Üstad Bediüzzaman’ın en sâdık talebesi. Her amelinde Risale-i Nur’u esas alan bir Nur Talebesi. Misafirperverlik söz konusu olunca da, yine Zübeyir Ağabey’in hâtıralarına başvurmak, bu yüzden gereklidir diye düşünüyorum.

Sene 1971. Vefatından kısa bir zaman önce. Bir gün Ankara’dan İstanbul’a bir otobüs dolusu üniversite talebesi gelir. Zübeyir Gündüzalp, bu talebelerle ilgilenilmesi için bir mektup yazarak Kirazlı Mescit’ten Sultanahmed’e Bekir Berk’in yazıhanesine gönderir. Zübeyir Ağabey mektubu üç Mehmet’lere hitâben (Kutlular, Birinci ve Fırıncı Ağabeyler) göndermiştir. Bu mektupta, gelen talebeler ile nasıl ilgilenilmesi gerektiği konusunda bazı hususlara dikkat çekmiştir Zübeyir Ağabey.

Mektupta, misafirlerin gelmesi haberini ‘’müjde’’ olarak nitelendiriyor Zübeyir Ağabey. 

Ve devamında şu hatırlatmaları yapıyor:

1) ‘’Muazzez ve merhum Üstad’ımızın, Risale-i Nur’daki dersleriyle amel ederek, ehl-i medresenin ulvî hallerini ruhlara nefheden havası ile beraber, ‘iktisat’ dairesi içinde, o Genç Said’lere ikramda bulunmalı.’’

Burada Zübeyir Ağabey çok mühim bir noktaya temas ediyor: Ameliniz Risale-i Nur ölçülerine göre olacak ki, gelen talebeler, medresede kalan Nur Talebeleri’nin esas hallerini görsünler ve ona göre mâneviyatları güzelleşsin, ayrıca onlara, iktisat düsturları içinde güzelce ikramda bulunun, manasında bir tavsiyede bulunduktan sonra, devam ediyor:

‘’Meselâ içinde koyun etinden kuşbaşı şeklinde doğranmış bir pirinç pilavı, üzerine bir tatlı veya meyve, münasip görürseniz, böyle bir ikramda bulunsanız, Cennetvarî bir ikramda bulunmuş olursunuz ve daha fazla hayır ve sevaplara naîl olmuş olursunuz.’’

2) ‘’Sûret-i kat’iye ile (gelen misafirler) evlere taksim edilmeyecek, ‘medreselerde fakirâne, fakat ulviyâne olan bir hayat ve havayı’, bir gün de olsa yaşamak için medreselere taksim ediverirsiniz.’’

Buradan anlaşılıyor ki, misafirler medreselerde ağırlanmalı ki, o ulvî havayı teneffüs edebilsinler. Çünkü medreselerin o nuranî havası, başka bir yerde bulunmamaktadır.

3) ‘’Mâlûmunuz olduğu üzere, büyüklerden birinizin imanî bir ders okuduktan sonra, buradaki üniversiteli kardeşlere Mücâhit ve kahraman Üstad’ımızın ve Nur Talebeleri’nin müdâfaalarından mektup ve takrizlerden bir müddet okuyuveriniz. ‘Bunun mutlak lâzım olduğunu’,...sizlerle görüşünce arz ederim.’’

Burada Zübeyir Ağabey, misafirlere Nurlar’dan ders okumayı ihmâl etmemenin ve lâhikalardan muhakkak okumanın gerekliliğine vurgu yapıyor.

4) ‘’Mâlûm sâir kimselerin âdeti gibi, ilk defa mübarek cami gibi yerlere götürmezsiniz. Evvelâ, bütün nazarlara Risale-i Nur’un ders ve sohbet tarzlarını verirsiniz. İcap ederse ve münâsip görürseniz ve onlar isterse o mübarek mahalleri ziyaret ettirirsiniz. Bu esnada yine cemaatin içinde daima Üstad’dan, Risale-i Nur’dan, meslek ve meşrepten, hülâsa, Risale-i Nur dairesinde sohbetler yaparsınız. Ve nazarların başka şeylere dağılmamasını böylece temin etmiş olursunuz.’’1

Nazarların başka yerlere dağılmaması. Yani önce zihinleri Nur’landırın, sonra o Nur’lu zihinlerle, o mübarek menzillere uğrayın anlamında bir tavsiyede bulunuyor Zübeyir Ağabey.

5) ‘’Bu yukarıdaki dört maddenin tahakkukunu sizlerden istirhâmımın en birinci sebebi şudur: Bu ziyaret ve misafirperverlikte aziz Genç Said’lerin yetişmelerini düstur ve esas ittihaz ettiğimizden dolayıdır... 

El Bâki Hüve’l Bâki.’’

Çünkü o, gelen misafirleri Genç Said’ler olarak görüyor. Onlara bu yüzden bu kadar önem veriyor. Hizmete yeni yeni Nur Talebeleri yetiştirmek fikrinde Zübeyir Gündüzalp. Onun amacı başka. 

Onun amacı hizmet...

Dipnot:

1- Zübeyir Gündüzalp Hayatı - Mefkûresi s. 349-350.