"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Filistin-İsrail çatışması ve değişen bölgesel dinamikler

Muhammet ÖRTLEK
07 Kasım 2023, Salı
Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği operasyonun ardından, bölgesel dinamiklerde değişiklikler oluyor.

En önemlisi Arap dünyasında artık iddia edilen Filistin meselesinin önemli olmadığı, İsrail’in boyunduruğu altında Filistin yönetimi ve halkının 7 Ekim öncesi mevcut şartlarla varlığını sürdürebileceği şeklindeki düşünce yanılgısından uzaklaşıldığı görülüyor. 7 Ekim’le birlikte Filistin meselesinin önemi Arap dünyasında dinî ve millî kimlik açısından yükseliştedir. İsrail’in Filistinlilere karşı savaş ve insanî hukuk dışı saldırıları ile Batı’nın (ABD-Avrupa) İsrail’e desteği, Arap ve Müslüman kamuoyunda Batı karşıtlığını arttırıyor.

Ancak Batı’nın Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan savaşta, Ukrayna’daki siviller için daha insanî, etkili, temkinli ve muhtelif yardım amaçlı söylemlere ve politikalara başvurduğu herkesin malûmu. Batı’nın benzer davranışı Filistinliler için göstermemesi, Arap ve Müslüman kamuoyundaki tepkilerin nedenidir. Dolayısıyla Ukrayna ve Filistin karşılaştırmasında, Batılı güçlerin çifte standardı, uluslararası düzeni de aşındırarak güvensizliğe yol açıyor. 

Bununla birlikte iki taraf arasında başlayan çatışmalar, İsrail’le “İbrahim Anlaşması” imzalayarak “normalleşen” Mısır (1979), Ürdün (1994), Birleşik Arap Emirlikleri (2021), Bahreyn (2021) ve fiili olarak Suudi Arabistan gibi devletlerin, bölgede Filistin-İsrail barışının sağlanmadan gerçek manada “normalleşme”lerinin pek mümkün olmadığını gösteriyor. Normalleşme anlaşmaları, ağırlıkla Körfez’in Arap ülkeleri ve İsrail arasında bölgesel güvenlik ve ekonominin inşa edilmesini hedeflemektedir.

Tüm bu gelişmeler, Arap Barış Girişimi tarafından Arap Ligi’nin 28 Mart 2002’de Beyrut’taki zirvesinde “1991’de Madrid Konferansı’nda teyit edilen 242 ve 338 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararları, barış için toprak ilkesi, İsrail’le normal ilişkiler kurulması, başşehri Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kabul edilmesi ve İsrail’le kapsamlı barış yapılması” ilkelerini böylece baltalamıştır. 

Zamanla bölgesel aktörlerin İbrahim Anlaşmaları’yla, Filistinliler’den desteğini çekerek meydana getirdikleri boşluğu İran doldurmuştur. Beyaz Saray’da imzalanan normalleşme anlaşmalarıyla ABD Suriye, Ürdün, Lübnan ve Filistin gibi Levant ülkelerini bir kenara bırakarak, Körfez ülkeleriyle ilişkilerini ilerletmeyi tercih etmiştir. Çünkü 9-10 Eylül’de Yeni Delhi’deki G-20 Liderler Zirvesi’nde Körfez ve İsrail’i de kapsayan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa ticaret rotasının ABD destekli olduğu kuvvetle muhtemeldir. Yine ABD, Hindistan merkezli “Yeni Baharat Yolu” projesini, Çin’in Kuşak-Yol Girişimi’ne karşı bir argüman biçiminde değerlendiriyor.

Suudi Arabistan ve İsrail arasından süren normalleşme görüşmelerinin, Gazze’deki çatışmalar nedeniyle askıya alındığı kaydediliyor. İsrail’in normalleşme anlaşması imzaladığı ülkelerde de İsrail karşıtlığı yükselişte. Ancak normalleşmenin sürdürülebilirliği için de savaş sonrası Filistinlilerin durumu ve İsrail’de Binyamin Netanyahu sonrasında kurulacak yeni hükümetin beklendiği yönünde bir görüş hâkim.

Gazze-İsrail çatışmalarında topyekün savaş durumuna geçilerek, tehdidin yükselmesi elbette küresel güçlerin de ilgisini çekiyor. Yani bölgesel gerilimin küresel ölçekte yayılması tehlikesi ihtimallerdendir. Değişen bölgesel dinamiklerin, uluslararası düzeni de olumsuz etkilediği gözden kaçırılmamalıdır.

Okunma Sayısı: 1264
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    7.11.2023 20:50:04

    ..."Hem daire-i insaniye içinde her milletten ziyade hırs ile dünyaya yapışan ve aşk ile hayat-ı dünyeviyeye bağlanan Yahudi Milleti pek çok zahmet ile kazandığı, kendine faidesi az, yalnız hazinedarlık ettiği gayr-ı meşru bir servet-i ribaî ile bütün milletlerden yedikleri sille-i zillet ve sefalet, katl ve ihanet gösteriyor ki: Hırs maden-i zillet ve hasarettir. Hem harîs bir insan, her vakit hasarete düştüğüne dair o kadar vakıalar var ki, اَلْحَر۪يصُ خَٓائِبٌ خَاسِرٌ darb-ı mesel hükmüne geçmiş, umumun nazarında bir hakikat-i âmme olarak kabul edilmiştir. Madem öyledir; eğer malı çok seversen, hırs ile değil, belki kanaat ile malı taleb et, tâ çok gelsin". Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı Ramazan - 47 ..."Aziz Nur kumandanı ve Kur'anın hâdimi kardeşim Re'fet Bey! Yahudi milleti hubb-u hayat ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri için her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeğe müstehak olmuşlar."... Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı Şualar - 507

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı