"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dönemeç

Muzaffer KARAHİSAR
13 Aralık 2016, Salı
Bir günü geride bırakan akşamın alaca karanlığı yenice başlamıştı.

Ömür tezgâhında dokunan günlerden birinin arkasından çıkıp gitmeliydi bir yerlere, kendi dünyasının çıkmazlarına, derinliklerine. Belki bir durum değerlendirmesi yapar, bulunduğu yerin tespiti ve vicdan muhasebesi, iç mülahaza…

Pek fazla konuşmazdı. Beraber kaldığı ev arkadaşlarına sadece: “Ben çıkıyorum!” Dedi. Hayrola bu akşam vakti? Diyenlere “Bu akşamı kendime ayırdım.” Deyip parkesini giydi, yakasını kaldırdı ve yürüdü. Arkadaşları merakla ziyafet mi? İnternet mi? Eğlence mi?... Peş peşe gelen gır gır soruların hepsi kahkahalar arasında boşlukta, cevapsız kaldı.

Son baharda akşam rüzgârının serinliğinde O,  yalnız başına yer yer yaprakların savrulduğu soğuk kaldırımlarda kararlı adımlarla yürüyordu. Reklam ışıklarının, motor seslerinin, eğlence yerlerinin insan ruhunu sıkan, bunaltan gürültülerinden uzak, şehrin yukarısındaki tenha, sessiz yerlere yöneldi.

 Zaman nedir? Ben neyim? Hayat ne istiyor? Küçük bir anın yaşanmışlığı, bir bakış gibi geri gelmeyecek kadar zor, inatçı, kirli ve yapışkan. Boşluktaki hayaller, umutlar, acılar, özlemler ve benliğimizi sarıp kuşatan içinden çıkamadığımız karmaşık duygularımız, hissiyatlarımız, ruhumuzu hapseden küçük anlar!...

Toprak kokusuyla memleketi ve Annesi düştü aklına… Çileli ömrü toprakla boğuşarak geçmişti zavallının. Şimdi ondan uzakta, şefkatine olan vefa borcum, sorumluluklarım, verdiğim sözler… Kronik romatizmaları, siyatik, lumbago ve geçmeyen baş ağrıları aklımda kalanlar… O, bütün bunlara rağmen inancıyla hayata tutunmuştu. Olaylara tevekkül ve kadere teslim olmanın mutluluğu yüzünden okunan bir bahtiyar. Sevgi dolu bakışları, cömert ikramları ve dilinden düşmeyen duaları..

 Kenar mahallelerdeki evlerin bacalarından yükselen dumanlar, gökyüzünde dönüp yıldızlara doğru yol alıyordu. İçinde biriken sıkıntılar, ateş olup yansa şehrin uzağındaki fabrika bacasından daha fazla duman çıkacak, diye düşündü. Yüklerden, sıkıntılardan, kuşkulardan insanları kurtaracak, üzüntüyü atıp ferahlatacak, yaşamayı mutlu kılacak bir çare olmaları… 

Daha yükseklerde karanlık, asude, sessiz, kuytu ve tenha bir yer seçti. İçinden kendime ayırdığım zaman, özel mekân bura olabilir, diye oturdu. Ruhunu cendere gibi sıkan pembe dünyadan böyle uzaklaşıp içindeki çıkmazlar, durgunluklar, anlam veremediği insan davranışları…

Gökyüzündeki mavi derinliklere daldı. Yıldızların ışıltılarının insana huzur veren kıpırtılarını izledi. Çevresindeki gençler, gökteki uzaklıklar kadar derin çıkmazlarda bocalamakta! Gösteriş, riya, yalan, samimiyetten mahrum sevgi tezahürleri ile yalancı tebessümler, menfaat ilişkileri, üstün görünme gayreti, sanal âleme dökülen paralar, kaybedilen zamanlar, itibarlar, kişilikler, acı sonlar… 

Arkadaşından gelen mesajı hatırladı. Ahmet, düzgün ve mütevazı bir insandı. Güzel şeyler atardı hep. “Dünyanın lezzetleri, zevkleri ve zînetleri, Hâlıkızı, Mâlikimizi ve Mevlâmızı bilmediğimiz takdirde cennet olsa bile cehennemdir…” “Allah’ı tanımayanın dünya dolusu bela başında vardır…” “Kimin için Allah vardır, ona her şey vardır…”

Arayış içindeki karmaşık fikirleri, yeni bir ufka yönelmişti. Allah’ı bilmenin zenginliğini, değerini düşündü. Gökyüzüne baktı, uzun uzun. Hiçbir şey sahipsiz olamaz, dedi. İnsanlar, canlılar, bitkilerde işleyen sistemler…  Annesinin hastalıklara, sıkıntılara karşı inancından aldığı metaneti hatırladı. 

Başka bir not: “Dünya…. Kalbin teessürüne, teellümüne, ızdırabına, düşüncelerine bâis olacak bir kıymette değildir.” Hayatı çekilmez hale getiren karma karışık sıkıntılardan kurtulmanın çaresi Allah’ı tanımak, bilmek, iman etmektedir. Buna göre kendine yeni bir yön çizmeliydi.

O halde, “Bu gece kendime ayırdığım zaman bitmiştir.” Dedi. Gecenin karanlık dehlizlerini geride bırakarak şehir ışıklarına doğru yöneldi. Ertesi gün kendisine mesaj gönderen Ahmet’i bulmalıydı. Annesi: “ Oğlum, hep iyi insanlarla arkadaşlık yap!” demişti. O’nun sevgisine, şefkatine ve dualarına layık olabilme için kendi kendine söz verdi.

Gecenin karanlığını yırtarcasına Ay, serin ışıklarını gösterdi. Kararlı adımlarla sokak lambalarının aydınlattığı caddeden kaldığı eve yöneldi. Fasit bir daireden ve ruhunu saran çıkmazlardan çıkmanın hazzını tadıyordu. Karmaşık fikirlerin cenderesinden kurtulmuşluğun sevincini yaşıyordu.  İçindeki çocuksu sevinç kıpırtıları tebessüm olarak yüzüne yansımıştı.

Okunma Sayısı: 1575
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı