"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Maarif Yangını

25 Aralık 2012, Salı
Sabahın erken saatlerinde, daha gün aydınlanmadan haber kaynaklarından bir haber yayıldı. Habere göre; Fatih Cağaloğlu’ndaki İstanbul İl Millî Eğitim Müdürlüğü’nde sabah saatlerinde henüz belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı. Kısa sürede büyüyen alevler, tarihî binanın tümünü sardı. Binanın etrafında bulunan diğer yapılara alevlerin sıçramaması için itfaiye ekipleri yoğun çaba sarfetti. İlk açıklamalara göre yangının elektrik kontağından çıktığı ifade edildi.

Bu haberi duyar duymaz zihnimiz bizi tam altmış beş sene öncesine, yani 24 Aralık 1947 senesine götürüverdi. Bediüzzaman, Emirdağ’ında çok şiddetli sıkıntılara ve işkencelere maruz bırakılmıştı. Tam da o gün Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı’nın yangın haberi kendisine ulaşır. Olayı duyunca bunu bir mektupla dile getirir:
”Bu yirmi beş seneden beri hiçbir gazeteyi okumayıp, dinlemeyip, dünkü gün, bana hizmet eden bir adam, gazetenin bir parçasını bana okudu. İçinde, Ankara Maarif dairesi iki milyon zararla, hem yine Ankara’da otomobil garajı binası, aynı vakitte İzmir’de ehemmiyetli fabrika, hem aynı vakitte Ada’da büyük bir binanın tamamen yandığını işittiğim vakit, pek çok teessür ve yazıklarla bu fakir millete acımakla, aynı zamanda bütün ömrümde çekmediğim bir sıkıntı içinde, hiçbir mahkemede benim gibi ihtiyar ve hasta halimde dört buçuk saat mütemadiyen ifademi sual-cevaba mecbur olduğum bir zamanda, eğer bura adliyesinin insaniyeti ve bir derece şefkati olmasaydı katiyen dayanamadığım gibi, kat’î karar vermiştim ki, sert bir sözle, bu soğukta, bu hastalığımda hapse girmeyi gözüme almıştım. Hatta bana hizmet edenin birini odamda yatırmak, birine bir tokat vurup benim hizmetim için hapse, yanıma gelmek için karar vermiştik. Fakat bura adliyesinin insaniyeti ve inayet-i İlâhiye bana sabır verdi, tahammül ettim.
“Bu acip vaziyetim ve asılsız evhamın sebebini merak ettim. Gençlik Rehberi’nin resmen tab edilmesi ve intişarı pek çok mektepleri tenvir etmiş, hatta Ankara Darülfünunundaki ve İstanbul Darülfünunundaki kıymettar gençlerin Risale-i Nur’un esasatını, bu vatan milletinin saadetine bir vesile olduğunu bilmeleri ve pek çok muallimler, hamiyet-i milliye ve vataniye ve haysiyet-i ilmiye cihetiyle Risale-i Nur’a kemal-i iştiyakla alakadar olmaları, Maarif dairesinin nazar-ı dikkatini celb etmiş; Nurlara karşı bir derece beğenmemek tarzında bir ilişmek istemişler.
“Hatta burada, ‘Gençleri elde ediyor, matbu Gençlik Rehberi ile mektep talebelerinin nazarlarını dine çeviriyor’ diye ihbar edilmiş. Bunun üzerine hem bana, hem ekser Risale-i Nur şakirtlerine bazı vilayetlerde ilişilmiş. Halbuki ben, medreseden çıktığım için hocalardan istimdad etmek lâzımken, bütün kuvvetimle Maarif dairesine ve mekteplilere itimad edip onlara dayanmak istiyordum. Çünkü Nur dairesine girenlerin çoğu mekteplilerdir, hocalar azdır; çoğu çekindiği halde, mektepliler kemal-i takdirle Nurlara sahip çıktığından, kalbimden derdim: İnşaallah Maarif dairesi Nur şakirtlerini himaye edecek. Ve yardımları beklerken birden bize bu yeni taarruzun sebebi matbu Gençlik Rehberi’nin ahirinde ‘Nur şakirtleri, hükumetin müsaadesine binaen, mümkün olduğu kadar Nur dershaneleri açılmak münasiptir’ diye bizim gizli düşmanlarımız Maarif dairesini aleyhimize çevirmeye çalışması bir vesile oldu.
“Şimdiye kadar o düşmanlarımız, desiselerle kaç defa adliye cihetiyle bizi perişan etmek istediler, muvaffak olamadılar, birşey de çıkaramadılar. Sonra mutaassıp ve enaniyetli ve resmi makamlardaki hocaları aleyhimize sevk etmeye çalıştılar, onda da birşeye muvaffak olamadılar. Şimdi en ziyade bana yardıma güvendiğimiz Maarif idaresini aleyhimize istimal etmekle, bu hükumetin bazı memurlarını üç mahkemede kat’î beraat kazandığımız cemiyetçilik ve tarikatçılık bahanesiyle geniş bir dairede bîçare masum Nur şakirtlerine ve beni Risale-i Nur’un mütalaasından mahrum etmeye çalıştıkları bir zamanda ve benim acınacak dört buçuk saat istintakımın aynı vaktinde Maarif dairesinin sebepsiz yanması ve söndürülmesine hiçbir imkân bulunmaması ve tamamen yanması tesadüfe benzemiyor, bir eser-i hiddet görünüyor.
“O ifademin ahirinde ve aynı zamanda demiştim ki: ‘Beni bu gurbette, yalnızlıkta kitaplarımın mütalaasından mahrum etmeyiniz. Yoksa hem bana, hem bu vatana yazık olur.HAŞİYE Belki zemin, yine zelzeleyle hiddet eder’ dediğimden üç dakika sonra üç saniye devam eden zelzele ve o fıkrayı mahkemede tekrar ettiğim aynı zamanda—ya gece veya gündüzde—zemin ateşle Maarif dairesine saldırması ve mahkemece dört defa ispat edilen çok defa zelzelenin Risale-i Nur’a ve şakirtlerine taarruzun aynı zamanında gelmesi, elbette bunda tesadüf olamaz. Demek bu vatanın ve milletin ve asayişin büyük bir temel taşı olan Risale-i Nur’un hakikatleridir ki, böyle vukuatlı tokatlarla, bu milletin nazar-ı dikkatini Kur’ân’ın hakiki ve hakikatli ve kuvvetli bir tefsiri olan Risale-i Nur’a çeviriyor; milleti ona teşvik edip muarızlarına şefkat tokadı vuruyor.
“Şimdi nasıl sadaka belâyı def ediyor; öyle de, Risale-i Nur, bu memlekette belânın def’ine vesile olduğu çok hadiselerle tahakkuk etmiş. Bu defa da Risale-i Nur’a hücum edildiğinin aynı zamanda bu yangın belâsının gelmesi, Risale-i Nur belânın def’ine vesile olduğunu ispat ediyor.
Haşiye: İşte yazık oldu.”1
25 Aralık 1947 tarihli bütün gazeteler bu yangından bahsediyordu. Cumhuriyet gazetesi haberi şöyle vermekte idi:
“Ankara’da dünkü müessif yangın.
“Milli Eğitim Bakanlığı binası tamamen yandı.
“Ankara büyük bir yangın felâketi geçirmiş, Milli Eğitim Bakanlığı binası, bugün akşam üzeri çıkan bir yangında tamamen yanmıştır. Yangın dolayısı ile Vilayet, Savcılık ve zabıta derhal tahkikata başlamıştır. Tahkikatın ilk neticesi, yangının elektriklerin kontakt yapmasından ileri geldiği merkezindedir. Şimdiki halde binadan hiçbir şey kurtarılamadığı, bütün evrakın, dosyaların ve kitaplığın yandığı anlaşılmaktadır.”
Ulus gazetesi de yangını şöyle duyuruyordu:
“Milli Eğitim Bakanlığı binası yandı. Yangın dört saat sürdü. Binanın yanmasıyla hasıl olan zarar miktarı henüz kat’î olarak bilinmemekle beraber bunun bir iki milyon civarında olduğu zannedilmektedir. Ayrıca, memleket kültür hayatının bütün dökümanlarını içinde bulunduran binanın yanmasıyla telafisi mümkün olmayan manevi bir zarar da bahis mevzuudur.”2
Her iki yangında da garip tevafuklar, benzerlikler dikkat çekmektedir. Tarihler altmış beş yıl aradan sonra aynı zamana işaret etmektedir. Yani 24 Aralık’a. Her iki yangın da gece karanlığında gün aydınlanmadan meydana gelmiştir. Yangınların geliş sebebi de aynı: Elektrik kontağı.
Bugünkü yangından çıkaracağımız ders: Milli Eğitim Bakanlığı’nın bir an evvel okullarda başörtüsü yasağını hem çalışanlardan, hem de öğrencilerden kaldırması yönünde irade beyan etmesi lâzım ve elzemdir. Yoksa yapılan hak gaspı başımıza hem maddî, hem de manevî musibetleri davet edecektir.

Dipnotlar:
1- http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=EmirdagLahikasi&Page=249-250
2- http://tk.kutuphaneci.org.tr/index.php/tk

Okunma Sayısı: 3346
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zahid islamoğlu

    24.12.2012 00:00:00

    Tespitlerinize katılmakla birlikte tebrik ederim. Baş örtüsü yıllardır bu ülkenin iltihaplı kanayan yarasıdır. İnşaalah en kısa zamanda gerekli cerrahi müdahelelerle kanama durdurulup yara iyileşecektir. Vesselam..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı