinde; Üstad da “Siz öğretmenlerinizi değil, okuduğunuz dersleri, fenleri dinleyiniz. Her biri kendi lisanıyla Allah’ı, Hâlık’ı anlatırlar.” diye cevap vermişti.

İşte biz de, aynı bu yoldan çıkarak elektriğin özelliklerini ve mahiyetini göstererek Allah’ı bize nasıl bildirdiğini çeşitli şekilde anlatmaya çalışacağız.

Tabi, bunu yaparken rehberimiz âyetler, hadisler ve Risale-i Nur olacaktır. Gayret bizden tevkif Allah’tandır.

Elektriğin tarifi nasıldır, herkesin anlayabileceği şekilde elektriği nasıl tarif ederiz?

Temel’e sormuşlar. “Elektrik nedir?” O da; “Ne olduğu bilinmez, ettiğinden bellidir” demiş. Gerçekten de elektriği salt olarak tarif etmemiz biraz zordur. Kimine göre “Bir elektron akışıdır.” Kimine göre de “Bir enerji çeşididir.” Hangi tarifi kabul edersek edelim, yine de elektriğin kendisini tam olarak tarif edemeyiz. Ancak yaptıklarından, meydana gelen bazı olaylardan elektriğin var olup olmadığını anlayabiliriz.

Teşbihte hata olmasın, Cenâb-ı Hakk’ın nasıl ki, kendi Zâtını göremiyoruz, varlığını ancak isimlerinin, sıfatlarının ve şuunatının tecellileri ile anlayabiliyor ve kavrıyorsak, aynen onun gibi elektriğin de kendisini göremeyiz. Fakat etkilerinden, yaptıklarından var olduğuna karar verebiliriz. Meselâ; bulunduğumuz odada elektriğin var olup olmadığını bir ampulün ışık vermesinden anlarız. Eğer, ampul yanıyorsa, yani ışık veriyorsa elektrik, o ampulün zatında ışık enerji olarak görünmüş olur. Bakın elektriği yine göremedik. Ancak ışık etkisinden dolayı var olduğunu anladık.

Elektriğin ışık etkisi gibi daha 4 etkisi vardır. Bunlar; mekanik, ısı, biyolojik ve kimyasaldır. Elektrikle çalışan bir ısıtıcıya (soba, tost makinesi, ızgara) elektrik enerjisi verdiğimizde yine elektriğin kendisini değil ısı etkisini görür ve elektriğin varlığını anlarız. Aynen bunun gibi diğer etkilerini de kıyas edebilirsiniz.

Elektriğin tariflerinden birine “Elektron akışıdır” demiştik. Elektron nedir, o zaman? Elektron her maddenin atomunda bulunan (-) yüklü bir parçacıktır. Atom çekirdeği içinde bir de konumuzu ilgilendiren (+) yüklü parçacık olan proton vardır.

Her bir atomun çekirdeği etrafında belirlenmiş yörüngelerde elektronlar çok büyük hızla dönerler. Bu dönüş esnasında meydana gelen merkezkaç kuvvetin tesiriyle elektronlar yörüngeden çıkmak isterler. Fakat, (+) yüklü protonlarla (-) yüklü elektronlar arasında, Yaratıcı tarafından konan çekim kuvveti dolayısıyla atomun dengesi kurulmuş olur. Bu iki kuvvetten başka atomun dengede kalabilmesi için, hikmetli Yaratıcı nükleer ve elektromanyetik kuvvetleri de koymuştur.

İşte her bir maddenin atomu içerisine konan bu 4 kuvvet sayesinde bütün maddelerin kendine has dengeleri (katı, sıvı veya gaz) sağlanmıştır. Bu dört kuvvet arasındaki denge, birinin lehine ve aleyhine bozulmuş olsa dünyanın ve hatta kâinatın dengesi bozulabilir. Çünkü Cenâb-ı Hâkim-i Mutlak olan Allah, atomlar arasında koyduğu bu kanunların aynısını gezegenler arasında da koymuştur ve kâinatın dengesini sağlamıştır.

Burada bir âyet-i kerime yazmak vacip oldu. “Çevir gözünü bak, semada bir boşluk, bir hikmetsizlik görebilecek misin?”

Dünyamızda, geceleri aydınlanmak için elektrik enerjisini çeşitli şekillerde kullanıyoruz. Bunlar içinde çeşitli elektrik santralleri kurmuş ve hâlen de kurmaktayız. Meselâ; termik, hidrolik, güneş, atom, jeotermal, gel-git elektrik santralleri gibi.

Bütün saydığımız enerji çeşitleri de Rahman ve Rahim olan Allah tarafından biz insanların istifadeleri için verilmiş olan enerjilerdir. Fakat bunların çoğunluğundan direkt olarak istifade imkânımız kısıtlıdır. Onun için, insanlar bütün enerjileri istifadeleri daha kolay olabilmesi için elektrik enerjisine çevirmektedir.

Medeniyetler ilerledikçe elektrik enerjisine olan ihtiyaç da artmaktadır. Bunları karşılamak için de durmadan santraller yapılmaktadır. Ama gündüz ısımızı ve ışığımızı sağlayan güneşte ne kadar büyük santraller var ki, bu vazifesini milyonlarca yıldır yapıyor. Allah’ın koyduğu bir kanunla güneşte her saniyede 4000 ton hidrojen atomu, helyum atomuna dönüşmektedir. Bu bahsedilen her atomun dönüşümü esnasında bir elektron açığa çıkmaktadır. İşte bu işlem esnasında da o bahsettiğimiz, ısı ve ışık enerjisi ortaya çıkmaktadır.

Her yaratılmış varlık gibi, güneş de bir gün vazifesini yapamayacak ve dünyanın sonu gelip kıyâmet kopacaktır.

Allah’ın elektrikle ilgili diğer bir Celâlî tecellisi de yıldırım ve şimşektir. Bunlar, bulutlar arası veya bulutlarla dünya arasındaki elektrik - elektron akışıdır. Bulutlar arasında meydana gelen elektron akışı olan şimşek dizginlenemez. Ama bulutlardan yeryüzüne olan elektron akışını, yani yıldırımı dizginlediğimiz (depo edebildiğimiz) takdirde o kadar büyük bir elektrik enerjisi depo etmiş oluruz ki; bir yıldırımın enerjisi ile 100 bin nüfuslu bir şehrin aydınlatılması yıllarca yapılabilir.

Gökyüzünde ve yeryüzünde bu kadar elektrikî tecelliler olmasına rağmen, Cenâb-ı Hak bazı hayvanlara da elektrik üretme özelliği vermiştir. Örnek olarak elektrikli yılan balığını verebiliriz.

Bir âyet-i kerimede “Allah göklerin ve yerlerin nurudur. O’nun nurunun misali bir lamba yuvası gibidir ki; onda bir kandil vardır. Kandil de cam fanus içerisindedir. Cam fanus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer ki; ne doğuya ne de batıya ait mübârek bir ağacın yakıtından tutuşturulur. Onun yakıtı, kendisine ateş dokunmasa bile ışık verebilecek kabiliyettedir. Allah dilediğini nuruna kavuşturur. İnsanlara Allah böyle misaller verir. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla bilendir. (Nur. 35) denilmektedir.

Bu âyetin manevî münasebetlerinin letafetlerinden birisi elektriğe bir gaybî haber olarak işaret etmesidir.

Âyetteki tarif tamamen “akkor flamanlı ampul” denilen lambaya uymaktadır. Şekli yuvarlak bir cam fanus gibi ve karanlıkta da bir yıldız gibi parlaktır. Işık veren maddesi tungsten denilen bir maddedir. Âyette geçen, “ne doğudan ne de batıdan olan bir ağaçtan yakıtı değildir” sözü de tam tamına gerçekleşiyor. Ampul de, başka bir ateş kaynağı veya bir ateşleyici dokunmadan ışık vermektedir.

Üstad da bu konudaki açıklamasında “Nasıl ki elektriğin kıymetleri metal (iletkenleri, flaman maddesi v.b.), ne şarktan, ne de garbtan celb edilmiş bir mal değildir. Belki yukarıda, celb-i havada rahmet hazinesinden, semavat tarafından iniyor. Her yerin malıdır. Başka yerden aramaya lüzum yoktur. (Şuâlar, 593) demektedir.

Buradan anlaşılıyor ki, Edison’un ampulü bulmasından yüzlerce sene önce Allah Kur’ân-ı Kerîm’de insanlara ampulü tarif etmekte ve dolayısıyla insanlara bulmalarını söylemektedir. Daha bunun gibi yüzlerce ilmî keşif Kur’ân’da bahsedilmiş ve insanlar da bunları bulmaktadır. Bu konuda dikkat çekici husus, keşiflerin yalnızca Müslümanlar tarafından değil, çok çeşitli insanlarca yapılmasıdır. Bundan da Kur’ân’ın sırf Müslümanlara değil bütün insanlara hitap ettiği ve muhatap aldığı anlaşılmalıdır.

Elhasıl, elektrik de diğer bütün varlıklar gibi Âlim, Kadir, Rahim, Rahman, Celil, Kayyum vb. isimlerin sahibi Allah’ı bizlere göstermekte ve bildirmektedir. Anlayabilene ve fark edene ne mutlu.

Okunma Sayısı: 2101
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı