"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gecikmeli adalet

Mehmet C. GÖKÇE
09 Mart 2011, Çarşamba
Adalet denildiği zaman: “Hak ve hukuka uygun davranma; hakkı gözetme ve doğruluktan ayrılmama” ya da “herkese kendi hakkı olanı verme” veya “her şeyi yerli yerine koyma” vb. mânâlar anlaşılır.

Şüphesiz “adalet” bekleyen herkes, adaletin gerçekleşmesini beklediği gibi “gecikme kazası” gibi bir durumla karşılaşmamasını temenni eder. Ancak bu her zaman mümkün olmamakta ve pek çok hak kaybına uğranması söz konusu olmaktadır. Zamanında ve vaktinde gerçekleşmediği zaman da bir takım mağduriyetlerin meydana gelmesine sebebiyet verilmektedir.
Çocukluğumun geçtiği köyde rahmetli babam tam yirmi altı yıl imamlık yapmıştı. Her alanda köyün ve köylünün başvuru kaynağıydı. Kimin hangi konuda ne tür problemi olsa gelir Seyda ile paylaşır ve derdine derman bulurdu.
Köylünün Seyda ile paylaştığı önemli konulardan bir tanesi de “adalet” meselesi idi. Aralarında ihtilâf olan iki ya da daha fazla köylü birbirlerine: “Kâ em herne Şeriat”; yani “Haydi Şeriata gidelim” deyip Seyda’nın hakemliğine başvururlardı. “Şeriata gidelim” derken “Seyda’ya gidelim de İslâm Hukukunun bu konudaki hükmü neyse onu bize söylesin ve aramızda hükmetsin” demek istiyorlardı.
Küçüklüğümüzde çokça rastladığımız böyle bir durumda Seyda, gelenleri güzel bir karşılar ve oturtur. Sonra “Dâvâcı kim?” diye sorar; önce onu dinler, diğerlerinin de dikkatli dinlemelerini sağlar. Ardından “dâvâlı” kim ise onu da dinler. Sonunda o konudaki hüküm ve kararını söyler. Gelenleri kucaklaştırıp barıştırır ve onları uğurlardı. Herhangi bir erteleme ve savsaklamanın söz konusu olmadığı bu vaziyetten herkes memnun kalırdı. Çünkü adaletin gecikmesi, ya da geç tahakkuk etmesi söz konusu değildi.
Taraflar, Seyda’nın hakemliğini peşinen kabul ettikleri için herhangi bir darılma, gücenme ve ihtilâf meydana gelmezdi. Böylece toplumsal barış ve huzur da eksik olmazdı. Herkes kardeşçe geçinmeyi kabullenir ve bu durumun avantajından istifade ederdi. Dolayısıyla hiç kimse ihtilâflı meseleleri için mahkemeye başvurmayı düşünmez; problemini zamanında ve yerinde çözümlemeyi tercih ederdi. Seyda’nın ve Seyda gibi etrafta bulunan diğer ulemanın bu gönüllü, samimî ve hasbî hizmetleri adaletin yükünü hafifletiyor ve vatandaşın huzurunu sağlıyordu. Öyle zannediyorum ki, Seyda’nın köyümüzde gönüllü hizmet yaptığı yirmi altı yıllık zaman zarfı içerisinde yirmi altı hadise mahkemeye intikal etmemiştir. Niçin intikal etsin ki; problemler, zamanında halledildikten ve sıkıntılar uzun sürelere yayılmadan çözümlendikten sonra vatandaş kendi huzurunu kendi eliyle niye bozsun ki…
Şüphesiz, Seyda’nın bu yetkinliği yılların mahsulüydü. Her şeyden önce sonsuz bir güven ve itimad telkin etmiş ve herkesin gönlünde yer almıştı. Herkese aynı yakınlıkta olduğu gibi; herkes de bunu böyle biliyor ve öylece teslim oluyordu. Herhangi meyil ve kayırmanın “şüphe ve ihtimali” dahi yoktu. Bu yüzden bazen örfî becerisiyle bazen ahkâmın detayıyla hükmediyor ve gönülleri fethediyordu.
Doğrusu, günümüzde yıllarca devam eden ve adaletin gecikmesine sebebiyet veren mahkeme oturumlarını gördükçe söz konusu ettiğimiz pratikliğin kıymetini daha iyi anlıyorum. Çünkü hak ve adalet geciktiği zaman; ya da farklı unsurlarla tahakkuk etmediği vakit toplumun huzur ve dengesi bozuluyor. İnsanların karşılıklı kin ve düşmanlıkları artıyor. Olaylar içinde yeni olaylar doğuyor ve işler tamamen sarpa sarıyor, dolayısıyla da içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. İlk başta kolay çözümlenebilecek ve sulh ile sonuçlanabilecek basit bir hadise, zamanla yılların mesaisini harcatacak adlî vak'alara dönüşebiliyor. Bazen de-–elde edilen yanlış deliller veya olumsuz unsurlar sebebiyle–-mağdurlar suçlu pozisyonuna düşebiliyor. Şüphesiz biz burada herhangi bir kişi veya olayı hedefleyerek açıklamalarda bulunmuyoruz, ancak genel olarak şunu belirtmek gerekir ki, geç tahakkuk eden ya da etmeyen adalet kaosa, keşmekeşliğe, kargaşaya ve huzursuzluğa sebebiyet verir.
Nice zalimlerin zulümlerini devam ettirdiği ve nice mazlûmların inim inim inlediği bir ortamda adaletin tahakkuku son derece zor, ancak gerçekleşmesi de bir o kadar önemlidir. Çünkü bazen “İyi ki ahiret var” dedirtecek pek çok hadiseyle karşılaşıyoruz.
Adaletin tahakkuk ettiği bir dünya dileğiyle…

Okunma Sayısı: 1249
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı