Dünya oyundur. Oyun çocuk işidir. Çocukken cevizle oynardık. Cevizi çukura, dünyayı yokluğa yuvarlardık. Çukura düşüren kazanırdı.
Dünya yuvarlaktır. Kur’ân’da ‘dahv’a benzetilir. Dahv, deve kuşunun yumurtladığı yere ve ceviz gibi yuvarlak nesneleri çukura düşürme oyununa denir. Dünya ceviz oyunudur. Çukura düşüren kaybeder. Zaten dünya deny (alçak/çukur) değil midir.
Dünya çürük bir kozdur (ceviz). Ama taliplisi çoktur. Üç günlük dünyada durduk yere kavga eder, kozları paylaşmaya kalkarsın. En sevdiğini kaybetme pahasına hepsini kazanmaya çalışırsın. Nihayet kazanırsın. Aceleyle kırarsın. O da ne! Uğruna baş koyduğun, kalp kırdığın ceviz çürük çıkmıştır. O an bir daha anlarsın ki dünya çürük cevizdir. Kalbini hazineler saklı ceviz sandığı sanırsın. Ancak birini kırdığında anlarsın kalbinin nasıl da çürük olduğunu. İnsan çürük olduğunu veya çürüyeceğini bile bile cevize bağlanır. Gün gelecek cevizin yüzü eskiyecek, yüreği çürüyecektir.
Gün gelecek sevdiğinin yüzü eskiyecek, kalbi çürüyecektir. İnsan nasıl da aldanıyor çürük cevize. Nasıl da bağlanıyor ceviz kadar kıymeti olmayan şeylere.
Bağlanmayacaksın dünyaya. Sokmayacaksın kalbine. Bil ki özünü, yüreğini alacaklar, kof ceviz gibi ortada bırakacaklar. Kubbeden aşağıya, mezara yuvarlanacaklar. Bağlanmayacaksın cevize. Bağlanacaksan da cevizin ve denizin mahiyetini bildirene bağlanacaksın. Ceviz gibi bir şeyin kaybolsa ‘Yâ Geylani! Sana bir Fatiha, sen benim bu şeyimi buldur.’ diyeceksin. Sabret. Yıllar sonra cevizlerin beşiği Barla’da otururken “ağaçtan bir kutuda cevizli tatlı” gönderecekler.
Sıddık Süleyman bu hâdiseyi illaki hatırlayacak. Sonra merhum Gâlip Beyle kozları paylaşacaksın. “Bu zâtta ehemmiyetli bir bereket, bir ihlâs var.” diyeceksin.
Dünyayı yumak gibi doladık kalbimize. Ceviz gibi sardık bedenimize. Ceviz kabuğundan tekneler yapıyor; dev dalgalara direnmesini bekliyoruz. Denize ip geriyor, üzerine ceviz seriyoruz. Düşünce de üzülüyoruz. Şişe içine ceviz koyuyor, denize bırakıyoruz. Kayalara çarpıp kırılıyor, cevizler ortalığa saçılıyor. Sonra da üzülüyoruz. Şişe içine inci konur mu hiç. Elbet dalgalar şişeyi kayaya çalacak. Kimi cevizi inci diye boynuna takar; kimi dünyayı inci diye kalbine. İnsan olan insan dünyayı takmaz. İnciyi ceviz fiyatına satmaz.
Terazi kefelerinde birer güneş bulunsa birine bir ceviz eklense denge değişir. İnsan dağları, denizleri tartan hassas terazidir. Bir kefesinde dünya, diğerinde ahiret vardır. Ceviz kadar bir ‘hâl’ dengeleri değiştirir.
Çürük cevizi andıran bir hâl insanı kuyu dibine indirebildiği gibi ceviz kadar saf bir fiil de göklere çıkarabilir. İnsan ceviz kadarcık arzuyla arzdan arşa yükselebildiği gibi, arşdan da ferşe düşebilir.
Cevizin içi sırlarla doludur. Sabırla olgunlaşır. Zayıfın yarını yoktur. İnsan dünyada ceviz gibi sabırla olgunlaşır. Kışa sabreden yazda kırılmaz. Ceviz çiledir. Ceviz kabuğa, inci sedefe sabrettiği için değerlidir. İçşiz, çürük cevizi hafifliği ele verir. Dünya içsizlerin, hafiflerin, çürüklerin yeridir. Çile tutmaz içsiz, çürük, hafif yürekler.
Dünya ceviz ağacıdır. Çürüklerle sağlamlar yanyanadır. Kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk sanır. Allah cevizi verir, ama kabuğu kırmayı insana bırakır. Akıl terazisiyle dünyayı tart. Dünyanın kabuğunu kırıp içine bak. Dünya herkese güzel görünür. En kof ceviz dahi kırılmak ister. Kendini pahalıya satmak ister. Cevizin de, dünyanın da kabuğu dalgalıdır, aldatır. Kırarken anlarsın ne kadar sert olduğunu. Dünyayı kırmaya kalkma, kırılırsın.
Ay ışığında ceviz silkilmez. Dünya alacadır. Yarısı aydınlık, yarısı karanlıktır. Alaca yerde nasıl ayırt edeceksin cevizin hangisi sağlam, hangisi çürük; insanların hangisi sağlam, hangisi çürük… Dünya bir çuval cevizdir. Allah kimine taneyle, kimine avuçla, kimine kâseyle, kimine tenekeyle, bazen de çuvalın tamamını bir kişiye verir. Endişelenme. Nasibinde ne varsa cebinde o vardır. İşin sonunda bir çuval cevizin çürük çıkma ihtimali de vardır.
Cevizin yeşil kabuğunu soysan leke, tahta kabuğunu kırsan yara yapar. Kabuğundan kına yaksan bir süre sonra çıkar. Aldanma dünyaya. Elinde leke, kalbinde yara yapar. İki araba çarpışır, ikisi de enkaza dönüşür. İki ceviz çarpışır, çoğu kere ikisi de kırılır. Dünya ve ahiret iki cevizdir, birbirini kırar, yaralar. Dünyayı kırmaya kalkarsan kırılırsın.
Gölge görünüşte mutluluk verir. Fakat ceviz gölgesinde oturulmaz, adamı erken öldürür. Dünyadaki halimiz uzun bir yolculukta ceviz altında dinlenen adamın halidir. Fazla oturma, erken ölürsün. Cevizin gölgesi ağırdır, altında uyunmaz. Dünyanın gölgesi ağırdır, akşam erken olur. Dünya gölgedir, fazla kalma, gözlerin kararır, karanlıkta kalırsın. Cevizin kendine has kokusu vardır. Diğer gazlardan ağır olduğu için dibe çöker. Bu da insanı sersemletir. Dünyanın kendine has kokusu vardır. Ahirete nazaran daha ağır olduğu için dibe çöker, insanı sarhoş eder. O halde cevize uzaktan bakmalı, gölgesine sığınmamalı. Dünyaya pencerelerden bakmalı, içine girmemeli...
Cevize resim yapılırsa izi kalır. Cevizle birlikte iz de büyür. Dünya cevizdir, herkesin resmi kendisidir. Çizgisi olmayan resim yapamaz. Dünyada kırmızı çizgisi olmayan iyi resim yapamaz. Dünya insanda iz yapar, korkmalı. Dünyada iyi iz bırakmalı. Dünya kubbedir, üzerinde ceviz durmaz, uğraşma boşuna. Kubbe göklere yükselmek içindir, yere bakma. Dünya akıl işi değildir, akıllıların yeri değildir. Dünyalıların hali kubbe üstünde ceviz kırmaktan yemeye zamanı kalmayanların halidir. Cevizi sincaplar toprağa, insanlar kalplerine saklar. Oysa insanı topraktan başkası doyurmaz. O halde kalbi kabir etmemeli. Kalp toprağına cins cevizler ekmeli. Değil mi ki ne ekersek onu devşireceğiz.
Dünya pek havalıdır. Herkese göz kırpar. Her yere sızmaya kalkar. Ceviz kabuğu serttir, kolayca sızamaz. Sızınca kurt yapar, cevizi çürütür. Kalbin kabuğu ceviz gibi serttir. Dünya havası insana iyi gelmez. Dünya kalbe girince kurt yapar, kalbi çürütür. Dünyaya hava atmaya kalkma. Dünyaya talipsen kurtlarla dans etmeye hazırlan. Bazıları beden kafesindeki kalpten habersiz yaşıyor. Dünya havasını içine çekiyor. Rabbimiz bizi dünyanın havasına kapılmaktan, kurtlanmaktan, çürümekten korusun. Değil mi ki çivi tutmaz çürük cevizler, çile tutmaz çürük kalpler…