"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Başkanlık Sistemi, ABD’de nasıl işliyor?

Mustafa Gönüllü
14 Mart 2017, Salı
Köprü Dergisi’nin son sayısında (Güz 2016 Sayı: 136), Prof. Dr. Mustafa Erdoğan’ın ‘Başkanlık Sistemi ve Türkiye’ye Uyarlanabilirliği’ başlıklı makalesinin, anayasa değişikliği gündemini çok iyi bir şekilde değerlendirdiği kanaatindeyim. Bu makale çerçevesinde, konuyla ilgili notlarımı paylaşacağım.

Bu çalışmada, ABD’de uygulanan başkanlık sisteminin, Türkiye’ye uyarlanabilirliği ele alınmakta. 

Başkanlık sistemi, bir hükümet sistemi modelidir. Bu model bir devlette, yasama-yürütme fonksiyonlarını ve bu fonksiyonları yerine getirecek organların nasıl organize edildiklerini, ayrıca bu organların birbiri ile ilişkilerinin nasıl düzenlendiğini belirler. 

Hükümet sistemi ile siyasi rejim ayrı kavramlardır. Parlamenter hükümet sistemine sahip, otoriter bir rejim olabileceği gibi; başkanlık hükümeti sistemi ile yönetilen demokratik bir rejim de var olabilir. 

Başkanlık hükümet sistemi, adını bu sistemde yürütme organı konumunda olan Başkan’dan alır. Bu sistem öteden beri tipik bir kuvvetler ayrılığı sistemi olarak bilinir. Amerikan Anayasası’nın yapıcılarından James Madison bu konu hakkında şunları belirtiyor:

“Yasama, yürütme ve yargının, yani bütün yetkilerin, -ister bir, ister birkaç, isterse birçok kişiden oluşan- aynı ellerde toplanması, bunlar ister ırsî, ister kendi kendini atamış, isterse seçimle gelmişolsunlar, bu pekala istibdâdın tanımı olarak adlandırılabilir.”

Ayrıca ABD’de uygulanan Başkanlık sisteminde, anayasa-dışı etkenler de bulunur. Bu etkenler, dışarıdan bakıldığında güçlüymüş gibi görünen seçilmiş başkanın, sanıldığı kadar güçlü olmamasını ve dolayısıyla despotlaşamamasını sağlayan dinamiklerdir. 

Bunların başında güçlü ve özerk olan sivil toplum kuruluşları geliyor. Bu kuruluşlar, başkanın gücünü sınırlandırdığı gibi, devletin de gücünü sınırlar. Bu menfi anlamda bir sınırlama değildir. Bu sınırlama, toplumun her imkânı devletten beklemeyeceği ve devletten bağımsız kendi ihtiyaçlarını temin edebilecek güce sahip olacağı anlamına geliyor. Bu hem devletin işini kolaylaştırır hem de halkın birçok yönden gelişmesini sağlıyor. 

Türkiye’nin tam bir demokrasi içerisinde yaşamak istediğini varsayarak; biz eğer, kuvvetler ayrılığı ve denge-denetim mekanizmaları ile birlikte bu sistemin Türkiye’de de işlemesini istiyorsak, o zaman ilk önce yapmamız gereken, Amerika’ya özgü anayasa-dışı etkenlerin Türkiye’de var olup olmadığını değerlendirmeliyiz.

1) Öncelikle bu sistemin başarısı için devlet-toplum ilişkilerine bakmalıyız. Amerika’da devlet değil de, toplum merkezli bir yapı söz konusu. Devleti toplum kurmuştur. Devlet, öznesi toplum olan bir etkinlik sürecinin ürünüdür. 

Türkiye’de ise devlet merkezli bir siyasi tasavvur ve gelenek söz konusudur. Devletten bağımsız bir hak ve hukuk tasavvuru yoktur. Aksine; haklar, birer devlet bağışı olarak görülür. İnsanlar, haklarını devletten bağımsız elde edemez. Devlet; yol, hastane vs. gibi imkânlar sağladıysa, bunlar devletin topluma bir bağışıdır. Devlet bunlarla övünür ve övülür. 

2) Amerika’da toplum, kendi işlerini yine kendisinin yönetmesi için bir araya gelerek organize olmaktadır. Bu, devlete düşen kamusal işler payının azalması, yani devletin faaliyet bakımından sınırlanması demektir. 

Oysa Türkiye’de, ‘sivil toplum örgütleri’ denen oluşumlar devletin uzantısı olarak ortaya çıkar. Zamanla devlete eklenir ve devletişbirlikçisi haline gelir. 

3) Amerika’da devletin denetimi aşağıdan yukarıya doğru olur. Siyasi partiler, sendikalar, işveren örgütleri gibi sivil-siyasal örgütlerin ve medyanın varlığı devlet üzerinde etkili bir denetim işlevi yerine getirmektedir. 

Oysa Türkiye’de devletten bağımsız, kendi ayakları üstünde durabilen bir sivil toplum geleneği yoktur. 

Ayrıca öteden beri hiçbir zaman devlete mesafeli duramamış olan medya, son yıllarda tamamen siyasi iktidara bağımlı hale gelmiş. Bunlara baktığımızda, Türkiye’de devleti frenleyebilecek bir sivil toplum canlılığı ve medya denetiminden söz edemeyiz. 

4) Siyasi partilerin yapısı bakımından da ABD ile Türkiye arasında önemli farklar vardır. Amerika’da örgütsel tutarlılığı zayıf ve disiplinsiz partilerin varlığı devlet yönetiminde koordinasyon ve işbirliğini kolaylaştıran anayasa dışı bir etkendir. 

Oysa Türkiye’de bu tür partiler sıkıca denetlenir ve gerekli görüldüğü takdirde kapatılır. Yani, Amerika’daki gibi partilerin devleti denetlemesi gerekirken, devlet partileri denetler ve kontrol altına alır. 

5) ABD anayasası; Yüksek Mahkeme’yi, Başkan’ı ve Kongre’yi denetleyip dengeleyebilecek gerçek bir güç olarak düzenlenmiştir. Oysa Türkiye, Başkan’ın keyfi yönetime kaymasını önleyecek güçlü ve bağımsız yargı avantajına sahip değildir. 

6) Türkiye Amerika’ya göre daha devletçi bir ekonomiye sahiptir. Bu tarz ekonomi, sivil toplumların oluşamamasının nedenlerinden biridir. 

Bu devletçi yapı sayesinde devletin, kamu kaynaklarına keyfince tasarruf edebilmesi ve vergi politikası ve el koyma benzeri yollarla toplumun zenginlerine hükmedebilmesi son zamanlarda daha sık görülmektedir. 

Tüm bu faktörleri göz önüne aldığımızda, başkanlık sisteminin Türkiye’de özgürlükçü, çoğulcu demokrasiye hizmet edebilme şansı bulunmamaktadır. 

Görülüyor ki, başkanlık sistemi üstünde ısrar eden irade, bunu özgürlük ve demokrasi için değil, güç arayışının sonucu olarak istemektedir.

Okunma Sayısı: 3281
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı