"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gemi su alıyor

Mustafa ORAL
17 Ocak 2018, Çarşamba
İnsanın üçte ikisi sudur.

Çoğu kere sudan daha çabuk şartlara uyum sağlar. Bulunduğu kabın şeklini alır. Bebek rahimde bulanık bir göldedir. Buna rağmen hayatından memnundur. Üçte ikisi suyla kaplı dünyaya geldiğinde yerini yadırgar, ağlamaya başlar. Çok sürmez, zamanla alışır. İnsan nelere alışmıyor ki? Doğduğunda temizdir, günahsızdır. Büyüdükçe günahlarla kirlenir. İlk günahı işlediğinde dünyaya ayak bastığı andaki tedirginliği yaşar. Zamanla alışır, normal görmeye başlar. Oysa insan dünya denizinde gözyaşıyla kendini arındırabildiği müddetçe temiz kalır. 

İnsan gibi dünya da yaşlandıkça yeni günahlarla karşı karşıya kalıyor. Eskiden günah sayılanlar bugün ayıp bile sayılmıyor. Teknoloji ilerledikçe günahla mesafe kısalıyor. Eskiden sokağa çıkan yüzer günahın saldırısıyla yaralanırken şimdilerde iletişim araçlarıyla binlercesinin saldırısına maruz kalıyor. Kurt gövdeye girmiş, kalbe doğru ilerliyor. TV’ler, telefonlar içimize her gün yeni virüsler gönderiyor. Hayalimizde büyüye büyüye kurda dönüşüyor; aklımızı, ruhumuzu kemiriyor. Yaralı aslan daha şiddetli saldırır. Dünya bir üzüm yedirip on tokat vururken, her yanımızdan yaralarken biz yaralı aslan hırsıyla bir daha saldırıyoruz. Artık Eyüp Peygamberin (as) yaralarından daha tehlikeli “dünya yaralarımız” var. 

Günümüzde dünyevileşme yeryüzünde üstünlüğü ele geçiriyor. Bugün mü’minin karşısında dünyevileşmekten daha büyük düşman yok. Para, makam, güzel görünme arzusu modern çağın putlarıdır. Büyük cihad içte yapılır. İçtekini kazanamayan dıştakini kazanamaz. 

Dünyevileşme asrın hastalığıdır.  Her geçen gün dünya gözümüze daha güzel görünüyor. Değer yargılarımız değişiyor. Sabır, şükür gibi duygular yerini kin, öfke, israf, hırsa bırakıyor. Hâlbuki hırs hırsız eder. Hırsız helâl, haram demez, yer. Bu hastalıklar, hırsızlıklar maalesef bizim aramızda da yaygınlaşıyor. Dünya bulaşıcı hastalık gibi sarıyor.  “Ehl-i İslâm’a dahi severek ve bilerek dünyayı ahirete tercih ettiriyor.” Elması elmas bildiği halde kömürü üstün tutturuyor. İnsan aceleci, tembel ve tenperver. Konforlu hayata düşkün. Bir parça hazır lezzeti gelecekteki binlerce lezzete tercih ediyor. 

Mekkeliler acıkınca helvadan yaptıkları putları yiyordu. Bugün biz de benzer hâller yaşıyoruz. Rabbimizle bağımızı kopardık. Dünyada ebedî kalacağız sandık. Hesap gününü unuttuk, eyvah ki aldandık. Artık dünyaya tiryaki ve müptelâ derecesinde bağlıyız. İhtiyacımız olmayan şeyleri zarurî kabul ediyoruz. Riya, gösteriş ve görenek belâsıyla imkânımız olmadığı halde gördüğümüz şeyi almak istiyoruz. Üç günlük dünya menfaati için ezelde bizlere emanet edilen değerleri bir bir harcıyoruz. Dün altın bildiklerimizi bugün bozduruyoruz, az bedelle satıyoruz. Bunu kendimize kabul ettirebilmek için arzularımıza dinî ambalajlar yapıyoruz. “Onlar dünya hayatını seve seve ahirete tercih ederler,” âyetinin potasına giriyoruz. 

Kadının toplum hayatında etkin hale gelmesi, iş, siyasî ve sosyal faaliyetlerde kadınla erkeğin daha da yakınlaşması bazı hassasiyetlerin kaybolmasına sebep oldu. Kendini beğendirme arzusunu tetikledi. Bu durum daha çok dünyalık edinme arzusunu doğurdu. Dünya gözümüze süslü göründü. Gözümüzden gönlümüze girdi. İman gönlümüzü terk edecek raddeye geldi.

GEMİ SU ALIYOR  

Hepimiz helâlin hesabı, haramın azabı olduğunu biliyoruz, ama bir türlü dünyadan yakamızı kurtaramıyoruz. Görenek belâsı hepimizi sarıyor. Takke ve başörtülerimizi çıkardığımızda diğer insanlardan çok da farkımız kalmıyor. Elimizde bir maymuncuk anahtarı var, her kapıyı açıyor. Diğer insanlarla ortak noktalarımız artıyor. Onlarla aynı imkânlara sahip olmak için çabalıyoruz. Gerektiğinde dini dünyaya rüşvet veriyoruz, arzularımızı meşrûlaştırmaya kalkıyoruz. Bir kerecikten bir şey olmaz, deyip dünya denizine dalıyoruz, sonra da dibi boyluyoruz. Her günahta küfre götüren bir yol, dünyaya daldıran bir câzibe olduğunu bildiğimiz halde, dünya sarhoşluğuna tutuluyoruz. His ve heveslerimiz düşünce ve değerlerimize galip geliyor. Akşama kadar günah işliyor, sabaha kadar tövbe ediyoruz. Ertesi sabah sanki hiç pişman olmamış gibi, ilk günkü heyecanla tekrar dünyaya dalıyoruz. Dalgalı denizde sarhoş gemiler gibi kafamızı kayalara çarpa çarpa ölüyoruz. Artık dünyadaki yerimizi yadırgamıyoruz. Dün sırt çevirdiğimiz dünyayla bugün kucaklaşıyoruz. Dün küstüğümüz dünyayla bugün barışıyoruz. 

Fakir, fakirliğini baştan kabullenmiştir. Bir şey kazanmadığı için kaybetmekten korkmaz. Ancak kazananlar kaybetmekten korkar. Muhafazakâr kesim eskiden fakirdi. Daraldığında zenginler zengini Rabbine sığınıyordu. Son yıllarda muhafazakâr kesim meşrû veya gayri meşrû yollarla zenginleşti. Mal, mülk, makam, mevki, servet, saltanat sahibi oldu. Madde boyutlu ilişkilerin tutkunu haline geldi. Helâl kazanç yerine kolay kazancı aradık. Dünya zehirli bir bal gibi içimizi oydu. Yedikçe daha çok susadık. Ağzımızın tadını kaybetme korkusu kazanma hırsımızı tetikledi. Maalesef dünyayla çok ağır şekilde imtihan oluyoruz. Kimimiz dünyayı kazanırken ahireti kaybediyor, kimimiz dünyayı kaybederken ahireti kazanıyor.

Dalgalar ne kadar güçlü olursa olsun su almadığı müddetçe gemi batmaz. İnsan dünya denizinde bir gemidir. İçine dünya kaçmadığı müddetçe batmaz. Maalesef dünya kalbimize girdi. Gemi su alıyor. Yunus Peygamberin hutu (balık) bizim putumuz oldu. O Rabbine sığınarak kurtulmuştu. Bizim önümüzde de dünya denilen hut putundan kurtulmak için bir fırsat kaldı. Dünyaya meyletmeyen, dünya denizinde boğulmayan Güzel İnsan (asm) bizi Hz. Nuh’un ve ruhun gemisine çağırıyor.

Gemini yenile çünkü deniz derindir. Azığını tam al, çünkü yol uzundur. Yükünü hafif tut, çünkü geçit çok sarptır. Amelini ihlâslı yap, çünkü gözetleyici olan Cenâb-ı Hak (kalpteki niyete) bakmaktadır.

Okunma Sayısı: 8572
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Refik Gülmüş

    17.1.2018 14:41:10

    Risale-i Nur penceresinden bakınca hal-ü pür melalimiz gözüküyor. Rabbim cümlemize dünyanın zehirli ballarına aldanmamayı ve hücumat-ı sitte tuzakları karşısında teyakkuz halinde olmayı nasip etsin. Yazı hem derdin teşhisini yapmış hem de dermanı reçeteyi göstermiş. Kaleminize sağlık. Allah razı olsun.

  • ayhan aydın

    17.1.2018 13:13:33

    Allah kaleminize kuvvet versin.Tebrikler.

  • Gündüz Alp

    17.1.2018 11:23:09

    Mustafa Bey kardeşim, bizi tefekküre davet eden "İnsan,hayat ve dünya" üçgeninde yaptırdığın gemi yolculuğu dolayısıyla teşekkür ediyorum. Eline ve yüreğine sağlık. Sefine-i Nuh'a (as) binmek yerine "nefis ve cazibedâr dünya gemisine" binerek kurtulacağını zanneden "zamane insanları" "sahili selâmet" limanından çok uzaklara düştüler. Maarifte "Değerler Eğitimi" verilecekmiş! Sulandırılmış, bulandırılmış, içi boşaltılmış "değerleri" versek ilaç olmaktan ziyade zehir hükmüne geçecektir. Tıpkı "zehirli bal" misali. Rehberimiz (asm) "Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir" buyurmamış mı? Yâni "emniyet ve emin olma" meselesi yoksa neyin "değer eğitimi" verilecek? Uzaydaki kozmik canavar kara delikler gibi Müslümanı yutan dünyevî karadelikler; "masa, kasa ve (kadının ticari meta haline getirilmesi ve sömürülmesi anlamında)nisa" üçgeni onları da -maalesef- dönüştürdü. Acı gerçek: GDO'lu besinler gibi politik İslâm da ne yazık ki mütedeyyinleri bozdu.

  • süleyman ALIÇ

    17.1.2018 09:03:01

    Teşekkürler Mustafa bey kardeşim harika bir makale evet Tüm insanlık gemisi her tarafından ve her yerinden su alıyor ve batma üzere. gemiyi kurtaracak kurtarma gemisi olan geminin de "ÜMMETİ MUHAMMEDİ SAHİLİ SELAMETE ÇIKARACAK" adresini de yazsa idin batmak istemeyenler oraya muracaat ederlerdi oradan imdat beklerlerdi. selam ve hürmetler

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı