"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kâinat Sultanı’nın huzuruna varmak

Mustafa ORAL
02 Mayıs 2018, Çarşamba
Aldatılmış kalp, aldatılmış dilden daha çok acı çeker.

İnanmak kalbin eylemidir. Erkekler gördüklerine, kadınlar duyduklarına inanırlar. Çağımız yalan çağı. İnsanları inandırmak için yüzümüze maskeler, sözümüze kılıflar takıyoruz. Göz ve kulak yanılıyor da dil yanılmıyor. Dil için bir şey neyse o. Kimse elmaya armut demiyor. Tadı insandan insana da değişmiyor. Dilde altmış çeşit tat alma duygusu vardır. Acı, tatlı, soğuk, sıcak demeden her şeyi yersin. Zamanla göz, kulak, kalb gibi dilin yapısı da bozulur. 60’ına vardığında üç beş tane tat kalır damağında. Nefsin dilini türlü lezzetlerle aldatmıştır. Ne yersen bayat ekmek, ne içersen bulanık su sanırsın. Cennetten hurma ve zemzem gönderilse tat alamazsın. Hayattan lezzet alamazsın.

İnsanın manevî bedeninin dili kalbidir. İnsan milyarlarca manevî lezzeti alacak şekilde yaratılır. Haram, günah, israf demeden her şeyin tadına bakarsın. Harama nazar edersin. Yalan söylersin. Günahı hayal edersin. Defalarca aldatıldığı için zamanla kalbin yapısı bozulur. Yalan dünya kalbini aldatmıştır. Aldatılmış kalp, aldatılmış dilden, gözden, kulaktan daha zordur. Yalan güveni yıkar. Yalan dünya insanı boğar. Kalbinin tadı kaçar. Sevaplı bir iş keyif vermez olur. Dua etmekten hoşlanmazsın. Helalden tat alamazsın. Âşık olamazsın. Kimselere bağlanamazsın. Güzel bir şey görsen sevinçten oturup ağlayamazsın. Kimseyi kaldıramazsın. Kimseler de seni kaldıramaz. Yalnızlıktan başka bir limana sığınamazsın. Kimselerle mutlu olamazsın. Kimseleri mutlu edemezsin.

Her yanı dertlerle, yaralarla kaplı hastaya dönersin. Bu hastalık geçecek gibi değildir. Her şeyden ümidini kesersin. Ahşap pencerede Azrail’i gözler durursun. Gelmeyince üzülürsün. Ne ‘öl’üyorsundur ki kurtulasın, ne de ‘ol’uyorsundur ki yaşayasın. Derinden derine üzülürsün. Üzülme, Allah var. O, Ol deyince olur, öl deyince ölürsün. O Şafi’dir, iyileştirir. Sen hasta olmasan Şafi ismi nasıl tecelli edecek. O’nun bir ismi de Darr’dır. Sen darda kalmasan Darr ismi nasıl tecelli edecek. Geceyi de O yaratmıştır. Sen gözyaşlarıyla alev almasan karanlığı kim dağıtacak. Allah elbet mazlumun hakkını zalimden alır. Sen kalbini dualarla sarmasan, kim saracak.

İnsan gâh bedeninin, gâh kalbinin tadını kaybeder. Üzülme, insan bazen kaybederken kazanır. Bazen de kazanırken kaybeder. İlle da kaybedeceksen dünyada kaybet. Ahirette kazanan sen olduktan sonra kaybettiğin şeye üzülmeye değer mi? “Hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki, dua edeyim. Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış. Ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra, Hâlık-ı Rahîm inşaallah sana şifa verir.” demiyor mu Bediüzzaman. Değil mi ki kendini hasta hissetmesen doktora, günahkâr hissetmesen Şafi ve Rahim olan Allah’a gitmeyeceksin.

Dünyanın faniliğini idrak eden ne kazandığına sevinir, ne de kaybettiğine kederlenir. Değil mi ki nimet de, musibet de ondandır. Yeter ki Allah az verip aratmasın, çok verip azdırmasın. Ben çok gördüm çok kazanıp sonunda kaybedeni, az kazanıp sonunda gerçekten kazananı.

Allah hayrını murat ettiği kişinin kalbini duaya meylettirir. Kalbinde duaya meyil yoksa hayrın murat edilmemiş demektir. Hz. Ömer (ra) ben duamın kabul olmamasından değil içimden dua isteğinin kalkmasından korkarım, demiyor mu... Allah hüzünle yapılan duayı sever. Rabbinin sevgiyle bir anlık bakışı dünya saltanatına değer. Dua özeldir. İnsan duası kadardır. Ne kadar özeli ve özelliği varsa duası da o kadar özel ve özelliklidir. Kul kendini duayla özel hisseder. Rabbi tarafından değer verildiğini fark eder.

Öyle bir sultanın huzuruna varmıştır ki bütün sultanlar O’nun kulu, kölesidir. Sultanlar Sultanını kendisini sonsuz kudrete rabteder. Değil mi ki iman hem nurdur hem kuvvettir. Hakiki imanını elde eden kâinata meydan okuyabilir.

Bazen insan kendini dünyanın sultanı, en güçlü, kudretli insanı sanır, Sultanlar Sultanın kapısını çalmaz. Sultan da onu çağırmaz. Zaten çağrılmayınca gelinmez huzuruna. İnsan kendini en güçlü zannettiği anda öyle bir olay yaşar ki zayıflığını, güçsüzlüğünü, hastalığını sonuna kadar anlar. Musibeti Rabbinin kendisini huzuruna daveti olarak gördüğünde nimete dönüşür. Şafi olan Sultanın katında şifa ve huzur bulur. Evet, musibetler, sıkıntılar, hastalıklar düğüne davettir. Düğüne sevilen çağrılır. Demek Rabbin seni seviyor ki çağırıyor. Düğünde ikram, ikram da şifa vardır. Bedenin açıkta, miden açlıkta, kalbin hasta, ruhun yasta ki Rabbin seni doyurmak, yaralarına merhem olmak için nimetler sofrasına çağırıyor.

Berat Gecesinde Üstad’ın yanına bir güvercin gelir. ‘Müjde mi getirdin?’ diye sorar. Güvercin güya eski bir dost gibi ürkmeden bekler. Üç saat sonra kanatlanır. Sonra tekrar gelir. Sabaha kadar yanında kalır. Allah’a ısmarladık nev’inden Üstad’ın başını okşar, tekrar kanatlanır. İkinci gün Üstad teessüf ederken yine gelir. Bir gece daha kalır. Anlar ki bu mübarek kuş beratımızı tebrik etmek istemiştir. Sana bir müjdem var. Şifa ve berat yakındır. Leyle-i Berat, bütün senede bir kudsî çekirdek hükmünde ve mukadderat-ı beşeriyenin programı nev’inden olması cihetiyle Leyle-i Kadr’in kudsiyetindedir. O hâlde elden geldiği kadar Kur’ân, istiğfar ve salavatla meşgul olmalı. Rabbin katında özelini ifade, kusurunu itiraf etmeli, beraat ve şifa istemeli...

Okunma Sayısı: 5023
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-2

    2.5.2018 09:58:49

    Bütün çakma sultanlar bilmelidir ki Sultan-ı Kâinat Allah'tır (cc). İnsan ise halife-i arz'dır. İtaat ettiği sürece halifeliği devam eder isyan ettiği an ise halife de olsa "asidir." Nerede kaldı sultanlık. Sarayda yaşayana "Saraylı", gönüllerde yaşayana "Sultan" derler. Sultanların ise saraya ihtiyacı yoktur. Onların sarayı ariflerin gönülleridir. "Bir kez gönül yıktın ise / Bu kıldığın namaz değil / Yetmiş iki millet dahi /Elin yüzün yumaz değil." Yalan çağında, binlerce kez binlerce gönül yıkanlar, kendilerini sultan zannetse ne yazar. Halkın değil Hakkın nazarında sultan olabilmektir marifet. Rezzak olan rızık, Şâfi olan şifa verir. Biz de her ne istiyor isek, Rezzak ve Şâfi olandan istiyoruz. Yalan dünyanın çakma sultanlarının kapısında "kapı kulu" olmaktansa Hakkın kapısında Kıtmir olmak yeğdir. Selam ve muhabbetle.

  • Gündüz Alp

    2.5.2018 08:56:17

    Sevgili kardeşim, ümit bahşeden, teselli veren, kuvve-i maneviyemizi kuvvetlendiren güzel yazınız için tebrik ve teşekkürler. Eline, diline, yüreğine sağlık. Tevekkeli Hz. Mevlâna (ra):

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı