Gözler satırlarda dolaşır, dudak kıpırtılarıyla. Kur’ân’dan süzülen ışıklar yansır gönül ummanlarına. Rabbimizin yeryüzünde renklerle süslediği sanat harikası güzel isimleri tecelli eder marifet ufuklarında.
Mevcudat hafi zikrini terennüm ederken, tekbir seslerini bekler semalar… Sonra kesif zulmetleri yırtan sabah ezanı yükselir minarelerden. Allahuekber nidaları, tazimle alınları secdeyle buluşturur. Hakk’ın miracına yükselir niyazlar…
Nurlu bir sabah başlar erken saatlerde. Dua-i ismi azam “Sübhaneke ya Allah...” Zikri, bir gencin davudi sesinden şevki cezbeyle dalga dalga yayılır mâna âleminin ruhani mertebelerine. Seher aydınlığından sonra güneş ışıkları yansırken yamaçlara, dağlara ve tüm sath-ı arza…
Dershanede sabah namazını eda ettikten sonra kardeşlerle rahle-i tedrise oturduk. Sırayla okunan İhlas Risalesinin satırlarında ruhumuzu mülahaza, kalbimizi murakabe, nefsimizi muhasebe ve kendimizi tedavi etmeye başladık. Zamanın dehşetli ve savletli bid’alarına karşı, Üstadımızdan aldığımız dersle; ihlâsın mânalarını, sırlarını, hakikatlerini anlamaya, özümlemeye çalışıyoruz.
İnsanlığın muhtaç olduğu, her an, her yerde ve her durumda hayat düsturumuzun birinci gayesi ve önemli esası: “Amelinizde Rıza-yı İlahi olmalı.” prensibi, doğrudan Allah rızasını maksat yapmayı ders veriyordu. Allah’ı tanımak, bilmek, rızasını, muhabbetini kazanmak, nimetlerine şükretmek…
Kardeşliğin sevgi, şefkat, samimiyet, civanmertlik ve fedakârlık ölçülerini, misallerle kalbimizin derinliklerine yerleştirmeye, vicdanımızın iç âlemlerine perçinlemeye çalışıyorduk…
Sabah namazı sonrası zihinlerin berrak olduğu bir vakitte İhlas Risalesini sırayla okuyan bahtiyar kalplerin bulunduğu mânevî atmosfer, Asr-ı Saadet’in günümüze yansıyan nur huzmecikleri gibiydi.
İhlasın bütün düsturlarından, ölçülerinden sonra; insanlarda ihlası kıran ve riyaya sevk eden sebepleri, mânileri, misalleri öğrendik. Üstadın meslek ve meşrebine uygun; samimi, ihlaslı, istikametli ve bahtiyar bir nur talebesinin vasıflarını, uhrevi kardeşliğin, arkadaşlığın, hılletin umdelerinden, sırlarından nasibimiz kadarını aldık.
İhlas Risalesi okunup bitmişti, ancak sırada bekleyen Uşak, Mende Köyünden Mevlit Abi’ye okuyacak yer kalmamıştı. O mübarek insan da, açtı ellerini Risale-i Nur hazinesinden ezberlediği dualardan ihlasla okumaya başladı:
“Allah’ım! Kalplerin derman ve devası, bedenlerin afiyet ve şifası, gözlerin nur ve ziyası olan Efendimiz Muhammed’e (asm) Âl ve Ashabına salat ve selam et… Ona, (asm) Âl ve ashabına günlerin aşireleri ve mahlûkatın zerreleri adedince salat ve selam eyle… Allah’ım! İhlas Suresinin hakkı için, bizi ihlas sahibi olan ve ihlasa eriştirilen kullarından eyle. Âmin, âmin…” gibi niyazlar, dualar, yakarışlar âminlerle dakikalarca devam etti. Mevlit Abinin dilinden dualar arşa yükselirken, gözyaşları da yanaklarını ıslatıyordu.
Nur deryasında kâinatı ve içindekileri mana-i harfiyle mütalaa etmeye çalıştık. Mesela: Yeni keşfedilen Kuasar gezegeni, 12,8 Milyar ışık yılı uzaklıkta, Güneşten 420 trilyona defa daha büyük ve Samanyolu galaksisinden 40 bin kat daha parlak. 14 Milyar yaşında olduğu varsayılan kâinat .b. Nizam, intizam ve hikmetle çalışan sistemleri, faaliyetleri Rabbimizin ilmini, azametini ve kudretini bize tefekkür ettirip ders veriyordu.
Rıza-i İlahi için orada olan herkes huzur, saadet ve mutluluk içindeydi. Saatler, istikamet yolunda bereketli geçiyordu. Güler yüzlü insanlar, aralarında samimi sohbet-muhabbet ediyorlardı. O gün, geçip gitmesini istemediğimiz bir zaman dilimi içindeydik. Kalbimizi heyecanlandıran marifettullah dersinin lezzetini aklımızla, kalbimizle, duygularımızla ve bütün latifelerimizle hissetmiştik…
Bunlar, geçen hafta Afyonkarahisar İlme Hizmet Vakfında büyükler okuma programımdan akılda kalan numuneler. Allah Kur’ân, iman hizmetlerine gönül verenlere güç, kuvvet versin. Sayılarını artırsın, inşallah.