"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

2019 Uluslararası Yaşlılık Yılı’na...

Muzaffer KARAHİSAR
27 Kasım 2018, Salı 00:31
Her yerde yaşadığı toplumun tanıdığı, bildiği, aşina olduğu meşhur şahsiyetler vardır.

Mazbut hayatı, mümtaz kişiliği, mütevazı yaşantılarıyla bulunduğu toplumda herkesin itibarını, itimadını ve hayranlığını kazanmışlardır. İnsanlar, her durumda imrendiği o kişileri göz önüne alarak kendine çeki-düzen verir, mukayese eder, vicdan muhasebesi yaparlar.

Şeker Ahmet de halk adamı tabirine uyan, şeker gibi mübarek, tatlı, yaşlı bir insandı. Küçük yapılı, sakin, hoşgörülü, mütebessim bir siması vardı. Aynı zamanda duygusal, hisli, yufka yürekliydi. En küçük bir üzüntüde, yanaklarından süzülen gözyaşları sakallarını ıslatırdı. İnancıyla, ibadetiyle, takvasıyla bilinen Allah aşkı, Peygamber sevgisiyle dolu, coşkulu, maneviyatı yüksek, ehl-i kalp kâmil bir insandı. Hz. Peygamberimizi (asm) hatırlatmak onun hüzünlenmesine, gözyaşlarıyla ağlamasına yeterdi.

Onu huzurevinde tanıdım. İlk görüşte içimde bir sempati ve ünsiyet uyandı. Zaten siması, iç dünyasındaki ruh halini, saflığı, temizliği, masumluğu yansıtıyordu. Çelimsiz haliyle aba gibi kalın giysileri ve dokuma pantolonu onu dolgun gösterse de zayıf, naif hali hemen fark ediliyordu. Herkesin çok sevmesinin, değer vermesinin sırrını daha sonraki zamanda onun gönül dünyasındaki enginliklerden, hoşgörü ve güzel ahlâkından kaynaklandığını öğrenmiştim. 

O kimseyle kötü olmaz, dedikodu etmez, gıybet bilmez, yalan söylemez halis, kanaatkâr bir Müslümandı. Namaz vaktinde kurumun mescidine herkesten önce gelir, otururdu. 

Çocukluğundan itibaren hayata sıkıntılarla, zorluklarla, mahrumiyetlerle ve yetim olarak garip başlamış. Babası vefat edince annesinin ihtiyaçlarını karşılamak Ahmet’e düşmüş. Küçük yaşta başladığı peygamber mesleği çobanlığı iş edinmiş. İleri yaşına, takatten kesilinceye kadar o mesleği yapmak, hayvan peşinde, ıssız dağlarda dolaşmak kaderi olmuş. 

Yaşlılık, yalnızlık ve yoksulluk son çare olarak onu devletin şefkatiyle buluşturmuş. Küçükken okuldan, eğitimden uzak kalması onu okuma-yazmadan, evlenmekten, çobanlıktan başka iş yapmaktan mahrum etmiş. Elindeki paranın miktarını, kaç para olduğunu başkasına soracak kadar dünyalıklara, hırsa, meyli olmayan kanaatkâr bir hali vardı. Onun saf gönlünü, hayatını, hatıratını, hasletini anlatmaya satırlar yetmez...

Geçen gün simitçi, Çay’ın İnli Köyünden olduğunu söyleyince “Şeker Ahmet’i tınıyor musun?” dedim. “O köyden gideli çok oldu. Bir daha dönmedi.” dedi.  Yılar sonra vefat ettiğini benden öğrenmiş oldu. “Bir garip ölmüş diyeler…” Misali…

Hep düşünüyorum da… Az-çok mürekkep yaladık. Rahle-i tedrislerde marifettullah, muhabbetullah bahislerini okuduk. Siyer-i Nebiyi (asm) öğrendik. Ancak katılaşmış kalbimiz, kurumuş gözpınarlarımızdan bir damla yaşa yol vermezken; Amî, ümmi ve mektep-medrese görmemiş bir faninin yüreğinde tecessüm etmiş İlahi aşk dalgalarının umman olup coşması, gözyaşlarının rahmet pınarları gibi her daim sakallarını ıslatması… Hayran kaldığım bir ibret dersi olarak içimde ve hâlâ gözümün önünde… 

Okunma Sayısı: 1332
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı